“Taşın altına elimizi sokma vakti çoktan geldi”
Türk Metal kurulduğu tarihten bu yana grup toplu iş sözleşmeleri sürecinde 1 veya 2 grev yaptı. 1980 yılından bu yana çalışanını açlığa mahkum etti. Sendika sadece alacağı aidata baktı. Yıllardır işçiler ayda bir yevmiyesini Türk Metal Sendikası’na verdi.
Oysa Türk Metal sendika değil çeteydi. Bunlar yıllardır işçiyi satmakla meşgul. İşçi artık bunlarla yüzleşmek istiyor. İşçilerin sorunları hep ötelendi. Yılardır işçiler açlığa mahkum edildi.
Geçen gün Türk Metal’in Çerkezköy belediye meydanında yapmak zorunda kaldığı eyleme katıldım. Slogan atmayı bilmeyen işçi arkadaşlarım var. Kırk yıllık “Kurtuluş yok tek başına ya hep beraber ya hiçbirimiz!” sloganı “çılgınlık yok tek başına” ya da “yılgınlık yok tek başına” diye atıyor. Anlamış değilim.
Kapaklı-Çerkezköy işçisi her şeyi bir tarafa bırakmış Bursa’daki işçilerin bastırması ile hak kazanacağını düşünüyor. Evet oradaki arkadaşlar işini yapıyor ama siz ne yapıyorsunuz. Yapmak istemeyen Kapaklı-Çerkezköy işçisi ise “ver yesin” “ört uyusun” ile hazıra konmayı bekliyor. Adeta Eminönü’ndeki yem bekleyen güvercinler gibiler. Başkaları taşın altına elini atmış iken onlara yardımcı olmamız gerekmez mi?
Birtakım işçiler gitsin paşa paşa AKP’ye oy versin. Onları açlığa mahkum edenin yanında saf tutsun. AKP’nin siyasi saflarında yer tutanların çok iyi düşünmesi lazım. Bakın hükümet sizi terörist yerine koydu. Grevimizi yasakladı.
Çerkezköy’den bir metal işçisi
***
“Metal Fırtına’nın gölgesinden korkanlar sözleşmeyi imzaladı”
Metal işçilerinin ya da işçi sınıfının gücünü en başta sınıfımız olmak üzere kimse küçümsemesin. Toplu sözleşme süreci yüzyılın sözleşmesi olmadı. Aslına bakarsanız bana kalırsa ortada açık bir satış da var. Zaten aldığımız zam da çoktan eridi gitti. Üçün beşin hesabını yapacak olursak ekside olduğumuz bile söylenebilir.
Ben başka bir noktaya dikkat çekeceğim. Önemli olan nokta şurası, metal işçisi eski işçi değil arkadaş. Metal Fırtına ile metal işçisi uyandı. Artık eskisi gibi satışı beklemiyor. Tam olarak taleplerini karışlamayacağını bildikleri halde ilkel sınıf bilinciyle de olsa satılık, icazetçi sendikalara baskıyı eksik etmiyor. Bu baskı öylesine güçlü ki aslında sermaye sınıfının Türkiye’de toplu sözleşme sürecinde bir düzen olarak kurguladığı 3 yıllık sözleşme düzenini yıkıp bir kenara attı.
Fabrikalarda işçilerin sendikalara duyduğu güvensizliğe rağmen eylemlere ve sloganlara katılımdaki kitlesellik ve öfke öylesine güçlü ki, insan bu gücün önünde kimse duramaz diye içinden geçiriyor. Emin olun patronlar ve onların hükümeti bu sele karşı derin bir korku içindeler.
Evet süreç devam ediyor. Metal işçisi hakkını patronlardan elbette ki alacak. Metal işçisinin bu süreçten çıkaracağı en büyük ders şudur; işçi sınıfının üretimden gelen gücünün önünde kimse duramaz, bu gücü kullanan işçinin de alamayacağı hak olamaz.
Çerkezköy Hema Endüstri işçisi
***
“MESS ve sendikalar bu sözleşmeden istediğini aldı!”
2015 Metal Fırtına'dan derslerini iyi alan MESS ve sendikalar yeni bir ihanet sözleşmesinin altına imzayı attılar. En başta kıdem zammı gibi işçiyi tabanda bölen bir sözleşme mantığı ile süreci örgütlediler. Yalandan eylemlerle işçiyi “mücadele” ediyoruz havasına soktular. İşi grev tarihi vermeye kadar vardırdılar. İşçiler beklenti içinde bu süreci büyük oranda izlediler. Bir umut “bak geçen dönem istifalar oldu, bu dönem zammı alır para altında kalırız” mantığı ile hareket ettiler. Sendika ağaları ise bir gece satışı ile işçiyi bir kez daha MESS’in önüne attılar.
Sözleşme sürecinde ve öncesinde namus şeref sözleri ile işçinin gözünü boyamaya kalkanlar sağ ve “sol” sendikalar yine tükürdüklerini yaladılar. 100 yılın sözleşmesi gibi söylemlerle işçileri kandırmaya çalıştılar. Gerçi çok bir ses çıkmadığına göre birçok iş yerinde bu durum kabul gördü. Matematiksel hesap oyunları ile işçinin kafası karıştırılmakta. Yıllardır sıfır zam gören birçok işçi bu zammı iyi bir zam olarak görüyor ve şube başkanlarını konfetilerle, davul zurnalarla karşılıyor.
Peki durum böyle mi? Tabi ki de değil. Ne alınan zam işçiyi para altında bırakır ne de dünyaları kurtarır. Ekonomik bir dizi saldırı ile yaşam zorlaşırken, temel ihtiyaçlara birbiri ardına gelen zamlar biz işçilerin belini bükerken bu ücret zammının hiçbir anlamı yoktur. Hiçbir işçinin de bu zamma sevinmesinin mantığı yoktur. Zaten bu sözleşme süreçlerine sadece üç-beş kuruş alınacak zam olarak bakmak hatadır. İş yerlerinde şimdi alınan zammın karşılığını performans dayatmaları ile patron istemeyecek mi? Birliğimiz bu süreçlerde güçlenmesi gerekirken eski-yeni işçi ayrımı ile bu sözleşmede birbirimizden uzaklaşmadık mı? Patrona karşı örgütlülüğümüz ne olacak şimdi?
Bu sözleşmede bir kazanım denilebilecek tek şey var, o da sözleşmenin 2 yıllık olmasıdır. Bunun da nedeni patronların ikinci bir Metal Fırtına yaşamak istememesidir. Bu da mücadele eden, işten atmalara maruz kalan mücadeleci işçiler ve MİB sayesindedir.
Şimdi bundan sonra yapılması gereken eski yeni işçi ayrımına girmeden sonraki mücadelelere hazırlanmaktır, şimdi bu sözleşme sonrası yaşanabilecek işten atmalara karşı birlikte durmamız lazım. Eğer metal işçileri olarak kazanmak istiyorsak grevi sıradan bir tehdit olarak kullanmadan grevin gereğini yerine getirmek gerekiyor. Yani Metal İşçileri Birliği’nin dediği gibi “Kazanana kadar grev!” anlayışı ile hareket edersek patronlara ve onların işçi sınıfı içindeki ajanları olan sendika bürokratlarına diz çöktürebiliriz. Yoksa yaşadığımız kayıpları zafer sloganları ile karşılamaya devam ederiz.
Çerkezköy B/S/H/ işçisi