30 Ekim günü Kartal Belediyesi işçileri kendilerine dayatılan sefalet ücretlerini reddederek greve çıkmışlardı. Grev büyük bir coşku ve kararlıkla devam ederken devreye giren Genel-İş Genel Merkezi işçilerin taleplerini görmezden gelerek, kısaltılmış adı SODEMSEN olan Sosyal Demokrat Kamu İşverenleri Sendikası'yla masaya oturup sözleşmeyi imzaladı.
CHP Genel Merkezi ile kotarıldığı kesin olan ve direnen işçilerin talepleri bir yana kendi şubelerinin iradesini bile hiçe sayan bu ihanet, sendikal hareketin tarihine yeni bir kara leke olarak geçti.
Kartal Belediye işçileri bu ihaneti kabul etmeyerek greve devam edeceklerini açıkladılar. Daha da önemlisi yakın zamanda greve çıkmaya hazırlanan Maltepe, Ataşehir ve Kadıköy belediye işçileri de eylemlerini öne çekerek pazartesinden itibaren süresiz olarak iş bırakacaklarını ilan ettiler.
Belediyelerde, 50 bin işçiyi ilgilendiren TİS sürecinde 37 belediyede grev aşamasına gelinmişken yaşanılan bu gelişmeler yalnız belediye işçileri için değil tüm işçi sınıfı için fazlasıyla önemlidir.
Ülke ağır bir ekonomik krizden geçerken, siyasal iktidar sermaye ile kolkola krizin bütün faturasını işçi sınıfı ve emekçilerin sırtına yıkmak için her şeyi yaparken, sözde buna karşı duran, işçi sınıfı ve emekçilerin hakkını savunduğunu iddia eden, bunun için mitingler örgütleyen CHP’nin ekonomik program açısından AKP-MHP iktidarından bir farkı bulunmadığı bu gelişmeler vesilesiyle bir kez daha ortaya çıkmıştır.
Ortaya çıkan diğer bir gerçek ise ülke sendikal hareketinin içinde bulunduğu durumdur. Bu güne kadar CHP’in arka bahçesi olduğunu defalarca kanıtlayan Genel-İş genel merkezi, usulen bile danışma ihtiyacı duymadan şube yönetiminin ve direnen işçilerin iradesini yok saymış, SODEMSEN’in sefalet ücreti dayatmasını kabul etmiştir. Böylece yalnız Kartal belediye işçilerinin değil greve çıkmaya hazırlanan diğer bütün belediye işçilerinin de mücadele ile hak kazanma iradesini baştan boşa çıkarmaya çalışmıştır. Yaşanılanlar yalnız sosyal demokrat belediyeciliğin değil sosyal demokrat sendikacılığın da iflasıdır.
Bu açıdan 4 şubenin birlikte aldığı karar fazlasıyla önemlidir. Grev tarihi açıklayan diğer şubelerin de yapması gereken, üstlerindeki siyasal baskıyı bir kenara atarak hızla eyleme geçmek olmalıdır. Kendi grev tarihini bekleyen her bir belediye işçisi bilmelidir ki, Kartal Belediyesi'nde ayak oyunlarıyla alel acele imzalanan sözleşmeye boyun eğilirse, alınan grev kararlarının bir anlamı kalmayacak, Kartal'da imzalanan sefalet sözleşmesi her bir belediye için emsal haline gelecektir. Zaten Genel-İş genel merkezinin tepkileri göze alarak attığı bu adımın amacı da budur.
Yapılması gereken bir diğer şey halkçı belediyecilik deyip, belediyeleri halka hizmet kurumu olarak tanımlayıp, sonrada belediye işçisinin karşısına "işveren sendikası" kılığında çıkan CHP yönetiminden ve onun payandası Genel-İş genel merkez yönetiminden hesap sormaktır.
Türkiye işçi sınıfı ve emekçileri,
Ülkede bir kriz yaşandığı gerçektir. Fakat kriz sermaye sınıfı için yeni fırsatlar, biz işçi ve emekçiler için ise açlık ve yoksulluk demektir. Her kriz döneminin temel sorusu faturanın kim tarafından ödeneceğidir. Sermaye bütün partileriyle bu krizin faturasını bize ödetmeye kararlıdır. Eğer krizin faturasının sırtımıza yıkılmasını reddetmek, sermayenin saldırılarını püskürtmek istiyorsak Kartal işçilerinden başlayıp şimdi Maltepe, Kadıköy ve Ataşehir belediyelerine yayılan mücadeleyi büyütmek hepimizin görevidir.
Bu direnişler kazanırsa, kazanan bütün işçi sınıfı olacaktır.
Krizin faturasına ve sendikal ihanete geçit yok!
Emeğin Kurtuluşu