Akbank çalışanlarının 20 Mart’ta çıkacağı grevin yasaklanmasının ardından, grev haberlerine de yasak geldi. Banka ve Sigorta İşçileri Sendikası’nda (BANKSİS) örgütlü çalışanlar grev yasaklarının haberini dahi yapamayacaklar.
Anlaşılan sermaye ve devletine grev yasakları yetmiyor ki, yasağa ilişkin haberler de yasaklanıyor. Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK), Sabah gazetesine 22 Mart’ta BANKSİS tarafından verilen bir ilanın ardından savcılığa bir yazı gönderdi. Yazının bir bölümünde; “Grev sürecinin yatırımcı nezdinde dikkate alındığı ve BANKSİS tarafından yapılan ve yapılabilecek kamuoyu açıklamalarının bankanın mali durumunu etkileyebilecek önemli bir olay olarak görüldüğü, söz konusu ilanın müşteriler nezdinde etkilerinin olabileceği, Bankacılık Kanunu’nun 74. maddesinde tehlike suçu unsuru olarak düzenlenen ‘itibarın zedelenmesi’ suçunun maddi unsurunun ortaya çıktığı” iddia edildi. Söz konusu açıklama ortaya koyuyor ki Akbank, yatırımcılarını ürkütmemek için grev ve yasağa dair haberlerin engellenmesini istiyor.
Sermayenin bu çağrısına yanıt veren 1. Sulh Ceza Hakimliği hızla adım atarak grev yasağının haberlerine yasak kararı aldı. Karar İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Kaçakçılık Narkotik ve Ekonomik Suçlar Soruşturma Bürosu’nca gazetelere gönderilen yazıyla duyuruldu. Alınan yasaklama kararı ise şöyle: “Başkalarının şöhret ve haklarını, toplum sağlığını, milli güvenlik, kamu düzeni ve kamu güvenliğini, toprak bütünlüğünün korunması, suç işlenmesinin önlenmesi, yargı gücünün otorite ve tarafsızlığının sağlanması amacı ile soruşturma tamamlanıncaya kadar soruşturma dosyası kapsamı hakkında yazılı, görsel ve internet medyasında, sosyal medyada her türlü haber, röportaj, eleştiri ve benzeri yayın yapılmasının yasaklanması kararlaştırılmıştır.” Bu karar bir kez daha göstermiştir ki, sermaye yargısı için binlerce çalışanın banka sahibi ve ortakları karşısında hiçbir değeri bulunmuyor.
Servet-sefalet kutuplaşmasının artması ve kriz koşullarının gün be gün derinleşmesi ile birlikte bu ve benzeri faşist uygulamalar sıradan bir hal almış bulunuyor. Zira sermaye adına krizi idare edebilmenin koşulları gün be gün tükeniyor.
Geçtiğimiz aylarda Asil Çelik ve EMİS fabrikalarının grevi yasaklanmıştı. OHAL ile birlikte yasaklar bir imzaya bakıyor. Keyfi, kural tanımaz bir şekilde uygulanıyor. EMİS fabrikalarında işçiler fabrika içinde çalışmayarak grev yasağını bir şekilde delme adımını attılar. Çünkü başka bir çıkar yol yoktu. 2015’te on binlerce metal işçisi herhangi bir yasal sürece ve tarihe bağlı olmadan fiilen greve çıkmışlardı. 1963’te Kavel işçileri greve çıktıklarında grev hakkı yasal değildi. Kavel işçilerinin şanlı direnişi ile grev hakkı kazanılmıştır. 1980 faşist darbesinin ardından gelen grev yasaklarını Netaş işçileri bir kez daha deldi ve grev hakkının yeniden kazanılması doğrultusunda önemli bir adım atıldı. Yakın tarihimizde sınıf hareketinin devrimci geleceğini temsil eden Greif işgali de, işçi sınıfını hedef alan baskı ve yasaklamalara karşı tutulması gereken yolu gösterdi.
Tüm bu deneyimler gösteriyor ki, grev hakkı sermayenin bir lütfu değildir. Grev sermayenin icazeti ile elde edilmiş bir hak değildir. Grev hakkı bedel ödenerek, mücadele edilerek kazanılmıştır. Ancak bedel ödenerek ve mücadele edilerek korunabilir.