Kastaş işçileri direnişi anlattı

Kastaş Kauçuk’ta direnişi sürdüren kadın işçiler Sonay Tezcan ve Kardelen Yoğungan, direnişin geldiği süreci anlattılar.

  • Haber
  • |
  • Sınıf
  • |
  • 18 Mayıs 2016
  • 11:00

- Direnişinizin 55. günündesiniz. Bugün geldiğiniz süreci anlatır mısınız?

Sonay Tezcan: Direniş boyunca birçok eylem ve etkinliğe katıldık, biz de içinde yer alarak örgütlemeye çalıştık. Bunlardan en önemlisi 1 Mayıs’tı. 1 Mayıs’a aylar öncesinden hazırlanmaya başlamıştık. Ege İşçi Birliği yürütmesinin içindeyiz. Bu yürütme toplantılarında 1 Mayıs gündemlerini işlemek için önümüze pratik çalışmalar koyduk. Bu çalışmaların bir ayağı çeşitli sektörlerden ve fabrikalardan işçilerin katılacağı piknikti. Her sektörün ve fabrikanın sorunu ayrı. Piknikte çıkıp konuşan arkadaşların yaşadığı sorunlar farklı, bizlerin farklı. Ancak özünde değişmeyen tek şey patronlar için çalıştığımız. Biz de söz alarak sömürünün yanında kadın işçilerin yaşadığı özgün sorunları anlattık. Bizim öne çıkardığımız ise eşit işe ücret, baskı ve taciz uygulamalarının son bulması kreş hakkı gibi kadının fabrikalarda çifte sömürüsünü ağırlaştıran koşullara karşı taleplerimizdi. Özelde kadın işçileri genel olarak ise tüm işçileri 1 Mayıs alanına çağırdık.

Kardelen Yoğungan: Sonrasında ise 1 Mayıs’a 10 günden az bir süre kala İzmir 1 Mayıs tertip komitesinin toplantısına katıldık. Ege İşçi Birliği olarak 1 Mayıs gündemlerinin yanı sıra tartışılan temel konu başlığı 1 Mayıs’ın örgütlenme biçimiydi. Şöyle ki, kürsünün işçilere ait bir kürsü olması sunumdan metinlerin okunmasına kadar bütün programa işçilerin hakim olması, direnişte olan işçilerin kürsüde söz alması gibi gündemleri toplantıda tartıştık. Ancak sendikaların genel yaklaşımında bırakın kürsünün işçilere ait olmasını 1 Mayıs gündemlerine dair bile bir hazırlıkları yoktu. Tümüyle toplantının merkezinde duran tartışma alanın güvenlik sorunuydu. Alanda ise bu tartışmanın ne kadar afaki olduğunu gördük. Alanın güvenliğini almayıp kürsüyü güvenlik işçilerinden oluşan bir koruma ordusuyla çevirdiler. Kürsü geçmiş senelerde olduğu gibi mücadeleyi, direnişi alana taşıyacağına konsere ve baştan savma bir etkinliğe dönüştü.

Tezcan: Bu tabloya da çok şaşırmadık aslında. Ancak kendi adıma tertip komitesi diye işçilerden, onların gündemlerinden kopuk bir takım sendika başkanlarının masada oturup bizler adına karar vermesi oldukça rahatsız ediciydi. Şaşırmadık çünkü sendikal örgütlülüğün altını boşaltan, işçi sınıfına karşı son dönem saldırıların en büyüğü olan kiralık işçi yasası meclisten geçti. Ve bugünkü sendikalardan saldırıları püskürtmek adına anlamlı hiçbir eylem etkinlik örgütlenmedi. 1 Mayıs’ın da böyle örgütlenmesi onlar adına oldukça doğal.

Yoğungan: Ege İşçi Birliği toplantılarında kürsü işçilerden oluşmayacaksa direnişçi işçilere söz verilmeyecekse kendi bağımsız kürsümüzü oluştururuz diye karar almıştık. Ve öyle de yaptık. Kürsümüzde söz alan her arkadaşımız yaşadığı sorunlara, direniş deneyimlerine ve 1 Mayıs üzerine konuştu. Ana tartışma konusu ise işçilerin tabandan örgütlenmesi ve kendi bağımsız birliklerini oluşturulmasıydı.

- 1 Mayıs öncesinde siz ne tür çalışmalar yaptınız?

Tezcan: Çeşitli etkinliklere katıldık. Kıdem tazminatı ve kiralık işçi yasası gündemli DEV TEKSTİL’in  1 Mayıs etkinliğine katıldık. Nazım Kültür Evi’nde gerçekleşen 1 Mayıs söyleşisine katılıp sürecimizi anlattık ve alanlara çağrı yaptık. İmza kampanyamızı sürdürdük. Direniş çadırının gündemine 1 Mayıs’ı aldık. EİB çalışmalarına, bildiri dağıtımı, afişler, duyurular doğrudan katıldık.

- Şu an direnişiniz ne aşamada? 1 Mayıs sonrasında neler yaptınız?

Yoğungan: İzmir’de gerçekleşen 6 Mayıs Denizler’i anma yürüyüşüne katıldık. İlerici Kadınlar Meclisi’nin düzenlediği ‘Kadın İşçilerin Mücadelesi’ konulu söyleşiye katıldık. Ayrıca geçtiğimiz aylarda sendikal örgütlenme çalışması yaparken işten atılan arkadaşları için üretimi durduran Gürmak işçilerinin mahkemesine destek verdik. Soma Katliamı’nın 2. yılıydı biliyorsunuz. Biz de 10 gün öncesinden itibaren bulunduğunuz her alanda katliamının teşhirini yaptık, anmaya çağrı yaptık ve çadırımızın gündemi Soma oldu. 14 Mayıs günü de Soma’daydık.

Tezcan: Bu süre içinde ziyaretçilerimizde oldu tabi. Anarşist Komünist İnisiyatifi, Devrimci Kadınlar, çevre fabrikadan işçiler geldi. Dicle Haber Ajansı’yla yeni gelişmelerle ilgili röportaj yaptık. Biz katıldığımız etkinlikleri dayanışmanın bir parçası olarak görüyoruz. Tabi ki  ne kendimizi ne de katıldığımız etkinlikleri dayanışma ile sınırlamıyoruz. Denizler’i sahiplenecek olan, kadın sorununu tartışacak kişiler, Soma’dan fabrikalara iş cinayetlerini yaşayan bizleriz. İşçi sınıfı yaşananlara tarihi boyunca sessiz kalmadı, bizler de çevremizde ilerleyen siyasal süreçlere ve hak gasplarına sessiz kalmayacağız.

- Fabrikada son durum nedir?  Herhangi bir gelişme var mı?

Yoğungan: Bundan üç hafta kadar önce meclise HDP Ağrı milletvekili Dirayet Taşdemir tarafından “Kastaşta neler yaşanıyor?” başlıklı bir soru önergesi sunuldu. Bunun üzerine fabrika bir haftadır denetimde. Yoğun görüşmelerin yapıldığı denetimin sonuçlarını bekliyoruz. Fakat hukuksuz kesintilerin, ücret eşitsizliğinin, baskı ve tacizin ayyuka çıktığını duyduk. Sonuç vermesini umuyoruz.

- Bu toplumda kadınlar mücadeleye atıldığında pek çok sorun yaşıyor. Siz neler yaşadınız?

Tezcan: Biz fabrika içerisinde örgütlenmeye başladığımızdan itibaren toplumda kadına nasıl bakıldığını bir kez daha görmüş olduk. Baskı ve taciz kıskacında kadınların daha fazla üretmesini sağlamak için ikincil konumu ve korku üzerinden yarattıkları sömürünün boyutlarını gördük. Zam taleplerine karşılık mobbing uyguladıklarını ve “ek gelir” konumundan toplumdaki gericiliği patronların nasıl kullandığını gördük. Arkadaşlarımıza fabrikanın ortasında yönetimin uygulamalarını teşhir ettiğimiz sırada müdür ve formenin tahammülsüzlüğünü, buna son vermek adına bizi darp etmekten ve küfür etmekten geri durmadığına şahit olduk.

Yoğungan: Yaptıklarına karşı “bunların hesabını vereceksin” dediğimizde müdürün kapıya silahlı adam çağırdığını gördük. Biz yaptığımız konuşmalarda “baskı, taciz ve cinsel istismar uygulanıyor” derken insan kaynaklarıyla polisin işbirliğini gördük. Yine patronun polisleri çadır açtığımız gün üzerimize saldırtmasını gördük. Petrol-İş Sendikası’na gidip “direnişimize sahip çık, destek ver” dediğimizde sendikal bürokrasiyle karşılaştık. Kadın olmasaydık bizi döveceğini iddia eden, 30 yıldır koltuğundan inmemiş şube başkanının işçilere bakış açısını bir kez daha gördük. Yine işçilerin birlik, dayanışma ve mücadele günü olan 1 Mayıs’a günler kala yapılan polis operasyonu ile direnişimize ve devletin mücadeleyi bastırma çabalarına tanık olduk. Bu toplumsal düzen içinde bir şeyleri anlamak için çok şey bilip çok şey konuşmaya gerek yok. İşçilere yönelik saldırılar ortada. Kiralık işçi büroları, kıdem tazminatının gaspı, iş kanunlarında yapılan değişiklikler ortada. Aykırı bir ses istemiyorlar. Ne zaman köle zincirlerini fark eder, işte o zaman yeni zincirler bağlamak için demirci işe koyulur. Bizlerin yaşadıkları tekil olarak sadece bizim direnişimize yapılmış saldırılar değil. Bir bütün olarak işçi sınıfına yapılan saldırılarla aynı akıldan ve bakıştan çıkıyor.

- Son olarak eklemek istediğiniz bir şey var mı?

Tezcan: Direnişimiz devam ediyor. Her gün aynı coşku ile fabrikanın önünde olacağız. Denetim ile ilgili sürecin takipçisi olmaya devam edeceğiz. Ege İşçi Birliği üzerinden yaptığımız planlamalar var. İşçi sınıfının şanlı bir direnişi olan 15-16 Haziran ile ilgili eylem ve etkinlikler yapacağız. Kiralık işçi büroları ile ilgili ilerleyen süreci takip edip, köleliğe hayır diyeceğiz. 

İLİŞKİLİ HABERLER