Kapitalist sömürü düzeninde işçi sınıfı ve emekçiler için kölece yaşam koşulları ve insanlık dışı uygulamalar birer kural haline gelmiştir. Tam da bu nedenle iş cinayetlerinde yaşamını yitiren işçiler istatistiklere geçen rakamlardan ibaret görülür.
İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi’nin (İSİG) verilerine göre ağustos ayında en az 174 işçi iş cinayetlerine kurban giderken, bu yılın ilk sekiz ayında en az 1494 işçi hayatını kaybetti. Bu durum, sömürü sisteminin işçilere kan ve gözyaşı dışında bir şey sunmadığını kanıtlar niteliktedir.
Türkiye’de iş cinayetlerinin bu kadar korkunç boyutlara ulaşmasının gerisinde esnek ve güvencesiz çalışmanın yaygınlaşması, sermayedarların işçi sağlığı ve güvenliğini sağlayacak önlemleri masraf olarak görmesi yer almaktadır. Kayıt dışı ve taşeron çalışmayla birlikte kuralsızlığın kural olduğu günümüz Türkiye’sinde, yaşanan iş cinayetlerini münferit olaylarmış gibi gösterilerek üzeri örtülmeye çalışılmaktadır. Sermayenin vurucu gücü AKP-MHP iktidarı hayata geçirdiği politikalarla her defasında işçi düşmanı kimliğini açıkça ortaya koymakta, kapitalistlere sınırsız sömürü koşulları yaratmak için her yol ve yöntemi devreye sokmaktadır. İş cinayeti ve katliamlarında yüzsüzce “işçilerin fıtratında var” ifadesini kullanan rejimin şefleri, mahkemelerde katilleri aklamayı da kendilerine görev edinmiştir. Hiçbir koşulda sermaye devleti tarafından denetime tabii tutulmayan kapitalistler, akıttıkları işçi kanı üzerinden devasa karlarla büyümektedir. İşçi sağlığı ve güvenliği hakkında yetersiz de olsa bazı yükümlülükler yasalarda yer alsa dahi bunlar kâğıt üzerinde kalmaktadır. Kapitalistin ve sermaye devletinin gerçek derdi hiçbir zaman işçinin güvenliğini ve sağlığını korumak olmamıştır, asıl dertleri sermayenin güvenliği ve karı olmuştur. Bu nedenle var olan yasalar, mevzuatlar, kurallar burjuva aldatmacasından başka bir şey değildir. İşçi lehine olan bir yasa varsa da bu ancak sınıfın mücadele etmesi ile kazanılmıştır. O kazanımlar da bir süre sonra sermaye devleti tarafından ya sınırlandırılmakta ya da tamamen ortadan kaldırılmaktadır.
Çözüm örgütlü mücadele!
Bugün işçi sınıfı işsizlik, yoksulluk, sefalet, açlık gibi sorunlarla boğuştuğu yetmezmiş gibi bir de iş yerlerinde can korkusuyla çalışmaktadır. İşçi sınıfının sınıf bilincinden yoksunluğu ve örgütsüz oluşu kendisini çaresiz hissetmesine neden olurken yanı başında ölen, sakatlanan veya hastalanan işçi arkadaşına karşı kayıtsız kalabilmekte ve giderek bu durumu daha fazla kanıksamakta ve en sonunda kendisi de kapitalizmin dişlileri arasında öğütülmekten kurtulamamaktadır. Burjuvazi işçi sınıfının örgütsüzlüğünden de güç alarak saldırılarını azgınlaştırmaktadır. Pervasızlıkta sınır tanımayan sömürücüler en temel insan hakkı olan yaşam hakkını bile hiçe saymaktadır. Bu insanlık dışı ve bütün sorunların kaynağı olan kapitalist düzene karşı dişe diş mücadele verilmediği sürece iş cinayetlerini önlemek şurada dursun, işçi ölümleri katlanarak artacaktır.