DİSK Tekstil Esenyurt Bölge Temsilcisi Engin Yılgın, sendika patronları tarafından işine son verilmesine dair İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi'nde basın toplantısı düzenledi.
Çeşitli emek dostu kurumların da destek verdiği toplantıda ilk sözü alan İHD Merkez Yürütme Kurulu Üyesi Hulusi Zeybel, işçilerin yaşadığı sorunların Türkiye'nin kanayan yaralarından biri olduğunu, işçilerin iş cinayetlerinin yanı sıra sendikal örgütlenme üzerindeki baskılarla karşı karşıya olduğunu belirtti. Zeybel bu durumun oluşmasında sendikaların da payının olduğunu dile getirerek, 12 Eylül yasalarının hala yürürlükte olduğunu ve 12 Eylül'ün yarattığı sistemin sendikalarda da yozlaşma ve çürümeye yol açtığını belirtti. Zeybel bu durumun sonucunda sendikaların emekçilere zarar veren politikalar izleyebildiğini sözlerine ekledi.
Sigorta, maaş, iş güvencesi yok
Zeybel'in ardından söz alan Engin Yılgın ise sözlerine Greif işçilerinin selamlarını ileterek başladı. Ardından basın açıklamasını okuyan Yılgın, 2013 Şubat’ından itibaren Greif'te çalışmaya başladığını ve ilk günden itibaren fabrikada sendikal örgütlenme faaliyeti yürüttüğünü ifade etti. Yılgın bir süre sonra sağlık sorunları nedeniyle işten ayrılmak zorunda kaldığını belirterek, “Tedavimi görürken aynı zamanda DİSK Tekstil Sendikası’nda göreve başladım. Greif fabrikasındaki örgütlenme faaliyetlerinin kesintisiz biçimde parçası olmaya devam ettim. Sendikada göreve başladığım ilk 3 ay sigortam ve maaşım yatırılmadı” dedi.
Örgütlenme sürecinde DİSK Tekstil yönetiminin çaba göstermediğini belirten Yılgın, “Sadece sürecin sonunda yaptığımız 1-2 salon toplantısına sendika yöneticileri katılarak boy gösterdiler” dedi.
“Onların istediği gibi ihanetin parçası olmadım”
Greif işgali başladığında kendisinin ve DİSK Tekstil yönetiminin tutumunu dile getiren Yılgın şunları ifade etti: “Greif işgali başladığı ilk günden itibaren tercihimi işçi sınıfının haklı ve onurlu davasından yana yaptım. Greif işgalinin her aşamasında aktif görevler aldım, almaya devam ediyorum. Bunun için sendika yönetimi ile aram açıldı. Çünkü ben onların istediği bir sendika çalışanı gibi hareket etmedim. Onların istediği çalışan tipi onların emrinde sınıfın davasına sırt dönmeyi bilen yeri geldiğinde ihanetçi tutumlar sergilemekten çekinmeyen bir çalışan olmaktır.
İstedikleri gibi bir çalışan olmayı reddettim. Onurlu Greif direnişinden yana sınıfımın haklı davasından yana tercihimi yaptım.
DİSK Tekstil yönetimi Greif direnişi karşısında açıktan ihanetçi bir tutum sergilemiştir. Greif fabrika komitesi bu tutuma haklı olarak tavır almıştır.
DİSK Tekstil yönetimi bu tavırlardan dersler çıkarıp hatasını telafi etmek yerine ihanetçi tutumlarını derinleştirmiştir. Bu tutumlar ne benim için ne de sınıftan yana olan her hangi bir kişi için kabul edilemez tutumlardır.”
Patrondan sendikaya: “Engin'in işine son verdiniz mi?”
Yılgın sendika yönetiminin direnişe karşı ihanetçi tutumunu kendisinin işten çıkarılarak sürdürüldüğüne dikkat çekerek, işten çıkarılma sürecine dair şunları ifade etti:
“DİSK'in Greif işgaline müdahale etmek için oluşturduğu komitenin toplantısına gittiğimizde DİSK Genel Başkan Yardımcısı ve DİSK Tekstil Genel Sekreteri görevinde olan Muzaffer Subaşı bir patron gibi davranmıştır. Toplantı başlamadan önce dosyasından çıkardığı biz zarfı DİSK ve bağlı sendikaların yöneticilerinin yanında bana uzatarak yönetim kurulu kararı ile işten çıkarıldığımı ifade etmiştir. Bununla da kalmamışlardır. Yapılan toplantıdan sonra Greif yönetimi ile yapılacak toplantıya katılamayacağımı, katıldığım durumda DİSK adına orada olanların hiç birinin toplantıya gitmeyeceğini ifade etmişlerdir. Arkadaşlarımız DİSK heyeti ile birlikte Greif yönetimi ile görüşmeye gittiğinde işten atılmamın birlikte planladıkları bir saldırı olduğunu gösteren gelişmeler yaşanmıştır. Greif yöneticisi Sevinç Yener DİSK Genel Başkan Yardımcısı Muzaffer Subaşı’ya ilk olarak 'Engin'in işine son verdiniz değil mi?' diye sormuştur. Subaşı da bu soruya 'Evet' cevabı vermiştir. Demek ki Greif yönetimi ile yapılan bir pazarlığın sonucu olarak işime son verilmiştir.”
İşten atma saldırısını kabul etmediğini vurgulayan Yılgın, bu tutumunu DİSK yöneticilerinin karşısında Muzaffer Subaşı'ya da ilettiğini söyleyerek, “Bana verdiği cevap ise ‘maaşını kimden alacaksın’ olmuştur. Tam bir patron tavrı ile davranmıştır. Ne yazıktır ki DİSK Yönetim Kurulu üyelerinin hiçbiri gözlerinin önünde yaşanan bu utanç verici tutuma ses çıkarmamışlardır” şeklinde konuştu.
“Patron gibi yaşayan ve düşünen insanlara dönüştüler”
Sözlerinin devamında Subaşı'nın ahlaksız tutumuna cevap veren Yılgın şunları söyledi: “Bizim anlayışımızda, kültürümüzde, ahlakımızda sınıf mücadelesi vermek parayla ölçülecek birşey değildir. Sınıfın davası da tek başına sendikal unvanlarla yürütülecek bir dava değildir. Bu iş inanç işidir. Bu iş yürek işidir. Bu iş her şeyden önce bedel ödemeyi göze almayı gerektirir. Biz bu bedeli göze aldık, bu yola çıktık. DİSK'te göreve başlamadan öncede sınıf mücadelesinin ön saflarındaydık. Taksim barikatlarında işçi eylemlerinde polis copuna, biber gazına, gözaltı, tutuklama tehditlerine rağmen sınıfımızın haklı davasını büyütmek için elimizden geleni yaptık. Hiç de üç beş kuruşun hesabını yaparak bu işlere kalkışmadık. Üç beş kuruşun hesabını yapanların bugün içine düştüğü durum ortadadır. Patron gibi düşünen, patron gibi yaşayan insanlara dönüşmüşlerdir.”
“DİSK sessiz kalarak ortak oldu”
Daha sonra, işine son verilmesine hiçbir gerekçe sunulmadığını ifade eden Yılgın, işten atılmasının sebebinin Greif direnişinden yana tavır alması olduğunu ve bu saldırıyı da beklediklerini sözlerine ekledi. Yılgın bu karar için “Benim için yok hükmünde olan işten çıkarılma kararı, Greif işçileri için de yok hükmündedir. Bu karar bana tebliğ ediliş biçimi ve alınış nedeni ile baştan sona ahlak dışıdır. Sınıfın davasına karşı bir ihanetin göstergesidir. DİSK yöneticileri de bu karara sessiz kalarak ortak olmuşlardır” şeklinde konuştu.
Yılgın bu saldırının Greif işçilerine yönelik olduğunu ifade ederek bundan sonraki süreçte de Greif işçileri ile omuz omuza, direnişin zaferi için çalışacağını kaydetti. Sürecin başında direnişle ilgili kararları ancak işçilerin öz örgütlülüklerinin verebileceğine dikkat çeken Yılgın, bu yüzden bu kararın hiçbir öneminin olmayacağını sözlerine ekledi.
“44 sendika uzmanı buna da tavır alacak mı?”
Yılgın daha sonra şu sözleri kaydederek açıklamasını bitirdi:
“Buradan DİSK Tekstil Sendikası’nın kararını ve bu karara sesiz kalan DİSK yönetiminin tutumunu kınıyorum. Kabul edilemez bu karar karşısında DİSK'in onurlu yöneticileri ve üyeleri başta olmak üzere bütün işçileri, emekçileri duyarlı kamuoyunu tavır almaya davet ediyorum. Direnişimize karşı ihanet içine düşmüş bir kişiyi hiçbir bilgi ve görüşümüzü almadan sahiplenen ve direnişimizi kınayan açıklama yayınlayan 44 farklı sendika uzmanına da her şeyi ile ortada olan bu ihanette tavır alıp almayacaklarını buradan soruyorum.”
“Son olarak Greif direnişi er ya da geç kazanacaktır. Direnişimize başlarken neyle karşılaşacağımızı çok iyi biliyorduk. Direnişimizin karşısında ihanete düşenlerin olacağını bildiğimiz gibi samimi dostlarımızın da olacağını biliyorduk. Bugün dostlarımızla birlikte direnişimizi büyütüyoruz. Greif direnişi onurlu işçi ve emekçilerin özverili çabaları ile kazanacaktır.”
İHD: Greif işçilerinin yanındayız!
Yılgın'ın ardından tekrar söz alan Zeybel ise İHD olarak Greif işçilerinin yanında olacaklarını ve sendikal bürokrasiyi kınadıklarını ifade etti. Zeybel sendikaların izleyeceği yolun emekçilerin aleyhine olmaması gerektiğini söyledi.
Zeybel'in konuşmasının ardından basın toplantısı sona erdi.
Kızıl Bayrak / İstanbul