Filistinli direnişçilerden yediği etkili darbenin yarattığı histeriyle saldırıya geçen ırkçı-Siyonist İsrail rejimi, Gazze’de çocuk, kadın, erkek, yaşlı, genç ayrımı yapmadan katliam yapıyor. Filistin Sağlık Bakanlığı tarafından 11 Ekim’de yapılan açıklamada öldürülen çocukların sayısının en az 326 olduğunu belirtti. Gazze’deki gerçek kıyım tablosu tam bilinmiyor. Zira, kurtarma ve sağlık ekipleri bombalanan her yere ulaşamıyor. Gazze’de hayatını kaybedenlerin sayısı son verilere göre 1354, ancak gerçek sayı bundan çok daha yüksektir. Gazze’den yansıyan bu tablo, emperyalist şefler ve onların medya tekellerinin iddia ettikleri gibi Siyonist rejimin Hamas’a değil Filistin halkına karşı savaştığını gösteriyor.
İşgalci savaş makinesi yeni “Nakba” yaratma peşinde
İsrail savaş makinesinin Gazze’ye yaptığı vahşi saldırı, 2,2 milyon insanın yaşadığı bu bölgeyi parça parça yıkarak yaşanmaz hale getirmeyi hedefliyor. Bazı mahalleleri tamamen yıkarken, bazı mahallelerde ise evleri oturulamaz hale getiriyor. Şimdiden 400 bin Filistinli evsiz kaldı, bu sayı saatten saate artıyor. Dünyada metrekare başına düşen kişi sayısının en yüksek olduğu yer olan Gazze’de yaşayanların beşte biri şimdiden yeniden sürgüne uğratılmış oldu. Batılı emperyalistlerin suç ortaklığıyla bunu yapan işgalci savaş aygıtı, Gazze’de yaşayanların tümünü adım adım bu duruma düşürmek ve mümkünse eğer Mısır’ın Sina bölgesine sürgün ederek yeni bir Nakba yaratmak istiyor. Mısır medyasının yayınladığı bir telefon görüşmesi bu planın yeni olmadığını gösterdi. Konuşmada, eski Mısır Devlet Başkanı Hüsnü Mübarek ile konuşan Binyamin Netanyahu, Gazze’deki Filistinlilerin Sina’ya yerleştirilmesini talep ediyor. Ancak Mübarek bu talebi reddediyor.
Gazze’nin elektriğini, suyunu, gazını kesen İsrail, gıda ve insani yardım girişini de engelliyor. Sadece konutları değil altyapıyı, tarım arazilerini, Birleşmiş Milletlere ait kurumları da bombalıyor. Siyonist şeflerin içine girdiği histeri kimyalarının tamamen bozulduğunu gösteriyor. Zira yıkıcılığını çocukları öldürmek için seferber eden bir ordu gücünü değil olsa olsa vahşetini göstermiş olur.
İsrail savaş aygıtı direnişi kıramıyor
İşgalci İsrail ordusu mevcudunun yanı sıra 300 bin askeri de göreve çağırdı. Son teknoloji ürünü silah ve donanımlarına rağmen altıncı günde direniş sürüyor. Filistinli direnişçiler halen İsrail ordusuna kayıplar verdiriyor. Siyonist rejimin son resmi açıklamasına göre çatışmalarda öldürülen subay ve askerlerin sayısı 220’ye ulaştı. Esir alınanların arasında ise 80 asker bulunuyor. “Aksa Tufanı” saldırısında toplam ölü sayısının ise 1300'e yükseldiği belirtildi. Çatışmalarda kayıp sayılarının tam açıklanmadığı dikkate alındığında, işgalci ordunun kayıplarının ağır olduğu görülmektedir.
İsrail’in verdiği kayıpların artması, Filistinli direnişçilerin halen kararlılıkla savaşmaya devam ettiğini gösteriyor. Bu ise, Siyonistlerin direnişi kırma konusundaki aczini gösteriyor. Gazze’yi yıkma histerisinin bu kadar şiddetli olmasının bir nedeni de direniş karşısında yaşanan aczi yıkım ve katliamlarla örtme telaşıdır.
Bu arada, Barı Şeria’da İsrail askerleri ile Yahudi yerleşimcilerin saldırıları ve işledikleri cinayetlere rağmen, birçok kent, kasaba ve mülteci kampında Gazze’yi hedefe alan saldırılara karşı protesto eylemleri yapılıyor. Direniş hareketlerinden yapılan kimi açıklamalarda, silahlı direnişin Batı Şeria kentlerine de sıçrayacağı söyleniyor. Bu kentlerde de silahlı direniş grupları defalarca İsrail saldırganlığına karşı direnmişlerdi.
Emperyalist şeflerin suç ortaklığı ve telaşı
İsrail’i gasp edilmiş Filistin topraklarında kuran emperyalistler, 75 yıldır bu ırkçı-Siyonist devlete her alanda özel destekler sunuyor ve himaye ediyor. İsrail bu sayede Suriye’ye, Mısır’a, Ürdün’e saldırdı, topraklar işgal etti, girdiği savaşları emperyalistlerin silahları ve dolarlarıyla kazandı. Birleşmiş Milletler’de (BM) ve uluslararası alanda diplomatik kalkan oluşturdular. Bu sayede İsrail BM kararlının hiçbirine uymadı. Şimdi Gazze’deki yıkım ve kıyım da yine ABD başta olmak üzere batılı emperyalistlerin destekleri ve suç ortaklığıya devam ediyor.
Ancak bu defa emperyalist şeflerin telaş içinde oldukları da görülüyor. Zira bu defaki durum öncekilerden farklı bir seyir izliyor. Önceki çatışmalarda bir İsrail askeri öldürüldüğünde 30-40 Filistinli sivil öldüren Siyonist rejim bu çatışmada tarihinin en ağır kayıplarından birini verdi. Savaş aygıtını seferber etmesine rağmen asker kayıpları artmaya devam ediyor. Savaşı kışkırtan açıklamalar yapan ABD Başkanı Joe Biden, son açıklamasında: “Bunun Holokost’tan bu yana Yahudiler için en ölümcül gün olduğunu savunuyorum” ifadesini kullandı.
11 Ekim’de Dışişleri Bakanı’nı İsrail’e gönderen Biden, 13 Ekim’de ise Pentagon şefini gönderdi. Bu arada emperyalist savaş aygıtı NATO’nun şefi de sahneye çıkarak, “yenilmez güç” efsanesi çöken ve ciddi bir özgüven kaybeden işgalci İsrail ordusuna “moral destek” veren açıklamalar yaptı. NATO şefi, “direniş ekseni” güçlerine ise aba altında sopa göstererek, Filistin halkına destek için çatışmalara katılmamaları için uyardı.
Emperyalist şeflerin bu telaşı boşuna değil. Zira Siyonist rejim çatışma başlamışken Lübnan’a ve Suriye’ye füzeler atarak ortamı daha geriyor. Saldırılara karşılık veren Hizbullah direnişçileri iki İsrail subayı ile bir asker öldürdü. Hizbullah çatışmaya doğrudan girmek istemese de İsrail saldırılarına karşılık veriyor. İsrail saldırılarına Golan tepelerinden de karşılık verildiği söyleniyor. Kuşatma altındaki Gazze’de bile direnişi kıramayan işgalci ordu, Hizbullah’ın savaşa doğrudan katılması durumunda çok daha ağır kayıplar verecektir. Çatışmanın yayılması ise İsrail üzerinde hem askeri hem psikolojik basıncı arttıracaktır.
Bu puslu atmosferde Siyonistlerin fanatik kanadı, “Suriye ve Hizbullah’ı çatışmaya çekersek Amerika savaşa doğrudan katılır, bizi bu tehditlerden kurtarır” hesabı yapıyor olabilirler. Bu isteklerini yıllardan beri dile getiriyor ancak ABD’yi bu noktaya çekme konusunda başarılı olamıyorlardı. Provokatif saldırılarla Biden’ı bu çizgiye çekmeye çalışabilirler. Bu seçenek ihtimal dışı olmasa da hedeflerine ulaşmaları kolay görünmüyor.
Ne İran ne Hizbullah savaşa doğrudan girmeye istekli. Ancak İsrail saldırganlığı “direniş ekseni” tarafından belirlenen “kırmızı çizgileri” aşması noktasına varırsa durum değişebilir. Nitekim ABD’nin savaş uçakları taşıyan gemilerini Gazze açıklarına göndermesi üzerine Hizbullah tarafından yapılan açıklamada, “Amerikan gemileri bizi korkutmuyor. Gerekirse zafer kazanana ve tam kurtuluşu sağlayana kadar savaşmaya hazırız” ifadeleri kullanılmıştı. Göründüğü kadarıyla Hizbullah’ta bütün olasılıkları hesaplamış ve ona göre gardını almış durumda.
Psikolojik savaş hamlesi çöktü
Emperyalist/Siyonist şefler ve onların güdümündeki medya, İsrail’in savaş suçlarını örtmek için “Hamas-İsrail savaşı” söylemini kullanıyorlar. Gazze’yi ortadan kaldırma saldırısının Hamas’ı hedef aldığı algısı yaratılarak, Siyonist vahşeti örtmeye çalışıyorlar. Oysa olaylar dünyanın gözleri önünde cereyan ediyor. İsrail 8 gazeteciyi öldürse de basın emekçileri Gazze’yi terk etmediler. Bu durum “demokrasiden, sivillerin korunmasından” dem vuran emperyalist şeflerin maskelerini paramparça ediyor.
Savaşın yarısını medya üzerinden yürüten emperyalistler, İsrail basınına dayanarak “Hamas İsrailli çocukların kafasın kesti” diye asparagas haber yaptılar. Batı medyası haberi yaydı. Joe Biden çıkıp bununla ilgili açıklama yaptı. Siyonist şefler Filistin halkı için “hayvan insan” tanımı yaparak savaş suçlarını güya meşru göstermeye çalıştılar. Oysa bu söylem, kimyalarının bozukluğunu yansıtmakla kalmıyor, ırkçılığı en iğrenç safhaya taşıdıklarını da gözler önüne seriyor.
Eski Yugoslavya’ya, Irak’a, Libya’ya ve Suriye’ye dönük saldırı hazırlanırken ya da saldırıdan sonra bu türden iğrenç yalanlar çok kullanıldı. Ancak bu defa yalancının mumu yatsıya kadar yanmadı. Esir alınan İsrailli kadın, kafaları kesildiği iddia edilen çocuklarıyla birlikte serbeste bırakılarak bu yalan anında çökertildi. Rezil duruma düşen Biden bu konuda geri adım atmak zorunda kaldı.
Bu arada “Netanyahu’ya istediğin gibi savaş suçu işleyebilirsin” diyen Biden riyakarca da olsa geri adım atmak zorunda kaldı. "İsrail'in savaş kurallarına göre hareket etmesinin gerçekten önemli olduğunu Netanyahu’ya söyledim”diyen Biden, yüzlerce çocuğun İsrail savaş uçaklarından atılan bombalarla öldürülmesinin lafını bile etmedi.
Savaşın seyri Biden yönetiminin tutumuna bağlı görünüyor. Zira Siyonist rejim ABD’nin desteği ve onayı ile savaş suçu işliyor. Biden’ın Tel Aviv’e gönderdiği ve Mısır, Suudi Arabistan gibi bölge ülkelerinin yöneticileriyle de görüşeceği belirletilen bakanların ne tür mesajlar taşıdıklarını önümüzdeki günler gösterecek. Yanı sıra, Gazze’yi yıkma saldırılarının ne zamana kadar süreceği veya kara harekatının başlayıp başlamayacağı da belirginleşecek. Emperyalist/Siyonist güçlerin bu noktada atacakları adımlar, savaşın bölgesel boyuta taşınıp taşınmayacağı hakkında fikir verecektir. Ancak görünen o ki, her halukarda “gelecek süreç ‘Aksa Tufanı’ öncesi gibi olmayacak!”