Metal işçilerinin metal patronlarıyla sürdürdüğü toplu iş sözleşmeleri sonucunda grev kararı almışlardı. Metal işçilerinin 2 Şubat’ta hayata geçirecekleri grev kararı, Bakanlar Kurulu’nca yasaklandı. Peki patronların lokavt (toplu çıkış) kararı neden “milli güvenliği bozucu” olarak değerlendirilip yasaklanmamıştır?
Bu grev yasağı ilk değildir. AKP döneminde yasaklanan 14. grevdir. Erdoğan’ın patronlara seslendiği bir toplantıda “OHAL’den istifade ederek grevlere müdahale ediyoruz” sözü dün gibi kulaklarımızda. Bu sözün kendisi bile grev kararının yasaklanmasının patronlar için olduğunu göstermeye yetiyor. Bakanlar Kurulu’nun “milli güvenliği bozucu” nitelikte gördüğü metal grevinin yasaklanması, işçileri yoksulluk altında inlemeye mahkum etmektir.
OHAL ve savaş koşulları gösterilerek, her dönem olduğu gibi “terörle mücadele” demagojisi altında her türlü yasaklamayı hayata geçirmekteler. İşçi sınıfının hak eylemlerini yasaklayanlar, mitinglerde oy avcılığı yapmaktan, halklar arasında düşmanlık tohumu ekmekten ise geri durmamaktadır. Kendi iktidarlarının çıkarı için, işçi ve emekçileri hem fabrikada hem de savaşlarda ölüme götürenlerin sadece ikiyüzlülüğüdür.
İşçi ve emekçiler sendikalaştıklarında, her türlü hak mücadelesi yürüttüğünde ve metal işçileri daha 2015 yılında, patron sendikacılığına karşı yarattıkları Metal Fırtına’da karşılarına çıkarılan “terör” demagojisini iyi tanımaktadır.
İşçi ve emekçileri açlık sınırı tutarının altında bir asgari ücrete reva gören yine Erdoğan, partisi AKP ve hükümetidir. Kiralık işçilik, Zorunlu Bireysel Emeklilik, Arabuluculuk gibi sermayedarların çıkarına hizmette sınır tanımayan, patronlara teşvikler yağdıran devlet yöneticileri de bu sömürü düzeninin bir parçasıdır. Yolsuzluklar, Man Adaları gibi olaylar ise bunların sadece birer dışavurumudur.
Bir yandan haklarını tırpanlayıp bir yandan işçi sınıfını derinleştirilen sefalet koşullarına mahkum edenler aynı sınıfın mensubu, sermaye sahipleridir. Patronu-devleti-polisiyle mücadelemizin karşısındalar. Metal işçileri bu mücadelede yalnızca kendi haklarını değil, bir bütün olarak işçi sınıfının geleceği ve hakları için mücadele etmektedir.
OHAL, KHK yetmedi savaş koşullarında işçi sınıfının yoksulluğa mahkum edilmesine, grev hakkının elinden alınmasına karşı tarihi bir sorumlulukla karşı karşıyadır. Mücadelesinin anlamı bu derece büyük ve tüm işçi sınıfını ilgilendirmektedir. Metal işçilerinin grev yasağını tanımaması en meşru haklarıdır, destekliyoruz.
İşçi sınıfının tüm bölükleri metal işçilerinin bu mücadelesine destek vermelidir. Karşımızda duranlara işçi sınıfı olarak tek yumruk halinde, fiili-meşru olarak mücadele etmeliyiz. Kazanırsak hepimiz kazanmış olacağız. Kaybedersek de tüm işçi sınıfı olarak kaybetmiş olacağız. Unutmayalım; grev hakkı grev yapılarak kazanıldı.
Grev yasağına karşı işgal, grev, direniş!
Kurtuluş yok tek başına ya hep beraber ya hiç birimiz!
İşçilerin birliği sermayeyi yenecek!
Devrimci Tekstil İşçileri Sendikası
26 Ocak 2018