Direnişimizi baltalayanlardan hesap soracağız!
Sunjüt (Greif) işçileri olarak haklarımız ve geleceğimiz için yaklaşık bir yıldır yürüttüğümüz mücadelemizde önemli bir dönemece geldik. Yürüdüğümüz bu zorlu yolda emeğimizi ve onurumuzu savunmak için 10 Şubat 2014 günü Sunjüt'ün Hadımköy ve Dudullu'daki tesislerinde işgal eylemi başlattık.
Ancak bu işgal eylemiyle görmüş olduk ki, karşımızda sadece bizlere yıllar boyu sömürü ve kölelik dayatan patronlar değil, yanı sıra onların ekmeğine yağ süren sendika patronları da var.
Bizler kışın soğuğuna rağmen toplu sözleşme taleplerimizden bir adım dahi geri adım atmayarak mücadeleye atılırken üyesi olduğumuz DİSK'e bağlı Tekstil İşçileri Sendikası'nın yaptığı ibretlik açıklamayla karşılaştık. Aylardır binbir emek ve çabayla yüzlerce arkadaşımızı kattığımız bu mücadelede sendikamızın resmi web sitesinde yer alan açıklamayı işçi sınıfı ve sendikal mücadele açısından utanç verici olarak gördüğümüzü öncelikle belirtmek isteriz.
Yüzlerce işçi arkadaşımızın parçası olduğu işgal eylemimiz büyük bir coşku ve kararlılıkla devam ederken DİSK Tekstil Merkez Yönetim Kurulu imzasıyla yapılan açıklamada, eylemimizi sahiplenmek şöyle dursun bu eylemimizle ilgili “Sendikamızın yetkili kurullarının bilgisi dışında meydana gelen söz konusu eylemin nedeni ve amacı konusunda yeterli bilgi henüz alınamamıştır” denilmesinin nasıl bir izahı olabilir?
Greif (Sunjüt) yönetimiyle 10 Şubat günü öğleden sonra yaptığımız son TİS görüşmesinde en temel talep taleplerimizin dahi kabul edilmediğini toplantıya da katılarak tanık olan DİSK Tekstil Sendikası Genel Başkanı Rıdvan Budak'ın haberi yok mudur?
Diğer yandan, Merkez Yönetim Kurulu'nun açıklamasında, “Sendikamız işçinin onayı olmadan hiçbir toplu iş sözleşmesini imzalamamaktadır. Greif (Sünjüt) işyerinde de bu şekilde olacak ve işçilerin onayı ile karar verilecektir” ifadelerine yer verilmektedir.
O zaman, 10 Şubat günü işgal eylemine başlayan ve bu onurlu mücadeleyi kararlılıkla sürdüren yüzlerce işçi olarak sendikamız merkez yönetim kuruluna şu soruyu sormayı bir görev biliyoruz:
1) Kadrolu işçisi ve taşeron şirketler bünyesinde çalışan yüzlerce işçinin gerçekleştirdiği eylem sendikayı değilse kimi temsil etmektedir? “İşçilerin onayı ve kararı” gibi süslü sözleri kullananlar bizlerin sürdürdüğü bu direnişin neresindedirler?
2) Acaba Genel Başkan Rıdvan Budak rahat ve sıcak koltuğu biraz olsun bırakıp işgal eylemi içerisinde yer alan yüzlerce DİSK TEKSTİL üyesi işçiyi ziyaret etmeyi düşünmüyor mu?
3) Bir hak kaybı yaşandığı zamanda sürekli biz işçilerin bilinçsizliğinden, eylemsizliğinden, pasifliğinden şikayet etmiyorlar mı? Kendi zaaflarını gizlemek için bizleri bahane etmiyorlar mı?
4) Toplu sözleşmede işveren tarafı, örneğin bizim deneyimimizde olduğu gibi taşeronu kaldırmayı kesinlikle kabul etmeyeceğini belirtti? Sendika bu durumda ne öneriyor? Başını önüne eğip 2 sene sürünerek bir sonraki toplu sözleşme döneminde utangaçça yeniden gündeme getirmeyi mi?
“Hali hazırda, söz konusu işyerindeki üyelerimiz adına toplu iş sözleşmeleri görüşmeleri yeni başlamış olup, ilgili mevzuat hükümlerine uygun şekilde sürdürülmektedir, müzakereler henüz sona ermemiştir. Bu nedenle bu eylem sendikamızın inisiyatifinin dışında gerçekleşmektedir” diyerek tabanın söz, yetki ve karar hakkını hiçe sayan bir açıklamaya imza atma cüretini gösteren DİSK/Tekstil Merkez Yönetim Kurulu bu utancın altından nasıl kalkmayı düşünüyor?
Sözkonusu açıklamada yer alan “Üzülerek belirtmek gerekirse, bu işyerinde toplu iş sözleşmesi süreci bilerek veya bilmeden adeta baltalanmıştır. Umuyoruz ki sağduyulu üyelerimiz, yaşanan bu olumsuz deneyimden yeterli sonucu çıkaracak ve haklarına, sendikalarına daha güçlü sarılarak, toplu iş sözleşmesinin istenilen şekilde, başarıyla sonuçlanması için güç birliğini sürdürecektir” ifadeleri açık ki sendikamızın bu militan işçi eylemi karşısındaki acizliğini göstermektedir. Greif işçileri olarak Merkez Yönetim Kurulu'na bir kez daha şu soruyu sorma gereğini duyuyoruz. Tıkanan bir toplu sözleşme sürecinde sömürü ve kölelik dayatmalarına karşı hakları ve geleceklerine sahip çıkan işçilerin eylem yapması üzülünecek bir durum mudur? Emekten yana olduğunu iddia eden bir sendikanın yapması gereken bu haklı adımı sahiplenmek yerine patronların elini güçlendiren açıklamalar yapmaktadır.
Sendika Merkez Yönetim Kurulu'nun açıklamasında dikkat çeken bir başka nokta ise, “Greif işyerinde bugüne kadar hiçbir sosyal hakkı olmadan, asgari ücretle çalışan üyelerimiz için toplu iş sözleşmesi görüşmeleri halen sürmektedir. Müzakere masasında teklif ettiğimiz sosyal ve ekonomik haklar yine üyelerimizin katılımıyla ortak şekilde kararlaştırılmıştır.” ifadeleridir. Bu ifadeler, 10 Şubat günü başlattığımız işgal eyleminin haklı ve meşruluğunu bir kez daha göstermekten başka bir işe yaramamıştır. Sürecin “baltalandığını” iddia edenler bu açıklamalarıyla Greif patronunun tarafında olduklarını göstermişlerdir.
Sorduğumuz soruların yanıtlarını Greif işçileri olarak elbette biliyoruz. İşçi sınıfı mücadelesinden uzaklaşarak oturdukları koltuklardan sendikayı yönetmeye kalkanların bu sıraladıklarımızı yapacağını zaten düşünmüyoruz.
Yıllardır patronlarla girdikleri zam pazarlıklarında üyesi olan binlerce işçiyi kölelik ücretlerine mahkum edenler, son olarak Çerkezköy'de kurulu İnteks fabrikasında oldukça geri bir anlaşmaya imza atma yüzsüzlüğünü gösterenlerin Greif işçilerinin haklı mücadelesini karalamaya hakları yoktur. Greif işçisi, bir yıllık zorlu bir örgütlenme ve mücadele sürecinin sonunda etle tırnakla kazıyarak bu noktaya gelmiş, örgütlü gücüne sahip çıkmıştır. Greif işçisinin, bu örgütlülüğünü bırakmaya hiç mi hiç niyeti de yoktur. Hiç kimse, Greif işçisini bu yoldan geri döndüremez. İşçi sınıfı mücadelesine sırtlarını dönenler, ellerine geçen her fırsatta masa başı pazarlıklarla bu mücadeleyi baltalamaya kalkanlar karşılarında yine Greif işçilerini bulacaklardır.
Buradan bir kez daha ilan ediyoruz ki, kazanan Greif işçisinin direnişi olacaktır. İşçi sınıfına ihanet eden sendika patronları ise hak ettikleri yeri bulacaklardır.
İşgalci Greif İşçileri
11 Şubat 2014