Koç Üniversitesi Hastanesi’nde kölece çalışma koşullarına karşı DİSK’e bağlı Dev Sağlık-İş’e üye olan ve işten atıldıktan sonra direnişe geçen Semra Küçet ve Sedat Sonkaya ile konuştuk.
Küçet: Güvencesiz, iş tanımsız çalıştık!
Euroserve taşeronuna bağlı hasta ve yaşlı bakım hizmetlerinde 15 aydır çalışan Semra Küçet, hastanede vahşi sömürü koşullarının hakim olduğunu söyledi. Taşeron işçiler üzerindeki baskının çok daha fazla olduğunu vurgulayan Küçet koşulları şöyle anlattı:
“Hastanede taşeron şirket değişimi olduğunda 45 sayfalık sözleşme dayattılar. Biz işçiler kabul etmedik. Bunun üzerine haklarımız saklı kalmak koşuluyla geri adım attılar. O dönemde 50 arkadaşımız toplu istifa etti ve mahkeme süreçleri devam ediyor. Eleman azaldı, yeni eleman almadılar. Üzerimizdeki iş yükü kat kat arttı. Eve sürünerek gidiyorum yorgunluktan. Bir çalışan bir katın işlerine ancak yetişebiliyorken, aynı anda 3-4 kata bakmayı dayattılar. Aylarca köle gibi çalıştık. Bir de pandemi dönemine denk geldi. Güvencesiz, iş tanımsız çalıştık. Mola bile kullanamıyorduk. Bazı hemşireler de taşeron işçilere ayrıca mobbing uyguluyordu.”
İş yükünden kaynaklı istifa etmeyi düşündüğünü ifade eden Küçet muhatap bulamadıklarını, taşeron şirketinin hastane yönetimine, hastane yönetiminin taşerona yönlendirdiğini, ancak gelen tepkiler üzerine taşeron şirketin “zam düşünüyoruz” dediğini aktardı ve şöyle devam etti:
“Taşeron müdürüne ‘Bizim derdimiz para değil. Personel eksikliğinden kaynaklı iş yükümüz çok arttı. Ne kadar devam edeceği belli değil. İş yükümüzü azaltın’ dedik. Hastane, taşeron, işçiler olarak ortak toplantı talep ettik. Eleman almalarını söyledik. ‘Tamam’ dediler. Aradan aylar geçti hiçbir şey değişmedi.”
“Tacizci müdür gitsin”
Taleplerinin dikkate alınmaması üzerine sendikaya üye olduğunu ve üye çalışmasına başladığını aktaran Küçet, “Gece-gündüz örgütlenme çalışması yaptık. 2-3 ayda iyi bir üye sayısına da ulaştık. Aramızda karşıt görüşlü arkadaşlar ismimizi baş hekime vermişler. Onlar da kod 04’ten işten attılar” diyor. Tüm hasta bakıcıların çıkarılacağı yalanıyla işten çıkarıldıklarını belirten Küçet “hiçbir yere imza atmadım. Haklarımı alana kadar da kapıdan ayrılmayacağımı onlara söyledim” dedi. Küçet, çok sayıda işçinin imza atarak gitmek zorunda kaldığını belirtti.
Hastanede tacizci bir müdürün çalıştığını belirten Küçet şöyle devam etti:
“İçerde tacizci bir müdür var. Kadınlara sürekli sözlü tacizlerde bulunuyordu. ‘Ben sizin eşinizim’, ‘yeri gelir abiniz, kardeşinizim’ ‘kaldır kıçını gel buraya’ ‘eteğin güzelmiş, saçın makyajın güzelmiş’ diye işçilere dönük sözlü tacizleri vardı. Hatta bir arkadaşımız nefesini ensesinde hissetmişti. Biz bu müdürün gönderilmesini istiyoruz.”
Küçet direniş sürecine ilişkin ise şunları ifade etti:
“Direniş güzel gidiyor. Sesimiz duyuldukça daha fazla destek alıyoruz. Sosyalistlerden, kadın dayanışma örgütlerinden, öğrencilerden güzel destek alıyoruz. Taleplerimiz kabul edilene dek buradan ayrılmayacağız.”
“Bir olursak hiçbir sermayedar bizi ezemez!”
Mücadele sonucu çanta aramasının kaldırıldığını belirten Küçet, “taşeron işçilere onursuz şekilde çanta arama dayatılıyordu. Mücadelemiz sonucu kaldırttık” dedi.
Küçet taleplerini şöyle sıralıyor:
-Mobbing son bulsun istiyoruz.
-Kadrolu ve sendikalı çalışmak istiyoruz.
-Tacizci müdür gitsin istiyoruz.
Küçet son olarak işçi-emekçilere şöyle seslendi:
“Örgütlenin. Hiçbir işyerinde mobbingi, tacizi, angaryayı kabul etmeyin. İşimi kaybederim diye korkmayın. Biz bu korkuyla olduğumuz sürece daha çok ezileceğiz. Örgütlenin, örgütlü güç gerçekten yenilmez. Borcum var, işe ihtiyacım var korkusuyla durduğumuz sürece büyük sermayedarlar bizi ezmeye devam edecekler. Sendikaya üye olun, birlik olun. Yeter ki birbirimizin elini sımsıkı tutalım ki sermayedarlar görsün ‘Biz bunların sırtından nasıl yükseldiysek öyle atarlar’ desinler. Üretim yoksa sermaye de yok. Asla tacize sessiz kalmayın. Utanmayın. Ses çıkarın! Onursuz çanta aramalarına, angaryaya, mobbinge karşı birlik olun! Birlik olursak hiçbir sermayedar bizi ezemez!”
***
Sonkaya: Taşeron olduğumuz için hiçbir haktan faydalanamıyorduk!
Genel yoğun bakım servisinde portör (hasta bakımı) olarak çalışan Sedat Sonkaya, iş yükünün ağır olduğunu belirterek şunları dile getirdi:
“Çalışma koşullarımız çok ağırdı. Bir portöre hem hasta bakımı hem getir-götür hem temizlik işleri yaptırıyorlardı. Yemek molası bile vermeden çalışıyorduk. Bizim yaptığımız işin yarısını yapanlar bizim 2 katımız ücret alırken biz asgari ücrete çalışıyorduk. Taşeron olduğumuz için hiçbir haktan faydalanamıyorduk. Genel yoğun bakım farkı, kapalı alan farkı, yıpranma farkı, gece çalışması farkı vermiyorlardı. İş yükümüz çok olduğu için eleman alın dedik, almadılar. 3 kişinin yaptığı işi tek başıma yapıyordum gene de yaranamıyordum. Çaysız, molasız çalışıyordum. O kadar yoruluyordum ki eve gitmeye halim kalmıyordu. Ben de CİMER’e, Sağlık Bakanlığı’na şikâyet ettim.”
Taleplerini ilettiklerini ancak dikkate alınmadıklarını belirten Sonkaya taşeron işçi oldukları için bazı hemşirelerin de mobbing uyguladığını söyledi. Sorunlar karşısında sendikaya üye olduğunu, bunu öğrenen yönetim tarafından tehdit edildiğini belirten Sonkaya şöyle devam etti:
“Sendikalı olmak güzel bir şey, açık konuşmak gerekirse hoşuma gitti. Mücadele içinde olmak, sesimi duyurmak güzel bir şey. Beni hırsızlıkla suçladılar. Kod 46’dan çıkardılar. Bu çok ağırıma gitti. Molaya çıkamadığımda poşet çayımı almışım yanıma, çıkışta içeceğim. Çantamda da termosum var. Çıkışta güvenlik durdurdu, ‘suç bu’ dedi. Çok şaşırdım, aklıma bile gelmez. İçemediğim çayı yanıma aldım. Tutanak tuttular, imzalattılar.”
İnsan kaynakları müdürünün, siciline işlenmemesi için istifaya zorladığını belirten Sonkaya, imza attığı halde siciline işlendiğini belirten Sonkaya şunları ifade etti:
“Ben bu yaşıma kadar haram lokma yemedim. Çocuklarıma da yedirmem. Ne pahasına olursa olsun hırsızlık yapmam. Oyun oynadılar bana. Ben hırsız değilim, kabul etmeyeceğim. Hırsız olsam çay mı çalarım?”
Çok fazla kişinin desteğe geldiğini belirten Sonkaya “Haklı olduğumuz kanıtlanana dek direneceğiz!” diyor. İşçilerden-emekçilerden destek beklediklerini söyleyen Sonkaya şunları ifade etti:
“Asgari ücret için de mücadele edelim. Bizim sırtımızdan dünyaları kazanıyorlar. Susmayalım, sesimizi duyuralım. Güzel şartlarda çalışalım. Ayrıca şunu da söylemek istiyorum. Sağlıkta taşeron ölüm demek gerçekten. Taşeronun hastanede olmaması lazım.”
Kızıl Bayrak / İstanbul