Petrokimya iş kolunda sözleşme süreci üzerine...

Baştan sona tüm süreç işçilerin birlikte aldıkları kararla ilerlemelidir. Bunun öncelikli yolu ise fabrikalarda TİS komitelerini oluşturmak, var ise aktif şekilde işletmektir. Aslında TİS sürecinin de ötesinde fabrikadaki tüm süreçlere dair işleyen, kalıcı taban örgütlülükleri temel bir ihtiyaçtır.

  • Haber
  • |
  • Sınıf
  • |
  • 26 Aralık 2018
  • 12:52

Petrokimya iş kolundaki işçiler için ücret zammı ve sosyal hakların belirleneceği bir dönemdeyiz. İş kolunda sendikalı olanlar, asgari ücret ile çalışanlar ve Ocak zammı dönemini bekleyenlerden oluşan kalabalık bir işçi kitlesini ilgilendiren bir dönem bu.

İş kolunun Petrol-İş sendikasında örgütlü birçok fabrikasında sözleşme taslakları hazırlanmaya veya görüşmeler yapılmaya başlandı. Az sayıda da olsa sözleşmesi tamamlanan iş yerleri var. Sözleşme döneminin, Ocak ayı itibari ile daha eş zamanlı ilerlemesi öngörülüyor.

İş kolunda sözleşme görüşmelerinin tek tek fabrika veya şirket bazlı gerçekleşmesi ortak hareket etmeyi zorlaştırıyor. İş kolunun alanlarına göre ücret farkı olması, aynı alanda üretim yapan fabrikaların dahi tekil sözleşmeler gerçekleştirmesi dezavantajlar yaratıyor. Buna karşın yine de birbiri ile zamanlaması denk düşen birçok fabrika var. Taslak hazırlayan ve görüşmelere başlayan iş yerlerinde sürecin eş zamanlı ilerletilmesi ve en azından aynı sendika şubesinde olanlar için ortak bir tartışma zemini oluşturulması patronların karşısına daha güçlü çıkılmasını sağlayacaktır.

Ortaklaşan hatta, ortak talepleri oluşturalım!

Sözleşme sürecinde olan yerlerden biri TÜPRAŞ iken, diğer tarafta ilaç firmaları (Mefar, Novartis vs.) var. Yine örneğin bir tarafta bir boya firması olan Dyo var, diğer tarafta plastik parçalar üreten Durden, Plascam gibi firmalar... Bu tabloda işçi ücretleri ve kazanılmış sosyal haklardaki farklılıklar sözleşmelerin tartışma zeminlerinde de farklılıklar oluşmasına neden oluyor. Buna rağmen işçi sınıfının karşısında duran sorun alanlarına, hak gasplarına vb.ne daha genelden bakıldığında aslında ortaklaşacak da çok şey var. Sözleşme süreçlerini hak gasplarına, krizin sonuçlarına, ortak sorunlara ortak bir karşı koyuşa çevirmek mümkün.

Böyle bakılmadığı takdirde sözleşme süreçleri ortak yürüse de ortak tutum almakta sıkıntı yaşanabilir. Zira örneğin TÜPRAŞ’ın İzmir, Kocaeli, Batman ve Kırıkkale’de ve ayrı şubelere bağlı olmak üzere dört rafinerisi var ve yaşam koşulları bölgesel farklılıklar gösteriyor. Buna bir de her bir şubenin farklı yapısı eklendiğinde ortak tutum geliştirmek iyice zorlaşıyor. Nitekim TÜPRAŞ’ın vardiya sisteminin değiştirilmesi hamlesine karşı eylem yapıldığında Kocaeli rafinerisi bunun dışında kalabildi. Yine bir önceki sözleşme sürecinde Petrol-İş sendikasının İzmir ve Gebze şubelerine bağlı Dyo’nun İzmir ve Dilovası’nda bulunan fabrikalarının ortak yürüyen sözleşme sürecinde ortaklaşılamamış ve tek taraflı inisiyatifle imza atılmasından kaynaklı sıkıntılar yaşanmıştı.

Tüm bunlar da gösteriyor ki sözleşmeler tekil şekilde yürütülse de sektörün etkileşim içerisinde olmasını sağlayacak bir tarz geliştirmek oldukça önemlidir. En azından aynı sanayi bölgesinde, aynı alanda, aynı sendikada, aynı şubede olan fabrikaların ortak talepleri ekseninde birleşik mücadele zemini yaratılabilir. Fabrika eksenli özgün talepler belirlemekten vazgeçmeden, genel taleplerimizi ortaklaşmanın zeminine dönüştürebiliriz. Kıdem tazminatı, BES gibi sorunlara dair olanlar, bu genel taleplerden ilk akla gelenler.

Söz-yetki-karar bizim olmalı, kararlar taban örgütlülüklerinde alınmalı!

Aslında iş kolunda sözleşme süreçleri her ne kadar ayrı ayrı yürüse de işçilerin geneli arasında doğal bir etkileşim olabiliyor. Herhangi bir fabrikada alınacak sonuç, diğer işçilerin ilgisini çekiyor, hele ki kendisi de bir sözleşme sürecinde ise. Şu ya da bu şekilde ortaya çıkan sonuçlara tepki doğabiliyor. Sınıf mücadelesi açısından önemli olan, bunu örgütlü kılabilmek ve hesap sorma bilincini geliştirmektir.

Dolayısıyla sözleşme sürecinde fabrikalarda atacağımız örgütlülük adımları büyük bir önem taşıyor. Sözleşme sürecini sadece sendika yöneticilerine ve temsilcilere bırakmadan tüm işçilerin katılımcı olabileceği bir işleyiş oluşturmalıyız. Baştan sona tüm süreç işçilerin birlikte aldıkları kararla ilerlemelidir. Bunun öncelikli yolu ise fabrikalarda TİS komitelerini oluşturmak, var ise aktif şekilde işletmektir. Aslında TİS sürecinin de ötesinde fabrikadaki tüm süreçlere dair işleyen, kalıcı taban örgütlülükleri temel bir ihtiyaçtır. Her bir işçinin kendi sorunlarını tanımlayacağı, talebini belirleyeceği ve tüm sürece aktif müdahale edebileceği şekilde işleyen taban örgütlülüğü kurulmalıdır. Taban örgütlenmeleri aynı zamanda farklı fabrikaların işçilerinin ortak mücadele süreçleri örgütleyebilmesinin de yolunu döşeyecek, iş kolundaki işçiler arasındaki kopukluğu gidermeyi olanaklı hale getirecektir.

Yaşam ve çalışma koşullarımızın belirlendiği bu sözleşme dönemi vesilesiyle bir kez daha hatırlatalım ki talepleri belirlemek, görüşmeleri takip etmek, verilen teklifleri değerlendirmek ve son olarak nihai kararı vermek, tüm işçilerin en meşru hakkıdır. Söz de yetki de karar da işçilerin olmalıdır!