Adıyaman'daki sebze halinde çalıştırılan 16 yaşındaki Suriyeli çocuk işçi Abdullah El Hamuud patronu tarafından öldürüldü. İnternette yayınlanan haberlere göre, katil Mustafa Akkı öldürdüğü Suriyeli çocuk işçinin yanına uzanıp “ölü taklidi” yaptı. Numara yaptığı anlaşılan Akkı gözaltına alındı ve tutuklandı.
Göçmen bir çocuk işçi patronu tarafından defalarca kez bıçaklanarak öldürülmüştür. Kapitalizm göçmen düşmanlığını bilerek kaşımakta ve işçileri birbirine düşman etmek için kullanmaktadır. Göçmen işçiler çocuk yaşta sömürü çarkları arasında hayatlarını verirken bir de patronlar tarafından canlarına kast edilmektedir. 28 Aralık’ta yaşanan katliam münferit değildir. Hamuud’un katili sadece patron Mustafa Akkı değildir. Suriyeli bir çocuğu yerinden yurdundan eden koşullar onu burada başka bir ülkede ucuz emek gücü haline getirmiştir. Patron Mustafa Akkı’ya bu cüreti veren ise her yerde göçmen düşmanlığı yapan sistemin kendisidir.
Kasım ayında Zonguldak’ta Afgan işçi Vezir Mohammad Nourtani’nin ormanda cansız bedeni bulundu ve daha sonra yakılarak katledildiği açığa çıktı. Nourtani’nin çalıştığı kaçak ocağın sahibi Enver Gideroğlu, Hakan Körnüş ile Ahmet Aydın tutuklandı.
Nourtani’nin çalıştığı ocağın 6 Kasım’da Türkiye Taşkömürü Kurumu ve jandarma ekiplerince kullanılamaz hale getirilerek kapatıldığı, ancak daha sonra başka yerden giriş açılarak tekrar faal hale getirildiği ortaya çıktı.
***
Göçmen işçiler maruz kaldıkları ırkçı saldırıların yanı sıra, kölelik koşullarında çalıştırılıyorlar. Çocuk, yaşlı demeden güvencesiz bir şekilde düşük ücretlere çalışmak zorunda bırakılıyor. Göçmenler iş cinayetlerinde öldürülüyorlar.
Tüm bunlar yaşanırken, kapitalistler işçilerden de “ölü taklidi” yapmasını istiyor. Bant başında yan yana çalışan işçilerin göçmenlere düşman olmasını ve onlara reva görülen bu ölüm düzenini kabul etmesini istiyorlar. Onlar istiyor ki kadını erkeği, çoluğu çocuğu, Kürdü Türkü, Arabı, Müslümanı Hristiyan’ı ayırt etmeden herkes “ölü taklidi” yapsın…
Oysa ki iş dönüşü sel sularına kapılıp serviste ölen kadın işçilerin, tersanelerde filikaya bindirilip deneme yapılan işçilerin, madenlerde, havai fişek fabrikasında, inşaatlarda alınmayan önlemler nedeniyle göz göre göre ölüme gönderilen işçilerin göçmen işçilerden hiçbir farkı yok. Dolayısıyla, göçmen-yerli ayırt etmeksizin tüm işçiler bu ölüm ve sömürü düzenine karşı kenetlenmeli ve birlikte mücadele etmelidir.
İstanbul’dan bir Kızıl Bayrak okuru