Sermaye devleti, dün açıkladığı KHK’larda grev yasaklamaya ilişkin yasada değişiklik yaparak yasağın kapsamını genişletti. Yeni düzenlemede “genel sağlığı veya millî güvenliği, büyükşehir belediyelerinin şehir içi toplu taşıma hizmetlerini, bankacılık hizmetlerinde ekonomik veya finansal istikrarı bozucu nitelikte ise Bakanlar Kurulu bu uyuşmazlıkta grev ve lokavtı altmış gün süre ile erteleyebilir” ifadesine yer verildi.
Darbe girişimini fırsata çevirdiğini ve OHAL’i sınıfa yönelik bir silah olarak kullandığını her seferinde ortaya koyan sermaye devletinin tam da böylesi bir dönemde grev yasağının kapsamını genişletmesi tesadüf değil. Zira tam da bugünlerde işçi sınıfının gündeminde toplu sözleşme görüşmeleri ve grev bulunuyor. Bunun yanında, hükümet, daha önce açıkladığı 2017 programının hayata geçirilmesinde herhangi bir engele takılmak istemiyor.
*
AKP’nin 2017 programında sınıfa yönelik kapsamlı saldırılar bulunuyor. En başta ise patronları yıllardır kaldırılmasını istedikleri kıdem tazminatı hakkına ilişkin düzenleme yapılması geliyor. Sermaye hükümeti AKP, 2017 programı kapsamında işçilerin kıdem tazminatı hakkını gasp ederek patronları “yükten kurtarmayı” hedefliyor.
Ancak deneyimler, kıdem tazminatının gaspının öyle kolay olmayacağını gösteriyor. Kıdem tazminatının kaldırılarak güvencesizliğin olağanlaştırılmasının işçi sınıfı saflarında yaratacağı etkiden, bunun eylemli bir mücadele biçimini almasından korkan hükümet ve patronlar, şimdiden bunun önünü almak istiyor.
*
İçinde bulunduğumuz bu dönemde grevin güncel bir konu olarak sınıfın gündeminde bulunması ise hükümetin ve patronların korkularını büyüten başlıca etkenlerden. Özellikle henüz küçük bir kesiminde de olsa toplu sözleşme görüşmelerinin başladığı metal iş kolunda yaşananlar dikkat çekiyor. EMİS kapsamındaki fabrikalarda grev sesleri yükselirken, bunun MESS kapsamındaki fabrikalarda 2017 yılı içinde toplu sözleşme sürecini etkileyeceği açık.
Tam da saldırıların yoğunlaştığı bir süreçte işçi sınıfının en etkili silahını kullanması ve bu silahın etkisini öğrenmesi, hükümet ve patronlar için tam bir kabus olacaktır. Diğer iş kollarında yaşanan süreç ve güncel deneyimlerle beraber ele alındığında; bu durum, kıdem tazminatını ortadan kaldırmayı planlayan hükümet ve patronların karşısına grev ve mücadele içinde güçlenmiş bir işçi sınıfının dikilmesi sonucunu yaratacaktır.
İşte tam da bu nedenlerle ve tam da bu zamanda hükümet grev yasağının kapsamını değiştiriyor.
*
Elbette ki hükümet patronların istediği doğrultusunda grev yasaklamaya kalkıştığında gerekçe bulmakta zorluk çekmezdi. Geçtiğimiz dönem metal iş kolunda yürütülen toplu sözleşmelerinin ardından başlayan grevin yasaklanması ya da bir süre önce cam işçilerinin grevlerinin yasaklanması buna örnektir. Fakat önceki kanuna göre, grev yasağına yine “milli güvenliğin tehdit edilmesini” gerekçe göstermek zorunda kalırdı. Bu ise yasak kararını ve kendisini işçi sınıfı içinde daha tartışılır bir duruma düşürürdü. Şimdi ise tanımı genişleterek yasağa yasal kılıf hazırlamış oldu.