Birleşmiş Milletler Uluslararası Çalışma Örgütü’nün (ILO) hazırladığı rapor işyerlerinde baskı, şiddet, mobbing ve tacizin boyutlarını gözler önüne serdi.
Kapitalist sistem, döne döne ürettiği krizleri doğası gereği çözemez. Krizin faturasını işçi ve emekçilere yıkmak için bir yandan işçi sınıfının mevcut haklarına saldırırken öte yandan sömürü ve baskıyı artırır. Kapitalist devletlerin krizleri yönetebilmesinin tek yolu daha fazla sömürü ve baskıdır. Dünyanın pek çok yerinde işçiler, sınıf mücadelesinin geri olduğu koşullarda, çok daha güvencesiz ve ağır çalışma koşullarına mahkûm edilmiştir.
İlk küresel araştırma
ILO’nun hazırladığı “Çalışma Yaşamında Şiddet ve Taciz Deneyimleri: İlk Küresel Araştırma” başlıklı rapor, işçilerin karşı karşıya kaldığı şiddetin boyutlarını göstermesi bakımından çarpıcıdır. 121 ülkeden 15 yaş üstü 75 bin civarında çalışanla görüşülen araştırmanın sonuçlarına göre, çalışan her beş kişiden biri (yaklaşık yüzde 23) işyerinde bedensel, psikolojik veya cinsel şiddet ve tacize uğruyor.
En fazla kadınlar hedefte!
İşyerinde şiddet ve tacizi ölçmenin güçlüğüne değinen rapor, dünya çapındaki mağdurların yalnızca yarısının deneyimlerini başka bir kişiye ve çoğunlukla da ancak tekrar tekrar benzer davranışlara uğradıktan sonra açıkladıklarını ortaya koydu.
İfşadan kaçınmanın en yaygın gerekçeleri arasında, “zaman kaybı” olarak görülmesi ve istismara uğramış insanların itibar yitimine uğrama kaygıları sayılıyor. Rapor, kadınların deneyimlerini paylaşma ihtimalinin (yüzde 50,1) erkeklere göre daha yüksek (yüzde 60,7) olduğunu saptıyor.
Küresel ölçekte, çalışan erkek ve kadınların yüzde 17,9'u çalışma hayatlarının bir anında psikolojik şiddet ve tacize uğradıklarını, yüzde 8,5'iyse bedensel şiddet ve tacize uğradıklarını ifade ediyorlar. Erkekler kadınlardan daha çok, başlarından böyle bir deneyim geçtiğini açıkladı.
BM Çalışma Ajansı, anketi yanıtlayanların yüzde 6,3'ünün, “özellikle kadınların” cinsel şiddet ve tacize uğradıklarını bildirdi.
En çok risk altında olanlar
Rapor şiddete en çok gençler, göçmen işçiler ve ücretli çalışan kadın ve erkeklerin uğradığını saptıyor. Genç kadınların cinsel şiddet ve tacize maruz kalma olasılığı genç erkeklere göre iki kat daha çokken, göçmen kadınların cinsel şiddet ve tacizden şikâyet olasılığı göçmen olmayanlara göre iki kat daha yüksek.
Çözüm örgütlü mücadele!
Verileri kamuoyuna açıklayan söz konusu raporda öneri ve önlemler de yer alıyor. Özetle denetim mekanizmalarının güçlendirilmesiyle işyerlerinde şiddetin azalacağı iddia ediliyor.
Ancak baskı, taciz ve mobbingi üreten kapitalist düzende işçileri koruyacak tek denetim, örgütlü mücadeledir. Hiçbir yasa ve yönetmelik işçi kanından beslenen bu düzende şiddeti engelleyebilecek güçte değildir. ILO'nun, uluslararası hukukta herkesin şiddet ve tacizden arınmış bir çalışma hayatına sahip olma hakkının özel olarak tanınmasını içeren “Şiddet ve Taciz Sözleşmesi”nin uygulanabilmesi bile örgütlü mücadelenin gücü ile bağlantılıdır.
“Çalışma Yaşamında Şiddet ve Taciz Deneyimleri: İlk Küresel Araştırma”nın da ortaya koyduğu üzere, kapitalizmin krizleri derinleştikçe işçiler daha fazla şiddete uğruyor. En fazla kadın ve göçmen işçiler. Şiddeti engellemenin yolu sömürü düzenine karşı örgütlü mücadeledir.