TOMİS Ankara’da gözaltına alınan Sinbo direnişçilerinin uğradığı polis şiddeti ile ilgili açıklama yayınladı.
“Ankara polisi: Linç ve cinayet şebekesi”
Bu gücü, yetkiyi kimden alıyorlar?
Milyonlarca işçinin talebini dillendiren yürüyüşçülere ve destekçilerine azgınca saldıran Ankara polisi adeta gözü dönmüş cinayet şebekesi gibi davrandı. Bu azgın saldırganlıklarının yeni olmadığını biliyoruz. Yine de soruyoruz? Kadın direnişçiye çok sayıda erkek polisin saldırmasının saçlarından tutarak yerde sürüklenmesinin talimatını kim veriyor? Sendika üye ve yöneticilerinin boyunlarının öldüresiye sıkılması ve linç edercesine saldırılmasının talimatını kim veriyor?
Direnişçi işçilerin basın açıklamasına destek vermek için gelenlere linç edercesine saldırarak gırtlaklarına dizlerinizle basma ve yumruklama talimatını kim veriyor?
İşçilerin emekçilerin demokratik haklarını keyfi biçimde engelleme talimatını sizlere kim veriyor? Yasaların üstünde yetki kullanma hakkını sizlere kim veriyor? Bizler bu soruların yanıtını açık ve net biçimde biliyoruz!
Biliyoruz ki; sermaye iktidarı işçi ve emekçileri köleleştirmek, ülkenin tüm zenginliklerini rahatça yağmalamak için en ufak hak talebine dahi azgınca saldırıyor.
Sömürü düzeni kan ve gözyaşı ile ayakta duruyor Bir avuç asalağın çıkarı uğruna milyonları açlığa sefalete mahkûm ediyorlar, linç ediyorlar katliamlardan geri durmuyorlar. İktidardakiler saltanatını sürdürebilsin diye tüm kurumlar sömürü ve işkence merkezi olarak görev görüyor. Sefil çıkarları için kendi düzenlerinin yasalarını dahi ayaklar altına almaktan geri durmuyorlar. İşçilerin, emekçilerin ve toplumun ezilen sömürülen diğer kesimlerinin haklı, meşru taleplerini bastırmak için resmi tetikçiler olarak polisi, gayri resmi tetikçiler olarak ise faşist güruhları kullanıyorlar. Ankara sokaklarında işçi kanı var! Ankara polisi milyonların sesini boğmak, öncülerini linç etmek gerektiğinde katletmek için kendine biçilen misyonu ve görevi bugün bir kere daha yerine getirdi. İki işçinin ve destekçilerinin karşısına Altındağ da Suriyelilerin evlerini yağmalayan faşist güruhları aratmayacak biçimde çıktı. Polisler, efendilerinin her türlü pis işlerde arkalarında durduklarını bildikleri için azgınlıkta sınır tanımadı. Ankara sokakları bugün bir kere daha bu ülkenin ve dünyanın tüm zenginliklerini yaratan işçilerin kanı ile ıslandı. Kimse bugün yaşanan azgın saldırı korku eker zannetmesin. Aksine direnişçilerin her damla kanı geleceği kararlılıkla kazanma umudunu yeşertecektir.
Kimse zannetmesin ki bu devran böyle gidecek. Bu ülkenin gerçek sahibi olan işçiler emekçiler er ya da geç örgütlü birliğini güçlendirecek. Milyonları açlığa mahkûm edenlerden, doğayı talan edenlerden, her türlü çeteci kirli ilişki içinde kasasını dolduranlardan hesap soracaktır. Onların tetikçiliğini yapanlarda efendileriyle birlikte onurlu insanlara karşı işlediği her suçun hesabını verecektir.
Korkuyorlar çünkü suçlular.
Keyfi yasakları koyanlar linç ve katliam girişiminde bulunanlar, “kahraman” edasıyla kadın işçiyi saçlarından sürükleyenler gücünü geniş yığınların korkularından alıyorlar. Geniş yığınlar bu korkuyu aşmasın diye azgınca saldırıyorlar. Onların korkularını gerçeğe çevirmek bu ülkenin sendikaları, demokratik kitle örgütleri, devrimci ilerici güçleri başta olmak üzere tüm kesimlerinin görevidir.
Yaşanabilir bir ülke için bu görev kaçınılmazdır. Günlerdir iki işçinin demokratik haklarını kullandıkları için karşılaştıkları saldırıya sessiz kalanlar, Ankara’nın göbeğinde yaşanan polis linçine, bir kadın işçinin saçından sürüklenerek öldüresiye darp edilmesine sessiz kalanlarda bu suçun ortağıdır. Mesele tek başına orman yangınlarına tepki göstermek değildir. Mesele kaynağı aynı olan tüm sorunlar karşısında cesaretle, cüretle durmaktır. Sözümüzü bu sorunların karşı bütünlüklü olarak söyleyebilmektir.
Mesele tüm bu yıkımlara son verecek güç olan işçi sınıfını mücadeleye çekmek için her türlü bedeli göze almaktadır. Aksi davranış bir dizi bahanenin arkasına saklanarak gerçeklerden kaçmak, saldırıların parçası olmaktır.
Unutmadan; Ankara yürüyüşçüleri yürüyüşe başladıkları ilk günden itibaren “doğayı talan edenler, kadınları katledenler, yangınlara müdahale etmeyenlerle işçileri açlığa, köleliğe mahkûm edenler aynı sınıfın mensuplarıdır. Bu saldırıların hiçbiri birbirinden bağımsız değildir. Yapmamız gereken topyekûn saldırılara karşı topyekûn mücadele vermektir” diyorlar. Buna uygun bir pratik sergiliyorlar.
Tüm Otomotiv ve Metal İşçileri Sendikası- TOMİS”