İzmir İşçi Kurultayı’nın ön çalışması olarak Aliağa’da krize karşı yan yana gelen işçilerle planlanan, bir haftalık süreçte yoğun çağrı faaliyetiyle örülen panel dün Petrol-İş Sendikası'nda gerçekleştirildi.
Panel başlamadan önce Petrol-İş Sendikası Aliağa Şube Başkanı Ahmet Oktay kısa bir konuşma yaptı. Oktay şunları söyledi: ”Sendikalar toplumsal muhalefetin önderliğini yapmalı ama yapamıyoruz. Sendikaların geldiği durumu burada konuşacağız. Bizler Türk-Kürt, sağcı-solcu diye ayrıştırılıyoruz. Bunu ortadan kaldırmalıyız. Yaşasın işçilerin birliği, halkların kardeşliği diyoruz”.
Moderatör tarafından kurultay çalışmasının neden başladığı ve nasıl yan yana gelindiği aktarıldı. Birleşik bir mücadele ihityacı ve krizin etkilerine karşı yan yana gelmenin, mücadele etmenin önemi vurgulandı. Son üç aylık dönemde yapılan çalışmalar, direniş ziyaretleri ve toplantılar anlatıldı.
İlk söz Temel Demirer’e verildi. Necmettin Giritlioğlu’nu, devrimci kimliğini vurgulayarak ve anarak sözlerine başlayan Demirer, “Sınıf mücadelesinin bugünkü durumuna takılmamak gerektiğine inanıyorum. Bugünden daha kötü günler de gördüm, 15-16 Haziran’ı da gördüm” dedi. Krizin etkileri, alım gücünün düşmesi, intiharlar, yoksulluk gibi konuları işleyen Demirer “Zenginler daha zengin, fakirler daha fakirleşir kriz dönemlerinde. Krizin temel nedeni kapitalizmin hareketidir” diyerek devam etti. “İyi kapitalizm yoktur” diyerek Tüpraş TİS sürecini ve muhalif görünen Koç Holding’in konumunu anlattı. “Kapitalizm bir adaletsizlik sistemidir, cehennemdir. Dünyada sendikalı işyerlerinin %85’inde grev yasağı vardır. 2019 yılında 680 bin işçi sendikacı tutuklanmıştır” diyerek işçi sınıfı mücadelesinin anti-kapitalist olması gerektiğini vurguladı.
Demirer konuşmasının devamında dünya çapında işçi hareketinin yükseldiğini belirtti, krizin ve adaletsizliğin sonucu olarak eylemlerin yayıldığı ülkeleri sıralayarak, eylem şiarlarının gösterdiği sınıfsal tutuma işaret etti. “İşçi sınıfı uçurumun kenarındadır, ya kanatlanacağız ya uçurumdan düşeceğiz” dedi. “Krizin iki yorumu var. İlki cumhurbaşkanının dediği gibi kriz yoktur. AKP yadsıdığı krizi imkana çeviriyor. Sözleşme döneminde kriz yok ki ne zammı istiyorsunuz diyebiliyor” dedi ve istatistiki verilerle yoksulluk ve açlık tablosunu yansıttı. “İtibar için para harcayanlar, Çorum’da iki insan açlıktan intihar etti”. “Bir tarafta borç ve intihar bir tarafta israf, işte kapitalizmin dengesi budur, bu denklem Türkiye’de daha da derinleşmektedir” dedi.
Türkiye’de günde 4 işçinin iş cinayetlerinde yaşamanı yitirdiğini ve ekonomik sorunlar nedeniyle günde 8 kişinin intihar ettiğini aktarırken, iş cinayetlerinin ve intiharların son 10 yıllık AKP döneminde arttığını söyledi. Son olarak sendikaların işçilerin sözcüsü olduğunu, masada karşısında burjuvazi olduğunu unutmamak gerektiğini vurguladı, “Kriz imkan ve tehdittir, kriz imkanını ancak örgütlenerek değerlendirebiliriz. Bugün neden genel grev genel direniş demiyoruz?” diyerek sözlerini bitirdi.
İkinci olarak İzmir İşçi Kurultayı Temsilcisi söz aldı. Temsilci, Türkiye işçi sınıfının mevcut verili tablosunu, krizin etkileriyle birlikte aktardı. Sermaye devletinin arttırdığı baskı politikalarından, sendikal bürokrasiye değin sınıfın önündeki engeller sıralandı. Kurultay çalışmasının dayanışma ve mücadeleyi örgütlemek için bir adım olduğunu vurgularken taban örgütlülükleri ve fabrikalar arası kurullar kurmak, eğitim çalışmaları yapmak, direnişteki işçilerle dayanışmayı yükseltmek gibi somut öneriler yaparak konuşmayı sonlandırdı.
Konuşmaların ardından soru-cevap ve öneri kısmına geçildi. Bir işçi “Ben işçiyim ben olmasam, pamuk toplanamaz, giyinilemez, yemek yenilemez. Sermaye sınıfı zavallıdır. Asıl güçlü olan işçi sınıfıdır, gücünün farkına varırsa sermaye sınıfı zavallı olacaktır” dedi.
Bir diğer emekçi “Örgütsüz olduğumuz için zavallıyız. Burjuvazi kendi aygıtlarını çok iyi konumlayan, işçilere saldırtabilen durumda. Siyasal ve topyekûn olarak saldırıyor sermaye sınıfı. Tek başına emek mücadalesi yeterli değildir. Ekonomik, sosyal ve siyasal örgütlenmemiz gerekmektedir” dedi.
Bir diğer işçi sendikal bürokrasi ve devrimci hareketlerdeki sınıfsal tutumdaki sorunlar üzerine konuştu: “Türkiye devrimci hareketinin sınıfla kurduğu bağdaki sorun önemli” dedi.
Panel 5 Ocak Pazar günü saat 13.00’te İzmir Barosu’nda gerçekleştirilecek İzmir İşçi Kurultayı’na katılım çağrısı yapılarak son buldu.
Panelin gerçekleştirildiği salona iş cinayetlerinin son bulması ve tam donanımlı hastane talebinin olduğu, 15-16 Haziran Direnişi’nin 50. yılını selamlayan, Necmettin Giritlioğlu’nun mücadelesini vurgulayan ve grev yasaklarına, YHK darbesine karşı mücadele çağrısı yapan ozalitler asıldı. Salonun girişinde ise masa açılarak İzmir İşçi Kurultayı’nın bugüne kadar kullandığı bildiriler, 5 Ocak’taki kurultaya çağıran broşür ve stickerlar konuldu.
Kızıl Bayrak / İzmir