“Biz de insanız, bizi de görün artık”
Kent yaşamında çevre temizliği insan sağlığı için kritik önemdedir. Salgın hastalıkların önlenmesi ve yayılmasının önünü kesmek için çevre temizliğine gerekli önemin verilmesi şart. Türkiye’de on binlerce temizlik işçisi (çöpçü) aralıksız olarak mahallelerden, hastanelerden, sanayi sitelerinden, çalışma alanlarından çöpleri topluyor. Korona virüsü salgınının yayıldığı bu günlerde, temizlik işçileri en fazla risk alan kesimi oluşturuyor. Hastanelerin tıbbi atıkları, insanların temizlik, gıda, korona virüsüne karşı önlem için kullandıkları çeşitli araç gereçlerin kontrolsüzce atılması ve çeşitli atıklar “çöpçüler” için çok ciddi önlemler almayı zorunlu kılıyor.
Peki, alınıyor mu? Tam tersine. Peki, toplum sağlığı için çalışanların önemli bir bileşeni olan temizlik işçilerinin çalışma koşulları neden gündeme alınmıyor? Şartları iyi olduğu için mi, yoksa onlara gerekli değer verilmediği için mi?
Çevre temizliği işçileriyle çalışma koşulları ve koronavirüs üzerine konuştuk. Koronavirüs salgını öncesi işçi sağlığı ve güvenliği için yeterli önlem alınmadan çalıştırılan çevre temizlik işçileri, şimdi de gerekli önlem alınmadan çalıştırıldıklarını ifade ediyorlar. Hastalık bulaşması açısından büyük risklerle dolu çöpleri toplamaya gönderildiklerini ve büyük bir tedirginlikle sokaklardan çöpleri topladıklarını ifade ediyorlar. Evsel atıkların yanında her gün binlerce kişinin kullandığı Pazar gibi alanların temizliğini de önlem alınmadan yaptıklarını ifade ediyorlar.
Bir temizlik işçisi, “Ben kendimi güvende hissetmiyorum, çünkü hiçbir önlemimiz yok. 'Allah’a emanet' biçimde çöpleri topluyoruz. İşimiz bitince evimize gidiyoruz. Evdeki herkesi de ciddi bir riske atıyoruz. Her gün bu kaygı ve tedirginlikle işe gidip geliyorum. Ne zaman koronavirüs salgınına yakalanacağım diye düşünüyorum” diyerek durumun vahametini özetliyor.
GOP Belediyesi iştirakında çalışan bir çevre temizlik işçisine koronavirüs’e karşı çalıştığı şirketin önlem alıp almadığını sorduk:
“Bize haftada bir eldiven, bir adet de maske veriyorlar. Yetersiz olduğunu defalarca ifade ettik. Fakat maske sıkıntısı olduğunu ve ülkede maskelerin verildiği öncelikli alanların olduğunu söylüyorlar. Bizim çalışma alanımız öncelikli değil mi? Her gün tonlarca çöpü ellerimizle alıyor araca atıyoruz. Aracın arkasında çöplerden akan su, ağır koku eşliğinde saatlerce sokakları dolaşıyoruz. Çöpleri sokaklarda toplarken ne gibi hastalıkla karşı karşıyayız bilmiyoruz. Çöplerin suyu, parçaları yer yer üzerimize sıçrıyor. Bu gibi durumlar bizler için artık bir rutin. Anlayacağınız her gün koronavirüs yanında başka birçok hastalıkla karşı karşıyayız. Toplum sağlığı için yaptığımız işin çok önemli olduğunun farkındayız. Bunun için bizlere gerekli değer verilmeli, önlemler alınmalıdır. Haftada bir maske ve eldiven hiçbir sorunumuzu çözmez.”
Çevre temizlik işçisi, şirketin aldığı önlemlerin yetersiz olduğunu ifade ediyor. Neden böyle düşündüğünü sorduğumuzda gerçekten de çevre temizlik işçilerinin sağlığı adına hiçbir önlem alınmadığına tanık oluyoruz. Sokaklarda gördüğümüz araçların arkasında asılı işçilerin durumu da söylenenleri doğruluyor.
“Şirket bize haftada bir eldiven ve maske veriyor. Maskelerin kartuşu 7*8 saat. Normal şartlarda verilmesi gereken maskeleri koronavirüs salgını vesilesiyle bile vermiyorlar. İstediğimizde sanki suç işlemişiz gibi davranıyorlar. Yaptığımız işin nasıl bir risk taşıdığını ülkede herkes görüyor. Buna rağmen şirket koronavirüs salgınına karşı neler yapmamız gerektiği, çalışırken nelere dikkat etmemiz gerektiği konusunda herhangi bilgilendirme dahi yapmadı. Her gün televizyonlarda önlemlerden bahsediliyor. Bizim için neden hiçbir önlem yok anlamıyorum. Düşünün bir bilgilendirme dahi yok. Bu kadarını dahi bize çok görüyorlar. Biz çalışmazsak, çöpler toplanmazsa bu salgın daha fazla yayılır. Ama hayatımız risk altındayken daha ne kadar çalışabiliriz bilmiyorum. Salgın belki de birçok arkadaşımıza bulaştı. Arada bir ya da iki kere ateşimizi ölçtüler, yaptıkları bu kadar. Görüyorsunuz işte bu halde çalışıyoruz.”
Konuştuğumuz bir diğer işçi kendileri ve aileleri için kaygılı olduklarını çocuklarına yaklaşırken dahi tedirgin olduklarını söylüyor:
“Diken üstünde işe gelip gidiyoruz. Hiçbir önlem yok. Sanki biz süper kahramanız da virüs bize bulaşmayacakmış gibi davranıyorlar. Bizler de insanız, önemli bir görevi yerine getiriyoruz. Ama bu görevi yerine getirirken hepimiz çok tedirginiz. Kendimiz için tedirginiz, ama kendimizden daha çok ailemiz için tedirginiz. Çöplerin içinde ne gibi tehlike var göremiyoruz. Birimiz salgını kapsa diğer arkadaşlarımıza da bulaşacak. İşten sonra evimize gidiyoruz. Kapı önünde üzerimi çıkarıyorum. Birçok arkadaşımda aynısını yapıyor. Çocuklarımla ailemle mümkün oldukça temas etmemeye çalışıyorum. Ama kalabalık yaşıyoruz. Olur, olmaz temasımız oluyor. Bana bulaşsa bütün ailem risk altında demektir. Bunu sürekli düşünüyorum. Onun için gece gözüme uyku girmiyor. Belediye bizim için gerekli önlemleri alsa daha rahat olacağız. Bizi hep çöpçü deyip küçümsediler. Şimdi de herhalde küçümsedikleri için bizim sağlığımız için hiçbir önlem almıyorlar. Evet, biz çöpçüyüz. Çok önemli iş yapıyoruz. Biz çalışmasak bu sokakları pislik, salgın hastalık götürür. Artık bunun farkına varılsın.”
"Ne gibi önlemler istiyorsunuz" diye sorduğumuz işçilerin alınmasını istedikleri önlemler gayet basit ve maliyeti düşük. Ancak bunlar dahi karşılanmıyor:
“Çok şey istemiyoruz. Sağlık çalışanlarına çift maaş vb. gündemde, biz de toplum sağlığı için çalışıyoruz. Çift maaş istemiyorum şahsen. İstediğim asgari ücretin çok az üzerinde olan ücretlerimizin insanca yaşam düzeyine çıkarılmasıdır. Her gün bizlere günlük eldiven, maske ve tulum verilmesidir. Bunca pisliğin içindeyiz, salgınla boğuşuyoruz. Sokakları salgından temizliyoruz. Bu dönemde çalışma saatimiz kısaltılmalı, günlük topladığımız çöpün tonajı düşürülmelidir. Böylece daha fazla dinlenme imkânımız olacaktır. Haftada 2 gün tatil hakkı verilmelidir. Riskli işkolunda olduğumuz için belli aralıklarla virüs testi yapılmalıdır. Böylece herhangi bir risk durumunda hızlıca önlem alırız, ailemize çevremize bulaştırmayız. Bu söylediklerimin büyük kısmı normal zamanlarda da olması gerekenler ama maalesef biz birlik içinde olmadığımız için bu haklardan mahrumuz.”
“Son olarak neler söylemek istersiniz” diye sorduğumuz temizlik işçileri haklarının verilmesini ve ciddiye alınmalarını istediklerini ifade ettiler:
“Son olarak söyleyeceğim şudur. Biz önemli bir iş yapıyoruz, fakat hiç değer verilmiyoruz, görülmüyoruz. Biz de insanız, en fazla risk gurundayız, bizi artık belediye, hükümet görsün. Haklarımızı versin, gerekli önlemleri alsınlar. Salgın karşısında bizler için de gerekli önlemleri alsınlar. Bizi düşünmüyorlarsa ailemizi düşünsünler. ‘Evde kal’ diyorlar ben kalamıyorum, çocuklarım ailem kalıyor. Ben evde kalmadıktan sonra ne faydası var onların kalmasının. Bu şartlarda ben hastalığı alır onlara götürürüm, onları da riske atıyorum yani. Bence bir düzenleme yapılsın. Salgın bitene kadar gerekli tedbirler alınarak biz haftada 2-3 gün çöp toplayalım. Belediye buna göre düzenleme yapsın.”
“Bir de benimle aynı işi yapan arkadaşlarıma sesleniyorum” diyen işçi, şu çağrıyı yaptı: “Arkadaşlar biz birlik olmazsak kimse bizi düşünmez. Hiçbir önlem almadan çalıştırırlar. Bir maske ve eldiveni dahi bize vermiyorlar. Kendimizin, ailemizin, komşularımızın sağlığı için birlik olmamız gerek. Haklarımızı almamız gerek. Şimdi değilse daha ne zaman birlik olacağız?”
Kızıl Bayrak / İstanbul