Neşet Ertaş Kırşehir’de doğdu. 14 yaşında gurbetle tanıştı. İstanbul’da ekmeğini kazanmak için alınteri dökerken ilk bestesini üretti. Kısa bir süre sonra ilk plağını çıkardı. “Neden garip garip ötersin bülbül” türküsü ile öne çıktı. Kendi özgün tarzını yarattı.
Emekçilere duyduğu saygı ve sevgiyle öne çıktı. Hemen her parçasında kendini garip olarak tanımladı. Neden garip sorusuna çarpıcı bir yanıt vermişti. O aşağılanan, hor görülen abdallar adına kendine garip dediğini söylerdi. O gerçek bir abdal gibi yaşadı.
Neşet Ertaş’ın ölümünün ardından, abdallardan on yıllar boyunca ilgisini esirgeyen düzen partilerinin şefleri Neşet Ertaş’ın şahsında abdalları ilgiye boğdular. 50 yılı aşkın sanat yaşamı boyunca öteki muamelesine maruz kalan Neşet Ertaş’ı, yaşamını yitirmesinin ardından yaptıkları gösterişli törenle bir defa daha öldürdüler.
Neşet Ertaşların düzene ve emekçilere bakışları
Neşet Ertaş’ın babası Muharrem Ertaş, Dadaloğlu’nun “hakkımızda devlet vermiş fermanı, ferman padişahınsa dağlar bizimdir” dizelerinin içinde yer aldığı şiiri besteleyerek düzene olan öfkesini ortaya koymuş, egemenlere karşı duruşunu sergilemiştir. Oğul Neşet Ertaş da düzenin hizmetkarı Süleyman Demirel tarafından verilen devlet sanatçısı unvanını almamış, “ben halkın sanatçısıyım” diyerek babasının yolundan yürümüştür.
Neşet Ertaş bozlakların ustasıydı. Musa Ağacık’la yaptığı röportajda bozlakları “Bozlak bir feryattır Musa gardaş. Feryadın bir başka anlamı da derdini isyan ediyor. Bizimki ezikliğin feryadı…” olarak tanımlamıştır. Neşet Ertaş mütevaziliği ve alçakgönüllü duruşu ile de öne çıktı.
Kapitalizmin her şeyi tükettiği, çok kısa süreler içinde starlar yaratıp, bitirdiği, rekabetin ölçüsüzce öne çıktığı koşullarda, açlıkla terbiye olma pahasına Neşet Ertaş bildiği yoldan yürüdü. O telif hakkı vb. bireyci rekabetçi yaklaşımların tuzağına düşmedi. Yüzlerce parçası çeşitli sanatçılar tarafından okunmasına rağmen, onlardan maddi talepte bulunmadı.
Neşet Ertaş’ın türkülerinin kaynağı ezilenlerdi. Yüzü hep emekçilere dönüktü. Neşet Ertaş düğünlerinde sazını çaldığı yoksul insanları konserlerinde görmek istiyordu. Bir söyleşide “Onların gelmesini istedim hep, garip insanların, biz onların ekmeğini yedik hep” diyordu. Ömrü boyunca sesi ve sözüyle ezilenlerin yanında yer alarak ekmeğini yediği emekçilerle birlikte oldu bozkırın tezenesi…