Satış sözleşmesine karşı Kamu Çalışanları Birliği’nden açıklama

Kamu Çalışanları Birliği, kamu emekçilerine sefalet dayatan toplu iş sözleşmesinin imzalanmasına ilişkin açıklama yayınladı.

  • Haber
  • |
  • Sınıf
  • |
  • 22 Ağustos 2017
  • 19:22

Satış sözleşmesine, AKP ve Memur-Sen işbirliğine karşı

KESK göreve, öfkeyi örgütlemeye!

 

Üç milyonu aşkın kamu emekçisi ve iki milyona yakın memur emeklisini ilgilendiren Toplu İş Sözleşmesi bu gece yarısı Çalışma Bakanlığı ile “yetkili sendika” Memur-Sen arasında varılan anlaşma sonucunda satışla bitti. Satış anlaşmasına göre ücretlerde 2018’de yüzde 4+3,5 2019’da ise 4+5’lik bir artış yapılacak.

Geçtiğimiz toplu sözleşme döneminde de Memur-Sen tarafından zafer diye yutturulmaya çalışılarak satış anlaşmasına imza atılmış ve ciddi bir hoşnutsuzluğun konusu olmuştu. Ancak bu dönemki gibi bir utanmazlık ve vurdumduymazlık artık işin pişkinlik derecesini bile aştığını göstermektedir. Daha söyledikleri sözler uçup gitmeden, yaptıkları açıklamaların mürekkebi kurumadan böylesi açık bir ihanet gerçekleştirilebildi. Memur-Sen TİS öncesi günlerde kendi açlık ve yoksulluk rakamlarını açıklamış, yoksulluk sınırının 4.900 TL civarında olduğunu söylemişti. İlk teklifi olan 10+6 bile ilan edilen yoksulluk rakamının çok altında kalacaktı. Buna rağmen 4+3,5 gibi inanılmaz bir artışa imza atıldı. Bu orana imza atılması kamu emekçileri ile alay etmenin de ötesinde bir ciddiyetsizlik ve onursuzluktur. Kamu emekçilerinin üçte birinin üyesi olduğu bu sendika görünümlü AKP çetesi açık açık kamu emekçilerinin ekmeği ve onurunu çiğneyip alay etmiştir. Bu ihanetin hesabını kamu emekçileri mutlaka sormalıdır.

İhanet öyle açık ve alenidir ki basın karşısında imza töreni düzenlenirken suçluluk duygusundan olsa gerek kimse gülümsemiyordu bile. Üstelik AKP kuklası ve Memur-Sen çetesinin şefi Ali Yalçın rakamlarla oynayarak alaya devam etme cüreti gösterebildi. Ortada 4+3,5 yokmuş gibi “Çalışma Bakanlığının önceki teklifini ilk altı ay için yüzde 33, ikinci altı ay için ise yüzde 16 arttırdı” türünden laf cambazlıklarıyla ihaneti meşrulaştırmaya çalıştı. Tayyip Erdoğan’ın ne kadar muhteşem bir başkan olduğundan, ülkenin TİS’te anlaşmazlık nedeniyle ciddi bir gerilimin eşiğinden döndüğünden bahsetti. Memur-Sen çetesi ve başkanı Ali Yalçın’ı tanımayan biri dinlese konuşanın gerçeklik algısını kaybetmiş bir meczup olduğunu düşünebilir. Ne var ki Ali Yalçın şahsında Memur-Sen çetesi, bilerek ve isteyerek yaptıkları işbirliği sonucu ortaya çıkan ihaneti kırk dereden su getirerek emekçilere yutturmaya çalışıyor. Yani konuşan meczup değil, emekçilere karşı AKP ile gönüllü işbirliğine girmiş ve emekçileri satmış bir zattır.

Gece yarısı gözlerden kaçırılarak anlaşma sağlanan TİS’in ardından kamu emekçilerinin beklentileri hayal kırıklığına dönüşmüştür. Kamu emekçilerinin iş güvencesini ortadan kaldıran hukuksuz ihraçlar bizzat Memur Sen tarafından savunulur ve meşrulaştırılırken; ek ödemelerin emekli keseneğine dahil edilmesi, ikramiye, vergi diliminin sabitlenmesi gibi en temel sosyal-özlük haklara dönük talepler yok sayılmış, tüm bir toplu sözleşme yüzdelik ücret artışına indirgenmiştir. Milyonlarca emekçi bizzat “yetkili sendika” tarafından beklentiye sokulup ardından uğradıkları ihanete öfke duymaktadır. Öyle ki, herkes ülkedeki ekonomik durgunluk, yükselen enflasyon ve eriyen ücretlerin farkında ve bilincindeyken böylesi bir ihanete imza atılabilmektedir. Yüzde 11 civarında olan enflasyona rağmen 4+3,5’luk sözde artışın milyonlarca emekçinin beklentisine cevap vermesi mümkün değildir. Açık ki emekçiler ne AKP’nin ne de AKP sendikası Memur-Sen’in umurunda bile değildir. Bu ihanet ortaklığı emekçilerin ekonomik, sosyal, sınıfsal taleplerini umursamamakta ve beklentileriyle küfür edercesine alay etmektedir. OHAL ve KHK rejimi bu işbirliğinin keyfiyetlerini ölçüsüzleştirmektedir. Gelebilecek herhangi bir tepkiyi OHAL ve KHK aracılığıyla boğabileceğini bilmenin de güveniyle bu kadar rahat davranabilmektedirler.

Görüldüğü gibi Memur-Sen denen AKP çetesinin sendika olmakla ve emekçileri temsil etmekle hiçbir ilgisi yoktur. Memur-Sen sendika değil fiili bir AKP örgütlenmesidir, diğer bir adıyla parti sendikasıdır. Bu nedenledir ki AKP, kamu emekçilerinin önemli bir bölümünü iktidarda olmanın olanaklarıyla; kimi zaman şantaj, kimi zaman rüşvet ve çoğunlukla torpil beklentisiyle Memur-Sen çetesi aracılığıyla denetiminde tutmaktadır. OHAL ve KHK sopasını da bunlara eklediğimizde emekçiler hak talep edemez hale getirilmekte, sindirilmekte, Memur-Sen ve Kamu-Sen gibi sendikalarla hak dilenir hale getirilmektedir.

Böylesi bir tabloda öncelikle KESK ve mücadeleci kamu emekçileri yönünü işyerlerine dolayısıyla milyonlarca emekçiye dönmelidir. Emekçilerin öfkesi umutsuzluğa dönmeden müdahale etmek ve o öfkeyi örgütlü kanallara taşımak için harekete geçmek gerekir. KESK TİS’in imzalanmasının ardından yaptığı açıklamada eğer gerçekten samimiyse ve sözüne uygun, tutarlı bir pratik ortaya koyacaksa hızla harekete geçmelidir. Tüm MYK üyeleri, tüm şube yöneticileri, tüm şube komisyonları ve tüm işyeri temsilcilikleri satış sözleşmesini, AKP ve Memur-Sen işbirliğini teşhire yönelmeli, kamu emekçileri açık bir tutumla Memur Sen’den istifaya, satış sözleşmesini kabul etmemeye ve mücadeleye çağırmalıdır. Bir yandan ihraç edilen üyelerin merkezinde olduğu mevzi direnişlerle ihraçlara karşı mücadele yükseltilirken, diğer yandan da satış sözleşmesini yırtmak için yüzünü işyerlerine ve emekçilere dönen bir mücadele hayata geçirilmelidir.

Kamu Çalışanları Birliği
22 Ağustos 2017