Tabandan birliğimizi kuralım, fiili meşru mücadeleyi yükseltelim!

Metal İşçileri Birliği (MİB) Merkez Yürütme Kurulu (MYK) olarak 2021 Mart ayı toplantısını başarıyla gerçekleştirdik.

  • Haber
  • |
  • Sınıf
  • |
  • 14 Mart 2021
  • 21:20

Metal İşçileri Birliği (MİB) Merkez Yürütme Kurulu (MYK) olarak 2021 Mart ayı toplantısını başarıyla gerçekleştirdik. Toplantımızda MİB MYK olarak son dönemde yaşanan siyasal gelişmeleri ve kapitalistlerin doymak bilmez kâr hırsı uğruna işçi sınıfına dayattığı ağır çalışma ve yaşam koşullarını değerlendirdik. Bununla beraber, sürmekte olan TİS’ler, direnişler ve grevlere kapsamında üzerimize düşen sorumlulukları ve yapılabilecekleri tartışılmış ve sonuca bağlanmış bulunuyoruz.

Aşağıda özet olarak toplantımızın gündem başlıklarını ve sonuçlarını yayınlıyoruz.

***

Geçtiğimiz yıl tüm dünyayı saran koronavirüs salgınının resmi olarak ülkemizde ilk görülmesinin üzerinden yaklaşık bir yıl geçti. Bu süreci kapitalistler ve onun demir yumruğu olan AKP-MHP iktidarı kayıpsız atlatmak için birçok yeni uygulamayı hayata geçirerek tam bir fırsata dönüştürdü. Pandemiyle birlikte oluşturulan baskıcı ve ağırlaştırılmış yeni çalışma rejimi birçok fabrikada halen sürmektedir. Bunun kalıcılaştırılması için her gün yeni adımlar atan sermaye devleti, pandeminin ve derinleşen krizin faturasını işçi ve emekçilere ödetmektedir. Bunun sonucu olarak milyonlarca işçi işsizlik girdabında kıvranırken, çalışanların ise alım gücü büyük oranda düşmüş bulunuyor. Çeşitli ülkelerde yapılan araştırmalarda salgın toplumların en büyük sorunu olarak öne çıkarken, Türkiye’de ise pandemiden önce işsizlik ve hayat pahalılığı ilk sıralarda yer almaktadır.

Tek adam rejimi pandeminin başından beri toplum sağlığını değil, sermayenin ihtiyaçlarını düşünmüş, ekonominin çarklarının daha yoğun dönmesi için her türlü adımı atmıştır. Bir nevi sürü bağışıklığı modelini benimseyerek “pandemi bize yeni fırsatlar açabilir ve üretimde dünyada aranan ülke olabiliriz” diyebilmiştir. Bu politika çerçevesinde ücretsiz izin, kısa çalışma gibi yöntemlerle işçilerin bir kısmı açlığa terk edilirken, kalanlar ise daha yoğun bir çalışmaya zorlanmaktadır. Nereden baksan tutarsızlıklarla dolu olan süreçte Türkiye’de onbinlerce işçi ve emekçi hayatından olurken kalanlar da açlık ve yoksullukla yüz yüze bırakılmıştır.

Her yaptığını eline yüzüne bulaştıran iktidar “günde 2 milyona yakın kişiyi aşılamayı düşünüyoruz” açıklamasında bulunmuş, fakat günlük aşılama oranları bunun çok çok gerisinde kalmıştır. Aşılama sürecinde 2 ay geride kalmışken halen yaklaşık 3 milyon kişiye 2 doz aşı yapılabilmiştir. Bunun en büyük nedeni aşı konusunda elle tutulur bir politikalarının olmayışı ve bu nedenle aşıların yetersiz kalmasıdır. Satın alınan aşılarda ise öncelik sermayedarlara ve AKP-MHP iktidarının kadrolarına verilmiştir. Bugün sermayedarlar ve siyasilerden herkes aşı olmuş ama toplumda halen öncelikli olması gereken risk grubundakiler aşıya ulaşamamıştır. Yaşamı üreten işçiler halen fabrikalarda sağlıksız koşullarda çalışırken ne zaman aşılanacakları ise halen belirsizliğini korumaktadır.

Dünyada eğitim kurumlarının en uzun süre kapalı olduğu tek ülke Türkiye’dir. Zaten eşitsiz olan eğitim uzaktan eğitimle daha da eşitsiz bir hal almıştır. 18 milyon öğrencinin 3 milyonu eğitime hiçbir şekilde ulaşamamış, kalanların da birçoğu yetersiz, sınırlı bir eğitim süreci geçirmiştir. Toplumun sorunlarından uzak AKP-MHP iktidarının eğitim bakanı “eğitim almayan 3 milyonu görüyorlar ama 15 milyonu görmüyorlar” diyerek aslında vahim tabloya nasıl baktığının da itirafını yapmıştır.

Tüm bunlar AKP-MHP iktidarının hüküm sürdüğü yağma ve talan düzenini sürdürülemez duruma geldiğini göstermektedir. Kendi bekalarının devamı için her türlü kirli yönteme başvurmaktan geri durmayanlar, pandemi bahanesi ile en küçük bir basın açıklamasına bile yasaklar getirirken, on binlerce insanı kongrelerde, mitinglerde bir araya getirmeyi ise sorun olarak görmemektedir. İşçi ve emekçilerin gündemi işsizlik, açlık, yoksulluk ve salgın iken onlar sürekli yapay gündemler ile günleri geçiştirmeye çalışmakta, bir avuç azınlığın çıkarlarını korumak ve işçi-emekçileri köleliğe razı etmek için milliyetçi, dinci, gerici söylemlerle gündemi değiştirmeye çalışmaktadır. Bu oyunu bozacak olan ise işçi ve emekçilerin vereceği mücadeleden başka bir şey değildir.

Sermaye sınıfının saldırıları ve sonuçları bu iken, işçi sınıfı bu saldırılara karşı birçok alanda direnişlerle, grevlerle kaybettiği haklarını ve yenilerini kazanmaya çalışıyor. Sinbo, SML Etiket, Ekmekçioğlu, Migros Depo ve BEL Karper direnişleri ve Baldur grevi devam ediyor. Pandemi ve krizin faturasının işçilere kesildiği, işçi sınıfının örgütsüz ve dağınık olduğu bir süreçte direnişlerin önemini kavramak ve taleplerine sahip çıkmak elzem bir yerde duruyor. MYK’mız bu bakış açısıyla tüm direnişlerle dayanışmanın büyütülmesi için çaba harcamaya devam edecektir.

Geçtiğimiz günlerde metal fabrikalarında ödenecek olan promosyon miktarları belli oldu. KOÇ sermayesi Yapı Kredi bankası üzerinden BOSCH işçilerinin ücretlerini bankasına kazanmak için yıllık 2.250 TL verirken, aynı banka ve aynı sendikanın (Türk Metal) olduğu Tofaş ve Ford’ta yıllık 700 TL gibi komik bir rakam vermeyi kararlaştırdı. Promosyon işçinin kazanılmış hakkıdır. Ford ve Tofaş’ta KOÇ ve Türk Metal işbirliği ile işçilerin promosyon hakkı çalınmıştır. MYK olarak metal işçilerinin bu duruma verdiği tepkilerin anlamlı ama yetersiz olduğunu belirterek, kazanım için daha fazla örgütlenmek ve mücadeleyi büyütmek gerektiğinin altını çizmek isteriz.

İstanbul’da ilçe belediyelerinde süren TİS süreçleri ve sonuçları sendikalarımıza çöreklenmiş bürokrat takımının çürümüşlüğüne bir kez daha ayna tutmuştur. Belediye işçilerinin grevini kırmak için her türlü kara propaganda ve baskı yapılmasına rağmen, işçilerin grev iradesi devam etmiştir. Fakat Genel İş Genel Merkez yöneticileri, işçilerin iradesini yok sayarak satış sözleşmesini imzalamıştır. Gerekçe olarak da “pandemide toplum sağlığını gözettik” diyerek tıpkı sermaye sınıfı gibi onlar da pandemiyi satışlarına kılıf yapmışlardır. TİS süreçlerinin sendika bürokratlarının inisiyatifine bırakılmaması için MYK’mız işçilerin tabandan birliğin ve söz, yetki, kararın işçilerde olduğu mekanizmaların oluşturulmasının şart olduğunu tekrardan hatırlatmaktadır.

Sermaye sınıfına sunulan sınırsız teşvikler, destek paketleri, işsizlik fonunun yağmalanmasının yanı sıra; kısa çalışma, ücretsiz izin ile yeni çalışma rejiminin getirdiği ağır çalışma koşulları, düşük ücretler ile pandeminin ve krizin faturası işçi sınıfına kesilmektedir. Sermaye devleti işçi ve emekçileri topyekûn zapturapt altına almak için her gün yeni yasalar, uygulamalar, yalanlar ve kara propagandaları devreye sokarken, baskı aygıtları ile var olan mücadeleleri bitirmek için de canhıraş çalışmaktadır. Sendikalı yerlerde süren TİS süreçlerinde ise kayıpların telafisi ve yeni kazanımlar için mücadele eden işçilerin karşısına sendika bürokrasisi çıkmaktadır.

MYK’mız bu yaşananlara dair tüm işçi sınıfını “sınıfa karşı sınıf” bakışıyla örgütlenmeye, tabandan birliğini güçlendirmeye, fiili-meşru mücadeleyi yükseltmeye çağırmaktadır. Haklar ve gelecek mücadelemizin kazanımlarla ilerletilmesinin de ancak bu sayede mümkün olacağını hatırlatır.

MYK’mızın Mart ayı toplantısı, tartışılan gündemleri üzerinden yayın politikasının gözden geçirilmesi ve hedeflenen çalışmanın planlanması ile bitirilmiştir.

Metal İşçileri Birliği Merkez Yürütme Kurulu

Mart 2021