1994 yılında Turkcell ile başlayan cep telefonuyla konuşma süreci, günümüzde adeta toplumun vazgeçilmez bir parçası olmuştur. 30 yıla yakın süre içinde artık telefonsuz hareket edemez, hatta işlerimizi yürütemez hale geldik. Bilimin ve teknolojinin gelişmesi ile birlikte öncesinde sadece konuşma ve SMS için kullanılan telefonlar, şimdi pek çok işimizi görebileceğimiz, donanımlı bir alet haline gelmiştir. Bankacılık hizmeti, hastane randevusu, e-devlet üzerinden alınan belgeler, televizyon, radyo, toplantı ve daha pek çok işlem için cep telefonu kullanılabilmektedir.
Peki ya kesintisiz bir şekilde çalışan bu sistemi ayakta tutan emekçilerin koşulları?
Üç büyük operatörün sistemi çalıştırma yöntemi şöyle özetlenebilir: Bölgelerde plazalarda oturarak BÇO (Bölge Çözüm Ortağı) çalışanlarına sürekli talimat ve iş emirleri verilerek çalıştırılan, 7/24 kölelik sistemi.
Binlerce çalışanı bulunan bu sektörde işe başladığınız zaman size imzalatılan iş sözleşmesinde, “mesai” kavramı olmadan “7/24 çalışacağınız” belirtilir. Elinize tutuşturulan telefonla 24 saat istedikleri yere gitmeniz ve işi yapmanız beklenir. Yağmur, kar, fırtına hatta deprem olsa bile işi yapmanız istenir. Enkazdan ya da ağır hasarlı evlerden yakınlarınızı çıkartıp hemen görevinizin başına gitmeniz gerekmektedir. 6 Şubat depreminde 40 gün boyunca evine gidemeyen arkadaşlarımız oldu.
Çalışma koşulları ağır olan bu sektörde çalışan arkadaşlar yüksekliği 20 ila100 metre arasında olan kulelere tırmanıp, sırtında 20 kiloluk malzemelerle montajdan arıza gidermeye kadar her işi yapmak zorundalar. Bina üstü olan baz istasyonlarında ise adete cambazlık yaparak iletişimin kesilmemesini sağlamak zorundalar. Dağ başlarındaki baz istasyonlarında kışın aracın çıkmadığı yerlere ellerinde benzin bidonları kilometrelerce yürüyüp -kurtlara yem olmazlarsa eğer- jeneratörlerle istasyonları çalıştırarak insan üstü güçlerini sergilerler.
Kapitalist sistemin azami karlar devşirdiği bu sektörde çalışanlara asgari ücret ya da biraz üstünde ücretler verilmektedir. “7/24 mesai kavramı yok” denen bu sistemde resmi tatiller dahil çalışan bu arkadaşlara ancak karınlarını doyurabilecekleri, açlık ve yoksulluk sınırı altında kalan bir maaş verilmektedir. Geçmiş yıllarda sadece operatörlerin altında BÇO varken şimdilerde kapitalist sistemde büyük kardan pay almak için işler taşeronun taşeronuna verilerek ağır koşullarda çalışanlara sadece sefalet ücretleri reva görülmektedir.
Yıllardır sınıf bilincinden ve sendikal örgütlenmeden uzak çalışan GSM sektörü çalışanları artık bir araya gelmeli, örgütlenmeli ve haklarını almak için mücadele etmelidir. Sektör çalışanları şunu çok iyi bilmeliler: (3 operatörde de) Biz çalışmazsak bu ülkede hayat durur. Gücümüz birliğimizdedir. Ancak örgütlü mücadele ile haklarımızı kazanabiliriz.
Kayseri’den GSM çalışanı sınıf bilinçli bir kadın işçi