Bundan 7 yıl önce, 13 Mayıs 2014’te Soma’da açgözlü maden patronlarının daha fazla kâr için, kuralsız ve iş güvenliğinden yoksun çalıştırdığı 301 maden işçisi diri diri toprağa gömüldü.
Sermaye devleti ve hükümeti, Soma’nın katillerini göstermelik yargılamaların ardından teker teker serbest bırakarak, yeni katliamlar için adeta teşvik etti.
Ne var ki Somalı madenciler sadece diri diri toprağa gömülmekle kalmadılar. Sermaye devleti ve hükümeti geride kalanları da işsizlik, yoksulluk ve baskıyla cezalandırmaya devam etti. Kapitalistler daha fazla semirsin diye babalarını, kardeşlerini, eşlerini kaybeden; sadece bu da değil, ellerini, ayaklarını, gözlerini ve ciğerlerini yitiren bu işçilere devlet bir tazminatı bile fazla gördü.
Tam 15 yıldır, 800’ü aşkın Somalı maden işçisi birikmiş tazminatlarını ve alacaklarını alabilmek için defalarca Ankara’ya yürüdüler. Her seferinde polis ve jandarma barikatları, gözaltılar ve baskılarla karşılandılar. Her türlü baskıya rağmen yılmayarak, kararlı ve inatçı bir mücadele verdiler. En son geçen sene gittiklerinde taleplerinin karşılanacağına dair hükümet sözcüleri tarafından verilen sözler üzerine geri dönüp beklemeye başladılar.
Aradan geçen bir yıla rağmen sözler tutulmayınca geçenlerde tekrar Ankara’nın yolunu tuttular. Ankara önlerinde bir kez daha polis barikatıyla karşılandılar. Ortaya koydukları mücadele neticesinde, kendilerine bir kez daha söz verilmesi üzerine, Soma’ya geri döndüler. Günlerdir sadece polisle değil, açlık ve uykusuzlukla da mücadele eden işçilerden, Bağımsız Maden-İş Genel Başkanı Tahir Çetin ve maden işçisi ve sendika üyesi Ali Faik İnter, geçirdikleri “trafik kazası” sonucu hayatlarını yitirdiler.
Elbette bu bir “kaza” değil, cinayettir. Faili ise maden patronları, sermaye hükümeti ve devletiyle bir bütün olarak sermaye düzenidir.
19 yıldır Türkiye’yi sermayenin demir yumruğuyla yöneten dinci-faşist iktidar, işçi ve emekçilerin ürettiği zenginliği kapitalistlere, yandaşlara ve çetelere peşkeş çekerek, onları tarihte görülmemiş derecede palazlandırarak, ülkeyi adeta yağmaladı. Buna karşılık işçi ve emekçilerin hakları hiçbir zaman olmadığı kadar çok gasp edildi. Kararnameler, grev yasakları ve polis devleti eliyle sınıf mücadelesini bastırmak için her yol denendi.
Bir yandan Libya’da, Doğu Akdeniz’de, Ege’de, Suriye ve Azerbaycan’da sözüm ona “milli çıkarlar” peşinde koşan saray iktidarı, ülkesindeki maden işçisinin, anasının ak sütü gibi helal olan tazminatını ödememek için bin dereden su getiriyor. Bunun için her türlü yalana, karalamaya ve baskıya başvurmaktan geri durmuyor. İktidar sahipleri kendilerine üçüncü sarayı yaparlarken, maden işçisine madenleri mezar etmeye devam ediyorlar.
Sermaye devleti ve onun hükümeti bu davranış çizgisi ile gerçekte hangi sınıfın aparatı olduğunu bir kez daha kanıtlıyor. Bu devlet ve onun hükümeti, sermayenin dostu ve koruyucusu; işçi sınıfının ve tüm ezilenlerin düşmanıdır. Somalı madencilere çektirdiği eziyetin ve ettiği zulmün arkasındaki asıl gerçeklik budur.
Başta Somalı ve Ermenekli maden işçileri olmak üzere Türkiye işçi sınıfı ve emekçileri, Tahir Çetin ve Ali Faik İnter şahsında, iki değerli evladını kaybetti. Bilinçli, mücadeleci, militan ve kararlı bu iki işçi önderinin kaybı özgürlükten ve eşitlikten yana olan herkeste derin bir üzüntü yaratmıştır. Tüm işçi sınıfının ve emek dünyasının başı sağ olsun.
Somalı ve Ermenekli maden işçilerinin yıllardır verdikleri kararlı, dirençli ve istikrarlı mücadele, sermaye karanlığını yarma mücadelesinde önemli bir yerde duruyor. Örgütlü ve bilinçli bir sınıf yaratma yolunda ortaya koydukları çaba oldukça anlamlı ve değerlidir.
Erken ve trajik bir şekilde kaybettiğimiz Çetin ve İnter’i unutmayacak, onları sınıf kavgamızda, devrim ve sosyalizm mücadelemizde yaşatmaya devam edeceğiz. Nazım’ın deyimiyle, “… ve elbette ki sevgilim, elbet, dolaşacaktır elini kolunu sallaya sallaya, dolaşacaktır en şanlı elbisesiyle, işçi tulumuyla, bu güzelim memlekette hürriyet…”
Anıları önünde saygıyla eğiliyoruz…
BİR-KAR İşçi Komisyonu