Kadın işçi ve emekçiler çalışma yaşamında türlü sorunlarla karşı karşıyadır. Bu sorunlar arasında yer alan mobbing ve diğer taciz uygulamaları, topluma egemen gerici algı nedeniyle, kadın işçi ve emekçileri daha çok etkilemektedir.
Genel anlamda tehdit edici, rahatsızlık verici, toplumsal yaşama ve etik kurallara uygunsuz davranışlar taciz tanımı içinde değerlendirilir. Taciz daha geniş kapsamda ve durumlarda kullanılmaktadır. Mobbing ise bir taciz türü olarak daha çok çalışma yaşamında karşımıza çıkmaktadır. Ancak mobbing çeşitli topluluk ya da kurumlar içinde de görülebilmektedir.
Mobbing genel anlamda çalışma yaşamında işçi ve emekçilerin karşı karşıya kaldığı baskı, şiddet, yıldırma gibi rahatsız edici hareketleri kapsamaktadır. Psikolojik taciz olarak da tanımlanan mobbing “güce, yetkiye, konuma” sahip patron ya da vekillerinin konumlarını kullanarak işçi ve emekçilere uyguladıkları saldırgan davranışlardır. Psikolojik şiddet, aşağılama, alay etme gibi saygısız davranış ve tutumlardır. Bunun yanında aşırı iş yükü vererek ya da istemediği bir yerde çalışmaya zorlayarak bezdirmek de bu kapsamda değerlendirilmektedir. Amaçlanan işçi ve emekçinin hem psikolojik hem fiziksel olarak yılması, işten kendisinin çıkmasını sağlamaktır. Uygulamada farklı türleri bulunan mobbingin en çok görüleni işyerlerinde bu tip “üst” konumdakilerin uyguladıkları türdür. Düşey psikolojik taciz olarak ifade edilen bu türün özellikle kıdem hakkını kazanmış ya da patronların “sakıncalı” gördüğü hak arama mücadelesinde öne çıkmış işçi ve emekçilere uygulandığını sıklıkla görmekteyiz. Yatay psikolojik taciz olarak adlandırılan bir diğer mobbing türü ise benzer pozisyonlarda olan işçi ve emekçiler arasında çekememezlik, rekabet vb. çıkar çatışmaları sonucunda görülmektedir. Bu, kapitalist üretimin koşulladığı yüksek performans dayatmasının, işçi ve emekçiyi rekabete zorlayarak kârını arttırmayı hedefleyen uygulamaların emekçilerdeki yansımasıdır. Patronun aşırı kâr hırsı işçi ve emekçileri adeta birbirine düşman etmekte, yabancılaştırmaktadır. Kapitalizmin yarattığı bireyci, dayanışma ruhundan yoksun insan ilişkileri ortamında bu mobbing türü de sık yaşanmaktadır.
Bir diğeri de dikey psikolojik taciz olarak adlandırılan mobbing türüdür. Nadir görülen bir durum olsa da çalışanların yöneticiyi kabullenememesi, eski yöneticiye duyulan bağlılık, kıskançlık gibi biçimlerde yaşanmaktadır.
Bahsedilen tüm mobbing türleri kapitalist sınıfsal ilişkilerin sonucu olarak yaşansa da ırkçılık, mezhepçilik, cinsiyetçilik gibi ayrımcılık türleriyle birlikte görülmektedir.
*
İşyerlerinde kadın işçi ve emekçilerin çok sık karşılaştığı bir taciz türü de cinsel tacizdir. Bu tanımda genel anlamda kişinin istemi dışında maruz kaldığı cinsel şaka, teklifler, cinsel içerikli görsel, sözel ya da fiziksel halleri kapsayan davranışlardır. Kadın işçi ve emekçiler çalışma yaşamında bu yönlü davranışlara sıklıkla maruz kalmaktadır. Bu tacizlere boyun eğmeyen kadınlara çeşitli tehdit ya da mobbing uygulamaları dayatılmaktadır.
Bahsi geçen sorunlar işyerlerinde sıklıkla yaşanmaktadır. Ancak çoğu durumda toplumdaki geri bilinç koşullarında ya suskunlukla, boyun eğmeyle karşılanmakta, ya da kimi zaman farkına bile varılamamaktadır. Bilinçli ve örgütlü işçi ve emekçiler ise buna karşı koymakta, mücadele etmektedir.
İşçi ve emekçilerin emeklerinin ve bedenlerinin azgınca sömürüldüğü bu düzende sömürünün, tacizlerin ve diğer baskı uygulamalarının önüne ancak örgütlü güçle geçilebilir. Son dönemde Tuzla Rimaks’ta, Manisa ECA Valfsel Armatür AŞ’de ve Çiğli Organize’deki Kastaş’ta direnen kadın işçilerin verdikleri mücadeleler oldukça önemlidir. Kadın işçiler tacize, mobbinge ve sömürüye karşı daha çok ses vermeli, mücadeleyi büyütmelidir!