Greif İşgali’nin üzerinden 4,5 yıl geçmesinin ardından sermaye devleti tekrar dava açma ihtiyacı duydu. Acısını unutamadığı Greif İşgali’ni ve yarattığı değerleri, birikimi belleklerden silmek için satılmış sendikacılarla birlikte daha önce de bir dizi saldırıyı devreye sokmuşlardı. Bunlardan bir kısmı dava biçiminde devreye sokulan saldırılardı. Keza dönemin DİSK TEKSTİL Genel Başkanı Rıdvan Budak dahi öncü işçiler hakkında şikâyette bulunmuştu. Çeşitli yalan ve hilelerle açılan davalar Greif işçileri ve öncülerini yıldıramadığı gibi davaların amacı kamuoyuna teşhir edilerek boşa düşürülmüştü.
Şimdi yine dava yoluyla Greif İşgali’nin değerleri üzerinden işçi sınıfının devrimci-ilerici mücadele birikimini hedef alan bir saldırı devreye sokulmuş bulunuyor. Davada sadece direnişe çıkan ve katılan işçiler yargılanmıyor. İşçi sınıfının fiili meşru mücadelesi yargılanmak isteniyor. Direnişçi işçileri işgal zamanı DİSK TEKSTİL üyesi olmalarına rağmen ve resmi toplu sözleşme sürecinin tıkanmasıyla işgalin başlamasına rağmen açılan yeni davada DİSK TEKSTİL’e yer verilmemiş. Sanki bu işçiler işgal zamanı bu sendikanın üyesi değilmiş ve böyle bir sendika yokmuş gibi. Bu da davanın ilginç ve düşündürücü olan diğer bir yanı olarak karşımızda duruyor. Bu durum sendikal ihanet şebekesinin, işbirlikçi ihanetçi tutumunun mükâfatı olsa gerek.
Dava savcısı dosyayı 4,5 yıl aradan sonra tekrar raftan indiriyor ve yeniden açmak için gerekçe bulmaya çalışıyor. Eski şikâyetçilerin çoğunu tekrar ifadeye çağırıyor ve bir tanesi hariç hepsi tekrar şikâyetçi olmadığını söylüyor. Dava savcısı istediğini bulamayınca bu sefer, DİSK TEKSTİL’in daha önce iş mahkemesine sunduğu ihanet beyanını, bazı işçileri kandırarak karakolda verdirdikleri ifadeleri vb. de dayanak yaparak dosyayı işleme koyuyor. DİSK TEKSTİL başındaki ihanet şebekesinin tarihi benzer ihanetlerle doludur. Tariş direnişinden, Greif’e uzanan kanlı ihanet sicillerini devrimci işçiler unutmadı, unutmayacaktır. İşçi sınıfı, o koltuklarda oturup ağalık yapanların başına o koltukları bir gün mutlaka geçirecektir. Ağa baş takımı bundan emin olmalıdır.
Düzenle işbirliği içinde, Greif’in değerlerine saldıranlar amaçlarına ulaşamayacaktır. Sermaye devleti ve burjuva hukuku Greif İşgali’ni yargılayamayacaktır. Greif Direnişi “İşgal, grev, direniş!” sloganının taşıyıcısıdır. Ne kadar ihanetlerle karşılaşmış olsa da Greif Direnişi Türkiye işçi sınıfı tarihi açısından bir mihenk taşıdır. Türkiye işçi sınıfının geleceğidir. İşçiler burjuva hukukuna inanarak değil işçi sınıfının kendi yasalarına inanarak mücadeleyi yükseltecektir. Bu toplamda yeni Greif’lerin, Metal Fırtına’ların oluşmasıyla, fabrikalarda mücadeleyi yükselterek örgütlenerek gerçekleşecektir. Tarihimiz direnişlerle mücadeleyle doludur. Bizler mücadelenin sertleştiği dönemlerde iki sınıfın karşı karşıya geldiği günlerde nasırlı ellerimizi sıkıp birliğimizle, sendika bürokratlarına, ağalarına ve kapitalistlere gücümüzü gösterebiliriz.
Greif davasını da böyle bir bilinçle sahiplenmeli, davanın görüleceği gün kapitalistlere, sendika ağalarına ve uşaklarına karşı işçi sınıfının davasının yargılanamayacağını haykırmalıyız.
D. Zeynel