“Tepeden tırnağa arı bir ozan”: Hasan Hüseyin Korkmazgil

“Bu seslenişte, asla bezginlik yoktur, bunalmışlık yoktur; herhangi bir inancın yitirilişi ve davaya boşvermişlik yoktur. Umut, bir noktada öfkeye yenilirse, öte yandan çıkar gün ışığına. Ozan kendini, yaşamın orta yerinde bir görev yüklenmiş olarak bulmuştur; bundan caymak, buna sırt çevirmek, ölümle yenilgiyle yok oluşla eşanlamlıdır.” Bundan ötürü de ölümsüzdür Hasan Hüseyin.

  • Haber
  • |
  • Kültür-sanat
  • |
  • 26 Şubat 2018
  • 11:58

Açlığı, işsizliği, zulmü ve yalnızlığı tatmış bir şair Hasan Hüseyin Korkmazgil.  “Selam onadır, saygı ona”. “Denize varmaktır amacı” Hasan Hüseyin’in. “Yolcu” şiirinde atıf yaptığı “yolcu” kendisidir. “Yol” ise tarihin akışı.

“Büyükse dağ, aşamıyorsa üstünden nehir, dolanır çevresini dağın.

Büyükse kaya, söküp atamıyorsa nehir,

birikip birikip taşar üstünden, dolanır yanını yöresini.

Yokuşsa yolu, koşamıyorsa menderesler çizer nehir.

Uçurum çıkarsa önüne, kapıp bırakır kendini nehir, açar kanatlarını;

varır varacağı yere, oraya denize”

Onca nehir, onca dağ, engel aşmıştır Hasan Hüseyin. Burjuva cumhuriyetin ilk yıllarında demir yolu işçisi bir babanın çocuğu olarak Sivas Gürün’de doğar. Parasız yatılı sınavları ile okur. Öğrenimini Niğde ve Adana da tamamlar. Son olarak Ankara Gazi Eğitim Enstitüsü’nde Edebiyat Bölümü’nü bitirir.

“Mutlu günlerin dışında

Ekmek kavgasının içinde doğdum

Tutsak sabahlar yaşadım masmavi özlemlere kandım

Kavak yapraklarında sakız gibi güneşler

Yitik bereketler arkasında çırılçıplak

Düşlerle savrulup gitti çalınmış çocukluğum”

Öğretmenliğe başlar Hasan Hüseyin. “Ağrıları tanır, yüreğini şarkılara şiirlere dökerdi”. Eşi Azime Korkmazgil’in deyimi ile “her bir şiirin gün ışığına çıkarılışı, koskoca bir kavgaydı, sancıydı, coşkuydu, ölümdü. Kendinle boğuşmanın her bitiminde, bir başka yaratışın arayışlarına yönelir, yeni bir özgürlüğe doğru koşardın. Acıların yükünü kendine göre taşırdın... Tepeden tırnağa arı bir ozandın sen; o dağlarda da bu yerlerde de.” (“Kandan kına yakılmaz” kitabına Azime Korkmazgil’in yazdığı önsözden)

Nazım Hikmet şiirleri okuduğu için, gerçekleri şiirlerine döktüğü için yargılandı, üç yıl hapis cezasına çarptırılarak öğretmenlikten kovuldu. Üniversite mezunu olmasına karşın er olarak 27 ay askerlik yaptırıldı. Tabelacılık, arzuhalcilik, portre ressamlığı gibi işlerde çalıştı. Gazetelerde çalıştı, basın emekçilerinin örgütlü mücadelesine katıldı. Basın-İş Sendikası Genel Sekreterliği yaptı. Ve aktif bir TİP’liydi. 1969 seçimlerinde Çorum’dan TİP milletvekili adayı oldu, kazanamadı. Hasan Hüseyin’in acıları hiç de bireysel dünyanın kişisel hesapları ile ilgili değildir. Şiiri anlatır acılarını.

“Hiç yalan söylemedi kalın çizgilerle susuşu yoksulluğun

hiç yalan söylemedi gözlerde zulüm

ve çıplak uykularında zengin düşleri milyonların

hiç yalan söylemedi

hiç yalan söylemedi bu ozan

elbet bir bildiği var bu kayguların

birikip birikip durmadan bir yerlerde

acıların öfkelerin birikip bir yerlerde

yekinmesi yatanların ve yürümesi

akması küçüklerin ve katılması  yıkması bir şeylerin

ve yıkılması

yıkılıp yapılması

hiç yalan söylemedi bu ozan 

işte karton kaleleri kapitalizmin

işte gözün göze düşman olduğu

işte elin ele düşman  ve işte benim

yeryüzünde güller gibi açılan devrimlerim

Kamboçya’da kalkan kamçı

şaklar Çukurova’da belimde benim

İstanbul’da verilmeyen hak

durdurur Dakota’nın volanlarını

ve der ki öpüp kaldırdığım ekmek

- beni böyle yerden yere çalan şey -

New York’ta bitmişse grev

ben burada bil ki grev gözcüsüyümdür

benim gözlediğim

gel benim yürek yağım

gel benim

kuşak kuşak  yoluna kurban olduğum

gel!”

Kuşak kuşak yoluna kurban olunan sömürünün olmadığı bir dünyaydı. Acı toplumsaldır, sınıfsaldır. Grev gözcüsüdür Hasan Hüseyin, acının sözcüsüdür, güzel günlerin bekleyenidir. Kaleminden süzülen şiir, dilden dile sürmektedir. “Dört bir yana haber salsam” Nurhak için yakılmış bir ağıttır, hâlâ söylenmektedir. Servet sefalet “Oranlama”sını tutturamaz Hasan Hüseyin, zaman “filizkıran fırtınasıdır”. “Hiç yalan söylememiştir” şair; tereddütsüz ölmektedir devrimciler, “bıçak kemiktedir”.  Su taşır ince elekle, iğne deliğinden dünyayı geçirir. Ve dünyaya seslenir Hasan Hüseyin Korkmazgil. Azime Korkmazgil anlatır bu seslenişi:

“Bu seslenişte, asla bezginlik yoktur, bunalmışlık yoktur; herhangi bir inancın yitirilişi ve davaya boşvermişlik yoktur. Umut, bir noktada öfkeye yenilirse, öte yandan çıkar gün ışığına. Ozan kendini, yaşamın orta yerinde bir görev yüklenmiş olarak bulmuştur; bundan caymak, buna sırt çevirmek, ölümle yenilgiyle yok oluşla eşanlamlıdır.” Bundan ötürü de ölümsüzdür Hasan Hüseyin.

G. Umut