Bu koşum saltanatı yalan!

Ölümünün 33. yılında devrimci şair Hasan Hüseyin Korkmazgil'i saygıyla anıyoruz...

  • Haber
  • |
  • Kültür-sanat
  • |
  • 26 Şubat 2017
  • 08:04

Satılığa çıkarılmış dünyada ille de açlıkta, sefalette, yıkımlarda ve savaşlarda doğan, büyüyen, yaşayan ve ölenlerin beşiğidir Hasan Hüseyin Korkmazgil.

Babası Nalbantoğlu Şükrü, 1. Emperyalist Paylaşım Savaşı'nda Kafkas Cephesi'nde savaşmış, Ulusal Kurtuluş Savaşı'nda istiklal madalyasını hakketmiş, savaş sonrasında ise kendi topraklarında esir yaşamış milyonlardan biridir. Ekmekle doyan, ekmekle avutulan ve ekmekle korkutulan milyonlardan birisi...

7 boğaz yüklüdür Şükrü Bey ve geçim için bir ilkokulda hademelik yapmaktadır. Hasan Hüseyin babasının çalıştığı okulda ilkokulu bitirir. Komşusundan ödünç aldığı ayakkabıyla, 60 kilometre yürüyerek parasız yatılı okul sınavlarına girecektir daha sonra ve ardından Ankara Gazi Eğitim Enstitüsü, öğretmenlik…

Öğretmenlik mesleğinin ilk yıllarında toplumcu gerçekçi sanat akımının temsilcilerinden olan komünist şair Nazım Hikmet’i okuduğu için ihbar edilir. Sosyalist, komünist propagandayı suç sayan anayasa maddeleri gereğince de hakkında dava açılır ve Nazım Hikmet’in de üyesi olduğu Türkiye Komünist Partisi'ne yönelik 1951 davasına dahil edilir. Dava sonucunda onca emeğin, acının, komşudan alınan ödünç ayakkabının, 60 kilometre yürünen yolun hakkı alınır elinden, tüm kamu hakları iptal edilir.

Gemiler, trenler, madenler ve fabrikalar dolusuyum dediği ülke topraklarında, zindanları da doldurur yaşamına Hasan Hüseyin ve Elbistan, Nevşehir’de hapis yatar. Cezaevlerini boşaltır, askerlik yollarına sürülür ve uzun dönem askerlik yapmak durumunda bırakılır.

Askerlik biter ama açlık, yoksulluk, işsizlik pençesinde esirgenir dünya ondan. İnşaatlarda çalışır, resim çizer, arzuhalcilik yapar. Yaşadığını anlatır, anlattıklarını yaşar, şiire dizer. Açlığın, yoksulluğun göğsünde büyüttüğü şiirlerinde ille de yarının sömürüsüz dünyası vardır. Değil mi ki o dünya için dövüşmüştür, değil mi ki o dünya için bayraklı, pankartlı yürüyüşlere, halaylı horonlu grev şenliklerine katılmayı bir aşk gibi duymuştur.

Ezilenlerin şairidir Hasan Hüseyin, ama ille de kavganın

1984’te hayata veda etse de şair, bıçağın kemiği geçtiği bu günlerde direncin türküsü, direncin şiiri olarak harlı yanmaktadır.  57 yıllık yaşamı ve yaşamından süzdüğü şiirleriyle insanca bir yaşamı, tertemiz bir sevdayı ve o büyük davayı ne de güzel anlatmıştır, yaşamıştır.

Onda bitmeyen kavga, geçmişten bugüne ve geleceğe uzanmakta, yarın sömürüsüz dünyanın kurulacağı bilincine belenmiş dizeleri bugünün karanlığını delik delik delmektedir. O kurşunlara ses veriyoruz;

Onlar için her şey bitti

Her şey bitti onlar için

Su değil içtikleri

El değil sıktıkları

Ekmek değil yedikleri

Onlar için her şey bitti her şey

Anaları yok onların

Aşkları özlemleri

Bekledikleri yoktur yoktur

Kime diyecekler güzelim diye

Kime diyecekler gözümün nuru

Kime diyecekler bir tanem diye

Kime diyecekler ömrümün varı

Bitti bitti artık her şey bitti

Onlar için artık her şey bitti

Bu törenler, bu cayırtı

Bu altınlar bu yaldız

Bu koşum saltanatı yalan

Yalan, yalan, yalan, hepsi yalan

Korkudur bayrakları korku

Ne yaslanacak duvar

Ne tutunacak bir dal var

Değil mi ki kırdılar bu fidanları

Değil mi ki ağlattılar bu analar

Bitti bitti artık her şey bitti

Onlar için artık her şey bitti