İşçi Emekçi Birliği’nin çağrıcısı olduğu ve birçok kurumun katılacağı İşçi-Emekçi Mitingi 19 Kasım Pazar günü Kartal Meydanı’nda gerçekleştirilecek. TOMİS Genel Sekreteri ve Tertip Komitesi üyesi Dilbirin Acar ile mitingin hedeflerinden çalışmalarına birçok başlığa dair konuştuk.
-İşçi-Emekçi Mitingi'nin üçüncüsünü düzenliyorsunuz. Mitingle neyi hedefliyor, nasıl bir mesaj vermek istiyorsunuz?
Uzun bir aradan sonra 2021 yılında yaptığımız mitingle bir ilke imza atmıştık. Mevcut konfederasyon ve sendikaların sınıftan uzak, pasif eğilim ve anlayışların temsilcisi olan başkanlar ya da kişiler kürsülerde işçilerden kopuk, mücadele coşkusu ve azminden uzak nutuklar atıyordu. Bu tablo direnen işçilerde tepkiye neden oluyor, mücadeleden, kitle eylemlerinden uzaklaşma gibi sonuçlar doğuruyordu. Düşünün ki, mitinglere gelen işçiler konuşmalar başlamadan alandan ayrılıyordu. Sınıf hareketinin geriliği gibi olumsuz nedenler de eklenince, miting alanları sendika bürokratlarının şov sahnesine dönüştürülüyordu. Sendika bürokratları bilhassa bu gerilikten güç almaya çalıştılar. Öyle ki, işçi sınıfının örgütlü, bilinçli kesimlerini de kontrol altına almanın fırsatına çevirdiler. Pandemi dönemi sendikal bürokrasinin vardığı yeri tüm açıklığıyla göstermeye yetmişti.
Kapitalistlerin baskı ve zorbalığına, sendikacıların mücadele kaçkını tutumlarına rağmen direnmeyi seçen işçiler oldu. Direnişler sınırlı ve dardı ancak anlamlıydı. Direnenler sessizliği parçalamak için daha yapılacak çok şey olduğunu gösterdiler. Sinbo işçilerinin çağrısıyla bir araya gelen direnişçi işçiler, saldırılara karşı daha güçlü yanıt vermek için ilerici, devrimci kurumlara da çağrı yaptılar. Böylece direnişlerdeki sesi daha da büyüteceğimiz bir alan yarattık. İlk İşçi-Emekçi Mitingi’ne giden süreç bu şekildeydi. İlk mitingin ardından İşçi Emekçi Birliği (İEB) kuruldu. İEB’nin çağrısı ve bileşeni olmayan başka kurumlarla İşçi-Emekçi Mitinglerinin ikincisini geçen yıl gerçekleştirdik, bu yıl da üçüncüsünü örgütlüyoruz.
3. İşçi-Emekçi Mitingini örgütleyecek bileşenler olarak sınıfımıza yönelik saldırılar karşısında direnişi, mücadeleyi, örgütlenmeyi seçmiş işçileri sahiplenme, üzerimize düşen sorumluluğu yerine getirme bilinciyle hareket ediyoruz. Direnişçi işçilerin doğrudan katılımı ve organizasyonuyla örgütlenen mitingin üçüncüsünü de ülkede ve dünyada yaşanan sorunlara karşı direnen tüm kesimlerle birlikte düzenliyoruz. Direnenlerin inadını, iradesini, kararlılığını, mücadelesini bir adım daha ileri taşıyacağız. Birçok işçi sendikası, siyasi parti, demokratik kitle örgütünün katılacağı mitingin hazırlıklarına başladık. Direnen tüm kesimler kürsüde söz hakkı bulacak. Yoksulluğun, işsizliğin, güvencesizliğin, geleceksizliğin dipsiz kuyusuna itilen kitlelerin öfkesini alana taşıyacağız.
Çok ağır koşullarda yaşam mücadelesi verdiğimiz bir süreçten geçiyoruz. Uzun çalışma saatleri, ek işler ile adeta kölelik dönemini aratan bir çalışma rejimi dayatıyorlar. Gün doğmadan yola çıkıp uzun ve yorucu çalışma gününden sonra bedensel ve ruhsal açıdan tamamen yıpranmış bir şekilde evlere geri dönüyoruz. Kapitalistlere servet kazandırmak için durmadan çalışarak ömür tüketiyoruz. Kredi kartı borcunu yedek kartla kapatan, eksi bakiyelerle ayakta kalmaya çalışan milyonlarca insan var. Düşünün ki, geleceğimiz olan çocukların beslenme çantasına doğru dürüst bir yemek bile koyamıyoruz. Çocuklarımız yeterli ve dengeli beslenemiyor.
İşsizlik sopası gibi kullandıkları (Madde 25/2) Kod 29’a karşı verdiğimiz mücadele sonucunda “Kod 29’u kaldırdık” demek zorunda kaldılar. Bu defa da farklı kodlar altında Madde 25/2 ile işçi kıyımları devam ediyor. Gerçeği yansıtmayan enflasyon ve işsizlik oranları ile bizleri oyalamaya çalışanlar, krizin faturasını ödetmeye çalışıyor. Fabrika, maden, market, ofis, şantiye, tersanede kendi ellerimizle ürettiğimiz değerlere muhtaç hale getirildik. Kıdem tazminatı gibi işçi sınıfının kazanılmış haklarına göz dikiyorlar. Tüm bu sorunların karşısında duracak güçlü, örgütlü bir sınıf hareketine ihtiyaç var. Miting çalışmalarımız ile bu amaca mütevazi bir katkı sunmayı amaçlıyoruz. Bu ihtiyaca yanıt üretmek için tüm işçilerin, emekçilerin seferber olması gerektiğinin altını çizerek en güçlü mesajımızı vereceğiz.
-Mitinginizi, özellikle seçim sonrasında AKP-MHP iktidarının direnen kesimlere yönelik baskı ve şiddet politikalarını arttırdığı bir süreçte yapıyorsunuz. Bu konuda neler söylemek istersiniz?
Yarın nasıl bir güne uyanacağımızı bilmiyoruz. Öylesine bir belirsizlik içinde yaşıyoruz ki, sermaye ve iktidar baskı aygıtlarını kullanarak insanların elini kolunu bağlamak, hareketsiz kılmak istiyor. Saldırılara karşı bir araya gelmek isteyen kesimleri dağıtmak, örgütsüz bırakmak istiyorlar. Örgütlenme hakkımız sermaye ve iktidar tarafından aleni bir şekilde baskı ve zorbalıkla engelleniyor. Anayasal güvence altına alınan sendikal örgütlenme dahi fiili olarak engelleniyor. Gençlik ve kadın örgütlerine yönelik tahammülsüzlüğü açılan kapatma davalarından biliyoruz. Gerici AKP-MHP iktidarının baskı ve şiddet politikasının doğrudan hedefi haline geliyorlar.
İşçinin asgari ücretini açlık sınırının altına çektiler. Asansör tamirine ödenek ayırmamak için gençlerin hayatını tehlikeye atıyorlar. Baskıya, şiddete uğramış kadının nafaka hakkına göz koyuyorlar. Ömrünü SGK’ya prim ödeyerek tüketmiş emeklinin ikramiyesini gasp ediyorlar. Ama ezilen kardeş halklara, Kürt halkına yönelik savaş ve saldırganlık politikalarına her gün yenisini ekliyorlar. Yakın zamanda gördüğümüz üzere, Filistin topraklarındaki emperyalist-siyonist işgal ve katliama karşı yaptırım uygulayacaklarına hamasi nutuk atıyorlar. Gemi filoları ile Ceyhan’dan Siyonist İsrail’ e petrol taşıyorlar. Hem emeğimizi hem de hayatımızı çalanlar, sırf sömürü çarkları dönsün diye işçileri, emekçileri, halkları birbirine düşman edecek her türlü kirli girişime imza atmaktan geri durmuyorlar.
İşyerinde, sokakta, evde, kampüste ses çıkarmaktan başka yolun olmadığını biliyoruz. İş cinayetlerinde hayatını kaybeden işçilerin, KYK yurtlarında hayatını kaybeden gençlerin, erkek şiddetiyle yaşamdan koparılmış kadınların, emekliliği ancak mezarda görenlerin, imha ve inkar saldırılarına karşı direnen mazlum halkların sesi olacağız. Öfkemizi, tepkimizi, isyanımızı büyüterek örgütleyeceğiz.
Sokağı yasaklayanların, polis şiddeti ile sindirmeye, korkutmaya, yalnızlaştırmaya çalışanların karşısında durmak direnenlerin birlikte mücadelesinden geçiyor. Direnenlerin kürsüsü olacak mitingimizin diğer mitinglerden farkı da zaten burada başlıyor. Kurtuluşu seçimlere sıkıştıran, kendi korkularını kitlelerin korkusu gibi yansıtmaya çalışanların kitlelerin örgütlenmesinden, sokaklara, meydanlara çıkmasından nasıl korktuğunu biliyoruz. Bizim kaybedecek vaktimiz yok. Emeğimiz için mücadele etmekten, birlik olmaktan başka seçeneğimiz yok. Hiç kimse hakları ve geleceği için direnen kesimlerin mücadelesinin meşruluğuna gölge düşürmeye çalışmasın. İnsanları gölgesinden korkar hale getirmek isteyenlerin yarattığı korku imparatorluğuna er ya da geç son vereceğiz.
“Açlık, yoksulluk, baskı, savaş, sömürü düzenine karşı Artık yeter-İşçi Emekçi Mitingi” başlığıyla yapılacak miting için çalışmalarınız devam ediyor. MESS Grup TİS süreci devam ederken önümüzdeki günlerde asgari ücret tespit süreci de başlayacak. Hazırlıklarınız nasıl gidiyor, nasıl bir çağrı yapmak istersiniz?
Yaklaşık bir aydır mitinge hazırlanıyoruz. Mitingi fabrikalarda, mahallelerde, kent merkezlerinde, okullarda, çarşıda, pazarda örgütlüyoruz. Açlık, yoksulluk, baskı, savaş, sömürü ve başka sayısız haksızlığın yaşandığı çalışma ve yaşam alanlarımız, mitingin çağrısı ve örgütlenmesinin olduğu yerler. Binlerce afiş, bildiri, sosyal medya platformu, basın aracılığıyla yaygın bir duyuru yapıyoruz. Emekten yana birçok kurumun mitinge davet edildiğini belirtmek isteriz. İstanbul’un üç bölgesinde bulunan çeşitli sendika, siyasi parti ve derneklere ziyaretlerimiz sürüyor.
150 bine yakın metal işçisini doğrudan ilgilendiren MESS Grup TİS sürecini de ‘milyonlarca işçinin toplu iş sözleşmesi’ diyebileceğimiz asgari ücret sürecini de önemsiyoruz. İki süreçte de adeta bir orta oyunu sergileniyor. Bu oyunu bozmak, insanca yaşanacak bir ücret için mitinge katılım iyi bir başlangıç olabilir.
Çaresizlik, yalnızlık duyguları içinde “Ben ne yapabilirim?” diye soranları kurtaracak kimse yok. Kurtaracak siyasi parti lideri yok, sendika başkanı yok. Kurtarıcı kendimiz olacağız. Bu bilinçle hareket edeceğiz. Sahnemizde direnen işçiler, emekçiler, kadınlar, gençler, emekliler olacak.
Emperyalist-kapitalist sistemin her türden insanlık düşmanı saldırılarına, ırkçı-Siyonist İsrail rejiminin Gazze’de işlediği savaş suçlarına hayır diyenlerin, direnenlerin sesi Kartal Meydanı’nda yankılanacak. Sahte vaatlerin, sahte gündemlerin peşinden koşmak yerine emeğimize, onurumuza, geleceğimize sahip çıkalım.
19 Kasım günü evde oturmak yerine Kartal Meydanı’nda coşkulu bir miting çağrısı yapıyoruz. Fabrikalarımızda, işyerlerimizde yan yana gelme, taban örgütlerimizi kurma, mücadeleyi yükseltme zamanıdır. Kazanmak istiyorsak tek çaremiz budur!
Teşekkürler. İyi çalışmalar…
Kızıl Bayrak / İstanbul