SML'de yaşanan saldırılarla ilgili DEV TEKSTİL İstanbul Temsilcisi Okan Karaçam ile konuştuk...
-Geçtiğimiz günlerde SML'de işten atma saldırısı devreye sokuldu. Sizler de fabrika önünde mücadeleye başladınız. Süreçle ilgili neler diyeceksiniz?
Sendikamız SML'de uzun süredir çalışma yürütüyor. Örgütlenme çalışmasına başladıktan birkaç ay sonra DİSK Tekstil'in de fabrikada üye yaptığını öğrendik. Sendikamıza üye işçi arkadaşlarla durumu değerlendirdik. Bizim için aslolan mücadeleci bir anlayış ve tabana dayalı bir mücadeleyi örgütlemekti. Sendikamızın anlayışını benimsemiş üyelerimizle değerlendirme yaparak tabana dayalı bir örgütlenme anlayışı ile DİSK Tekstil'e üye olmak yönünde karar aldık. Bu doğrultuda adımlar attık. Sendikamızın mücadele anlayışını benimsemiş işçi arkadaşlarımız DİSK Tekstil'e üye oldular. Örgütlenme komitesi oluşturulması, işçilerin eğitilmesi, yönetimin olası saldırılarına karşı hazırlık yapılması vb. için ciddi adımlar attılar. Her adım DİSK Tekstil tarafından “süreç mahkemede”, “uluslararası sendikalara, fabrikanın müşterilerine haber veririz” gibi ifadelerle geçiştirildi. Mücadeleci işçiler hedef alınarak ötekileştirilmeye çalışıldı.
Aynı zamanda fabrika yönetimi işten atma saldırısını hayata geçirdi. Bu saldırıda DİSK Tekstil'i mücadeleci bir anlayışla davranmaya zorlayan, bu doğrultuda hareket eden öncü işçiler atıldı. İşten atmalara karşı direnmek, açıklama yapmak isteyen öncü işçiler sendika tarafından geçiştirildi, hatta engellendi. Komite kurma, hazırlık yapma talebine yanıt verilmedi. Öyle ya, işçinin örgütlenmesini sadece bakanlık yetkisine ve uluslararası tekellere yapılan müracaatlara havale eden zihniyetin saldırılara yanıt vermesi beklenemezdi. “Biz çoğunluk sağladık, yetkimiz mahkemede, yetki mahkemesinin sonuçlanmasını bekliyoruz” denilerek, üyelerine dahi sahip çıkmaktan aciz olduklarını göstermiş oldular. Hiçbir şey yapılamıyorsa eğer sendikal nedenle atılan işçiler için sendikal tazminat davası açılabilirdi. Bunu da yapmadılar. Çünkü SML yönetimine şirin gözükmek, “biz uysalız” mesajı vermek gibi kaygıyla hareket ediyorlardı. Sendikal harekette bu gibi pratikler sermayenin önünde diz çökmek anlamına gelir.
Fabrika yönetiminin saldırıları karşısında DİSK Tekstil'in “biz yetki başvurusu yaptık, sonucu bekliyoruz” diyerek en ufak adım dahi atmaması, yönetimin saldırılarının artması ile birlikte toplu istifaların olması, DİSK Tekstil'in fabrikada temel dayanağı olarak gördüğü birkaç işçinin şef vb. yapılarak sendikadan istifa ettirilmesi ve sendika üyesi işçilerin istifa ettirilmesi için çalışması vb. durumlar ayyuka çıkınca biz de tekrar DEV TEKSTİL üyeliklerine başladık. Bu süreçte bir dizi adımlar attık. Gelinen aşamada DİSK TEKSTİL'in yetkisi için mahkeme kararı çıktığı da söyleniyor. Bu gibi söylentilerin yayılması üzerine fabrika yönetimi de işten atma saldırısını devreye soktu. Şimdiye kadar 20'den fazla işçi işten çıkarıldı.
-İşten atmalar hangi gerekçeyle yapıldı?
İşten atma saldırısı daralmaya gidiyoruz bahanesiyle yapılıyor. Keza yönetim 3 aydır işten atma saldırısı için hazırlık yapıyordu. Biz bu gerçeğin farkındaydık. İçerdeki işçi arkadaşları bu konuda uyarıyor ve hazırlık yapmaya çağırıyorduk.
Yönetim 3 ay önce yasadışı biçimde asıl işe taşeron işçi almaya başlamıştı. Taşeron işçiler hiçbir ihtiyaç yokken öne çıkan işçilerin makinelerine yönlendirilmişti. İşçi arkadaşlarımızdan da taşeron işçileri yetiştirmeleri isteniyordu. Bu bir saldırı hazırlığıydı. Daralmaya gidildi söylentisini yayan firma neden yeni işçi alıyordu? Bunun nedeni belliydi ve işten atma saldırısına hazırlık yapıyorlardı. Biz de buna karşı taşeron işçilerin kadroya alınması gerektiğini, fabrikada taşeron ve kadrolu ayrımı yaparak işçileri parçalamak istediklerini, bunun sendikal örgütlenmeye saldırı amaçlı yapıldığını ulaşabildiğimiz işçi arkadaşlara anlattık. Hangi sendikaya üye olduğuna bakılmaksızın bu saldırılara karşı birlikte hareket edeceğimiz zeminler oluşturmaya çalıştık. Bunun için çeşitli araçları devreye soktuk. Pandemi koşulları ve sokak kısıtlamaları eğitim vb. çalışmalarımızı düzenli yapmamıza engel oldu. Bu sorunu aşmak için mücadele bilincini güçlendirecek yazıların olduğu bülten hazırladık. Aylık olarak çıkartılan bültenin elden dağıtımı yapıldı. İşçi arkadaşlarımıza DEV TEKSTİL olarak düzenli olarak bilgilendirme mesajları attık. Fabrika önünde bildiri dağıtımları gerçekleştirdik. Bu gibi adımlarla işten atma saldırısına hazırlık yapmaya çalıştık. Keza bu adımların sonucunu da gördük.
-İşten atma saldırısını öğrenen işçiler neler yaptılar?
Yönetim işten atma saldırısını devreye soktuğunda ilk olarak sendikamız üyesi Seçil Arı'yı çağırdı. İnsan Kaynakları yerine, genel müdür ve muhasebe müdürü Seçil'le görüştü. Görüşmede “karşılıklı anlaşarak çıkarsan devlete ödeyeceğimiz cezayı da sana öderiz” diyorlar. Seçil arkadaşımız bu durumun sendikal çalışmaya dönük saldırı olduğunu ifade ediyor ve hiçbir belgeye imza atmıyor. Bunun üzerine yöneticiler biz de “seni 25/2 den atarız sen bilirsin” diyerek tehdit ediyor. Seçil'i güvenlikler zoruyla dışarı çıkarmaya çalışıyorlar. Seçil arkadaşımız fabrikadan çıkartılmak isteniyor fakat kendisi üretim alanına inerek diğer işçi arkadaşlara durumu ifade eden konuşmalar yapıyor. İşçi arkadaşlarımız da Seçil'in fabrikadan atılmasını engellemek için üretimi durduruyor ve güvenliklerin önüne geçiyorlar.
İçerde anlamlı bir tepki oluşuyor. DEV TEKSTİL, DİSK Tekstil üyesi işçiler ve sendikasız işçiler tepki gösteriyor duruma. Aynı zamanda işçi arkadaşlarımız yemek yemeyerek saldırıyı protesto ediyorlar. Bütün işçilerin tepki göstermesinin nedeni, bir biçimde sendika üyelerimizin bu arkadaşlarla teması olması ve öngünlerde nasıl davranılması gerektiğini anlatmasından kaynaklanıyor. Bu da hangi sendikaya üye olursa olsun, ya da çeşitli nedenlerle şimdilik üye olmaktan çekinsin, ayrım yapmadan bütün işçilere ulaşma ve sınıf bilinci kazandırma çabasının sonucudur.
-İşten çıkarılan diğer işçiler imza attılar mı?
Sadece sendikamızın üyesi olan işçiler yönetimin dayatmalarına imza atmadılar. Diğer işçi arkadaşlarımız tazminatlarını alabilmek için dayatmayı kabul etmiş oldu.
Biz üyelerimizle fabrika önünde bu saldırılara karşı duracağımızı söylediğimizde ve bekleyişe geçtiğimizde çoğu bize ulaştı ve yanımızda olacağını ifade etti. Mücadelemizi onların da katılımıyla sürdüreceğiz.
-Örgütlenme çalışmasının belli bir döneminde üyelerinizi DİSK Tekstil'e yönlendirdiğinizi söylediniz. Hata yaptığınızı düşünüyor musunuz?
Hayır düşünmüyoruz. Biz dükkancı değiliz. Devrimci sınıf sendikacılığı anlayışını sahipleniyoruz. Bugün sendikalar işbirlikçi, uzlaşmacı bir çizgide. Bürokratlar sendikaları çiftliğine dönüştürmüş durumda. Bizim anlayışımız ve çabamız sendikaları gerçek sınıf örgütlerine çevirmektir. Bunun için sendikamızın da temsilcisi olduğu anlayışı işçi sınıfı içinde örgütlemeye çalışıyoruz. Meseleye böyle bakıyoruz. DİSK Tekstil'e de üyelerimizi bu amaçla yönlendirdik.
Sendikamızın çizgisini temsil eden işçi arkadaşlar bu doğrultuda anlamlı çabalar ortaya koydular. Arkadaşlarımızın ısrarı ile DİSK Tekstil bir grup işçiyle toplantı vb. yapmak zorunda kaldı. Arkadaşlarımız bu toplantıları düzenli yapmak için zorladılar, tanımlı komiteler oluşturma çabasını ortaya koydular. Her seferinde DİSK Tekstil bürokratlarının engeliyle karşılaştılar. Buna rağmen kararlı biçimde çabalarını sürdürdüler. Arkadaşlarımızın çabasını boşa düşürmek ve mücadeleci bir hattın oluşmasını engellemek için DİSK Tekstil yöneticileri ve uzmanları her türlü saldırıyı hayata geçirdiler. Özellikle Burcu ve Yeliz arkadaşın üzerinde hem sendika hem de yönetim baskılarını arttırdı. O zaman SML örgütlenmesi ile ilgilenen Hasan Aslan toplantıların bazılarında öncü işçileri hedef alan ve diğer işçilerin geri bilincine yaslanarak onları tecrit etmeye çalışan tutumlar sergiledi. Hasan Aslan toplantılarda her fırsatta Greif işçilerinin şanlı mücadelesini provakatörlükle suçlayan söylemler geliştirerek bir araya gelen işçileri korkutmak, mücadeleci anlayışlardan uzaklaştırmak için elinde geleni yaptı.
Burcu arkadaşımız işten atıldığında DİSK Tekstil'e “Bu sendikal örgütlenmeye dönük saldırı kabul etmeyelim”, “direniş yapalım”, "basın açıklaması yapalım" vb. demesine rağmen DİSK Tekstil en ufak adım atmadı. İşten atma saldırısının ardından öncü işçilerden Yeliz arkadaşımız ise sendikaya basınç uygulayarak alınan pasif tavrı eleştirdiği ve fabrikada işçilere işten atma saldırısı karşısında alınması gereken tutumu anlatttığı için yönetimin hedefi haline geldi. Sendikanın sessizliği ile birlikte artan baskılar ve mobbing sonucu Yeliz arkadaşımız işi bırakmak zorunda kaldı.
Sendika süreci yetki davasına havale ederek işçileri oyalamaya çalıştı.Hatta dava bile açmadı.Çünkü onların derdi kendi geri tutumları ile hareket edecek, kendilerine her koşulda biat eden, iradesiz işçiler yaratmaktı. Bilinçli işçilerin atılması demek onlar için dikensiz gül bahçesi demekti. Burada iki sınıf ve iki anlayışın mücadelesi vardı. Biri işçi sınıfının tarihsel mücadele değerlerine sahip çıkan öncü işçilerin temsil ettiği anlayıştı, diğeri ise sermayeyle “iş barışı” adı altında uzlaşmayı, işçileri iradesizleştirerek saltanatını sürdürmeyi görev edinmiş anlayıştı. Bizim mücadelemiz işbirlikçi anlayışlara karşıdır ve sendikaları gerçek mücadele örgütüne dönüştürme hedeflidir.
Benzer saldırılarla DEV TEKSTİL üyeliklerine tekrar başladığımız zaman da karşılaştık. Sendikamızın etkisin kırmak için, sendikamızı karalamak için DİSK Tekstil içerdeki işçilere belli aralıklarla mesajlar attı. Biz bu mesajların bir kısmını sayfamızda yayınlayarak teşhir ettik. DİSK Tekstil'e ve diğer sendikalara hakim işbirlikçi anlayışa karşı mücadeleye devam edeceğiz.
-Şimdi ne yapmayı düşünüyorsunuz?
Sendikamızın üyesi olsun olmasın, tüm işçi arkadaşların yaşadığı bu saldırılara karşı mücadelemizi sürdüreceğiz. Mücadelemizi fabrika önüne taşıyacağız. İşçi haklarını, sendikal örgütlenmeyi hedef alan saldırılar artmış bulunuyor. Bu saldırılara karşı işçi ve emekçileri mücadeleye çağırarak, mücadeleden yana olan sendikalar ve diğer işçi örgütleri ile birleşik mücadeleyi örgütlemek için elimizden geleni yapacağız.
-Son olarak ne demek istersiniz?
İşçi ve emekçilere dönük saldırılar her geçen gün artıyor. Sermayedarlar yasa, hukuk tanımıyorlar. Sermayedarların keyfi saldırılarına karşı devletin hiçbir yaptırımı söz konusu değil. Bizler bu saldırıları ancak işçi sınıfının örgütlü mücadelesiyle püskürtebiliriz. Bunun için mücadeleci bütün kesimleri işçi sınıfının birleşik, fiili-meşru mücadelesini birlikte büyütmeye ve buna uygun adımlar atmaya davet ediyoruz. Başka bir seçeneğimiz olmadığı açık. Saldırıları ve ihanetçi sendikal anlayışları ancak birleşik mücadeleyle püskürtebiliriz.
Kızıl Bayrak / İstanbul