Son yıllarda İsrail’in Suriye’de İranlıları hedef alan sayısız saldırısı yaşandı. Ancak siyonistlerin 1 Nisan’da İran’ın Şam’daki konsolosluğunu vurması küstahlığın doruğu olmuştu. Zira saldırı hem uluslararası yasa ve kuralların çiğnenmesiydi hem de İran’a savaş ilanı niteliğindeydi.
Önceki saldırılara farklı yöntem ve araçlarla yanıt veren İran’ın, konsolosluk saldırısına doğrudan İsrail’i vurarak yanıt vermesi kaçınılmaz hale geldi. İki haftadır bu konu konuşuldu, tartışıldı, birçok spekülasyon yapıldı. Oysa İran siyonist rejimin Şam’daki saldırıyı yaptığına pişman olacağını ilk günden ilan etmişti. İran söylediğini yaptı. Gece yarısı İran Devrim Muhafızları İsrail’deki askeri hedeflere kapsamlı ve yoğun bir saldırı başlattı. İsrail’in övündüğü “demir kubbe” füze kalkanının çok da işe yaramadığı görüldü. Zira ABD’nin yardımına rağmen işgalci ordunun farklı kentlerde bulunan hedefleri vuruldu. Saldırıda yüzlerce İHA, 110 balistik füze ile onlarca Kruz füzesi kullanıldığı ve çok sayıda askeri noktanın vurulduğu bildirildi. 7 Ekim’den beri Gazze’de soykırım yapan İsrail, ilk defa bu kapsamda bir saldırıya maruz kaldı. İran’ın, konsolosluğu bombalayan İsrail uçaklarının kalktığı hava üssünü tamamen tahrip ettiği bildirildi. Bu saldırı, bölgedeki savaşta yeni bir aşamaya girildiğine işaret ediyor.
Devrim Muhafızları: Meşru müdafaa hakkımızı kullandık
Devrim Muhafızları Ordusu tarafından yapılan açıklamada İsrail'in İran'ın Şam'daki konsolosluğuna yönelik saldırısına karşılık, İran'ın, Birleşmiş Milletler (BM) Sözleşmesi'nin 51. maddesi uyarınca meşru müdafaa hakkı çerçevesinde İsrail'in işgali altında bulunan topraklardaki askeri hedeflere saldırı başlattığı belirtildi.
“İran, haklarını güvence altına almak ve saldırganı cezalandırmak amacıyla siyonist terör ordusunun işgal altındaki topraklarda bulunan önemli askeri hedeflerine saldırarak, stratejik istihbarat yeteneklerini, füzelerini ve insansız hava araçlarını başarıyla vurup imha etti” ifadelerinin yer aldığı açıklamada, ABD’ye yönelik şu ifadeler de yer aldı:
“Terörist Amerikan hükümeti, İran'ın çıkarlarına zarar verecek herhangi bir destek ve katılımının, İran Silahlı Kuvvetlerinin kararlı ve pişman edici tepkisiyle sonuçlanacağı konusunda uyarıldı.”
“İsrail karşılık verirse yanıt ani ve sert olacaktır”
Saatlerce süren saldırı üzerine İsrail’deki savaş kabinesinin toplandığı açıklandı. Siyonist medya İran’a verilecek karşılığın bu kabine tarafından kararlaştırılacağını belirtti. İsrail medyasına göre, Biden yönetimi Netanyahu’ya saldırıyı sineye çekmesini ve karşılık vermemesini tavsiye etti. Siyonist rejim tarihinin en derin açmazıyla karşı karşıya kalmış görünüyor. Zira karşılık vermesi de vermemesi de sorunlar yaratacaktır.
İran yönetimi ise olası bir karşılığa ani, sert ve etkili karşılık vereceğini açıkladı. İran, bölge ülkelerini İsrail’e hava ya da kara sahalarını açmamaları konusunda da uyardı. İran Savunma Bakanı Muhammed Rıza Aştiyani, İsrail'in İran'a saldırması için hava ve kara sahasını açan ülkelere kararlılıkla cevap verileceğini belirtti.
“İsrail'in İran'a saldırması için hava ve kara sahasını açan ülkeler, kararlı cevabımızı alacaktır” ifadesini kullanan Aştiyani, İran’ın siyonist rejimle çatışmada stratejik bir adım attığına işaret ediyor.
Siyonist savaş çetesine sert uyarı
İran’ın İsrail’e doğrudan saldırı düzenlemekten kaçınacağı yönünde yapılan spekülasyonlar boşa düştü. Saldırı, Tel Aviv’deki soykırımcı savaş çetesine yapılmış sert bir uyarı oldu. İran, bölgesel bir savaşa girmekten kaçınsa da “kırmızı çizgileri”nin aşılması durumunda buna sessiz kalmayacağı mesajını verdi. Bu ise çatışmada yeni bir eşik anlamına geliyor. Zira daha önce siyonist rejime karşı direniş Filistin, Lübnan, Yemen, Irak, Suriye gibi alanlarda veriliyordu. İran İsrail’e karşı direnen güçlere açık destek vermekle birlikte savaşa doğrudan girmekten kaçınıyordu.
İran saldırısı, işgalci İsrail ordusuna verilmiş sert bir uyarı olarak değerlendiriliyor. Bundan sonra saldırılara hızlı ve sert yanıtların doğrudan İran’dan verileceği mesajı verildi. Bu gelişme, İran’ın bölgesel savaşı tercih ettiği anlamına gelmiyor. Ancak bundan sonra İsrail saldırılarına karşılık vermekten kaçınılmayacağı mesajı hem Tel Aviv’e hem Washington’a verilmiş oldu.
Batılı emperyalistlerden tiksinti verici riyakarlık gösterisi
Gazze’de soykırım yapan İsrail’i kınamak bir yana onunla suç ortaklığı yapan ABD ile batılı emperyalistler, koro halinde İran’ı kınama açıklamaları yaptı. Gazze’de işlenen soykırım suçuna ortak olarak insani ve ahlaki yönden tam bir çöküş içinde olduklarını göstermişlerdi. Savunma hakkını kullanan İran’ı anında kınamaları ise iki yüzlülük konusunda iyice laçkalaştıklarını gösterdi.
Riyakarlık gösterisi yapan batılı emperyalistler, İran’ın İsrail’e karşılık vermesinin BM Sözleşmesi’ne uygun olduğunu biliyorlar. Herhangi bir emperyalist ülkenin konsolosluk binası vurulmuş olsaydı, ortalığı velveleye verirlerdi. Oysa onlar, soykırımcı İsrail’e destek verirken, maruz kaldığı saldırıya yanıt verdi diye İran’ı kınıyorlar.
Siyonistler BM’yi hatırladı
Siyonist rejim tarihi boyunca BM’nin aldığı hiçbir karara uymamıştır. BM’nin Filistin’le ilgili aldığı yüzlerce kararı, bir paçavra gibi buruşturup çöpe atmıştır. Oysa şimdi birden BM diye bir kurum olduğunu hatırladı. İsrail'in Birleşmiş Milletler (BM) Daimi Temsilcisi, İran'ın İsrail'e yönelik hava saldırılarını görüşmek üzere BM Güvenlik Konseyini (BMGK) acil toplantıya çağırdıklarını belirtti.
İran'ın İsrail'e yönelik saldırılarını kesin şekilde kınamasını talep eden siyonistler, BM’nin İran Devrim Muhafızları Ordusunu terör örgütü ilan etmesini de talep etti. Güvenlik Konseyi’nin, İsrail’in çağırısından bağımsız olarak gelişmeleri tartışmak üzere toplanacağı açıklandı. Ancak bu, İsrail’in talep ettiği yönde kararların alınacağı anlamına gelmiyor.
Savaşın seyrini ABD emperyalizminin tutumu belirleyecek
ABD’nin Afganistan, Irak, Libya, Yemen ve Suriye’ye karşı organize ettiği savaşlar emperyalistler arası hegemonya çatışması bağlamında bir tür "ön hazırlık" olarak planlanmıştı. Ülkelerin yakılıp yıkılmasına, milyonlarca kişinin hayatına mal olmasına, on milyonları yerinden yurdundan etmesine rağmen ABD hedeflerine ulaşamadı. Filistinli direnişçilerin 7 Ekim saldırısı bahane edilerek Gazze’de başlatılan soykırım, bu savaşlar serinin son halkası oldu. Gazze’deki soykırım, İsrail’in olduğu kadar ABD’nin de savaşıdır.
Biden yönetimi baştan beri çatışmayı Gazze ile sınırlı tutmaya çalıştı. Bölgeye askeri yığınak yaptı, tehditler savurdu, yoğun bir diplomatik çaba harcadı. Tüm bunlara rağmen hedefine ulaşamadı. Gazze ile dayanışma kapsamında Lübnan, Yemen ve Irak’taki güçler savaşa belli sınırlarda da olsa dahil oldular. Bir zamanların dünya jandarması bunları sineye çekmek zorunda kaldı.
7 Ekim ve sonrası gelişmeler İsrail’e hakim olan siyonist savaş çetesini açmazlara düşürdü. Hem güç dengelerinin değiştiği belirginleşti hem Gazze’deki soykırımdan dolayı ırkçı-siyonizm dünya nezdinde teşhir oldu. Bu açmazdan çıkışın, ABD’nin işgalci İsrail’e karşı direnen güçlere saldırmasıyla sağlanabileceğini var sayan bir politika izlemeye başladı. Ancak hegemonya savaşında ABD Çin’e odaklanmak istediği için böyle bir savaşa girmekten kaçındı. İsrail’in Gazze’ye saldırısı, Biden yönetiminin Ukrayna’yı bir kenara bırakmasına neden olmuş, bu ise Rusya’yı rahatlatan sonuçlar yaratmıştı.
Siyonist çetenin İran konsolosluğunu bombalaması da ABD’yi savaşa çekme planının bir paçasıydı. Zira böyle bir saldırının İran’ı doğrudan savaşa dahil olmak zorunda bırakacağı biliniyordu. Nitekim öyle oldu ve bir bakıma İsrail ilk hedefine ulaştı. Ancak burada kritik gelişme bundan sonra nelerin olacağına bağlıdır.
Siyonist savaş çetesinin Washington’daki şefleri, “şimdi savaşın tam zamanı” diye açıklamalar yapmaya başladı. Ancak yansıyan ilk resmi tepkiler, Biden yönetiminin savaşa girmeye çok hevesli olmadığı izlenimi veriyor. Siyonist medyaya göre ABD Netanyahu’ya İran’a yanıt vermemesini istedi. Biden yönetiminin yeni bir oldu/bitti yaratmaması için Netanyahu’yu uyardığı söyleniyor.
ABD’nin savaşa girmeme kararını hemen değiştirmesi beklenmiyor. Nitekim yanıt verilmemesi yönünde uyarılar yapıldığı yönündeki haberler, bu durumda bir değişiklik olmadığına işaret ediyor. Yine de siyonist çetenin doğrudan İran’a saldırı düzenleyerek fiili bir durum yaratması ihtimal dışı değildir. Böylece riskli, farklı olasılıklara açık kritik bir süreç başlamış oldu.