Rusya’nın öncülüğünde imzalanan Astana anlaşması ile Suriye’de 4 güvenli bölgenin oluşturulması gündeme geldi. “Çatışmasızlık bölgeleri” İdlib vilayetinin tamamı, Lazkiye, Halep, Hama vilayetlerinin belli bölümleri, Humus vilayetinin belli bölümleri, Şam kırsalındaki Doğu Guta, ülkenin güney batısında Dera ve Kuneytra’nın belli bölümlerini kapsıyor.
***
Anlaşmaya dair farklı yorumlar yapılsa da, uygulanması durumunda bazı bölgelerde çatışmaların sona ermesine zemin hazırlama ihtimali yüksek. Anlaşmaya göre “ılımlı cihatçılar”la “terörist cihatçılar”ın net bir şekilde birbirinden ayrılması için ortak komisyon oluşturulacak. Bu ayrışmanın sağlanması için uzun süreden beri çaba harcayan Rusya, bu türden her girişiminde ABD ile işbirlikçilerinin engellerine takılıyordu. Türkiye birkez daha yan çizmezse eğer, söz konusu ayrışma belli bölgelerde gerçekleşmiş olacak.
Böyle bir ayrıştırma Suriye ordusu ile müttefiklerini kısmen de olsa rahatlatır. Zira hem çatışma alanları daralmış olacak, hem savaşa devam eden cihatçıların batılı emperyalistlerle işbirlikçileri tarafından açıkça savunulması zorlaşacak.
***
Anlaşmaya imza atanlar, “terörist cihatçılar”a karşı savaşmayı da kabul etmiş oluyorlar. AKP iktidarı ile onun güdümündeki cihatçı çetelerin buna uyması kolay değil. Bununla birlikte T. Erdoğan-Trump görüşmesinden umulan sonuç alınmazsa, AKP buna mecbur kalabilir. Bu süreç kösteklenmezse eğer, bazı cephelerde savaşın sonlandırılması mümkün olacak.
Rusya ile işbirliği yapmaya mahkum olan T. Erdoğan AKP’si, uygulamaya çok hevesli olmasa da, Putin’in basıncıyla anlaşmayı imzaladı. Astana’da masayı terk eden cihatçıları teskin edip ikna eden de MİT şefi oldu. Buna rağmen deneyimlerle sabittir ki, T. Erdoğan Washington’daki efendilerinden tüyo alabilirse anında anlaşmayı yok sayacak, güdümündeki cihatçı çeteleri ise ABD’nin istediği doğrultuda savaşa sürecektir. Bunun farkında olan Rusya, T. Erdoğan ve AKP’sine güvenmese de dinci iktidarın içinde bulunduğu açmazlardan yararlanarak anlaşmanın uygulanması için çaba sarfediyor.
***
Anlaşmayı sabote edebilecek taraflar AKP’den ibaret değil elbet. ABD’nin tutumuna bağlı olarak Körfez şeyhleri ile onların güdümündeki cihatçı çetelerin de bu rolü üstlenme ihtimalleri yüksek. Zira hem ABD hem işbirlikçileri, yıkıcı savaşın Esad yönetimi lehine sonuçlanmasını engellemek için kirli/kanlı yöntemlere başvuruyorlar. Yine de Suriye ordusu ile müttefiklerinin savaş alanlarında önemli mevziler kazanmaları, Körfez şeyhlerini bazı bölgeler için oluşan fiili durumu kabul etmek zorunda bırakıyor.
Anlaşmaya karşı olduklarını ilan eden çok sayıda cihatçı çete ise, savaşa devam edeceklerini ilan ettiler. Suriye’de savaşı sona erdirebilecek her anlaşmaya karşı olan siyonist İsrail’in, IŞİD dahil cihatçı çetelerle işbirliği içinde olması da ciddi bir risk oluşturuyor. Zira İsrail destekli cihatçı çetelerin anlaşmayı baltalamak için her imkanı kullanacaklarından kuşku duyulmuyor.
***
Astana anlaşmasını kırılgan kılan bir diğer faktör ise, ABD-İngiltere emperyalistlerinin Ürdün sınırında yeni bir cephe açmaya hazırlanmalarıdır. Suriye topraklarından gelen IŞİD tehdidini bahane eden Ürdün rejiminin de bu emperyalist saldırıyla suç ortaklığı yapma eğiliminde olduğu gözleniyor. Bahene IŞİD olsa da esas amaç Suriye topraklarının bir kısmını işgal etmektir. PYD’ye destek vererek Rojova’ya askeri yığınak yapan ABD, ikinci cepheyi Ürdün sınırından açarak Suriye’de kalıcı bir üs oluşturma hesapları yapıyor.
***
Suriye’de süren emperyalist savaşı sona erdirmenin önünde halen de ciddi engeller var. Astana anlaşması uygulanabilir, adı geçen bölgelerdeki cihatçılar denetim altına alınabilirse eğer, bu gelişme savaşı bitirme yönünde atılmış kayda değer bir adım olabilir.