“Bir de helallik istiyorlar, ne helal edeceğim”
Birinci depremzede: Deprem oldu. Çok zor zamanlar geçti. Kimsenin başına gelmesin çok zor. Ne gelen var ne giden. Birçok şehirde deprem oldu. Maraş'a, Hatay'a çok insan gitti. Burası unutuldu. Diyabakır’dan, Urfa'dan, Van'dan insanlar geldi kurtardı bizi. Devlet yoktu, şimdi de yok. Şimdi seçimler yaklaştı arabayla gelip gidiyorlar. O özel arabalarıyla ilk gün gelselerdi çok canımız yanmazdı. Niye gelmediler. Şimdi geliyorlar iki aş dağıtıyorlar, kendilerini şaklatıyorlar. Yarın ne olacak? Bugün doydun, yarın yok. Sadece bir partiye demiyorum hepsi de aynı. Özel araçlarla geziyorlar, resim çekiyorlar. Ne ihtiyacın var diye sormuyorlar bile. Şimdi seçim için geliyorlar.
Evimiz az hasarlı dediler. İlk depremden sonra gelen giden yoktu. 6,4’lük depremden sonra geldiler. Kapıdan baktılar. İçeri bile girmediler. Artçılar oluyor. Üst duvarın yana geldiğini görüyoruz. Az hasarlı dedikleri için yardımda gelmiyor. Dağıtılan paralardan bize hiç gelmedi. Nereye gideyim şimdi. Gitmekte istemiyorum. Hepimizi bir yerlere gönderip dağıtıyorlar.
Bir de helallik istiyorlar. Ne helal edeceğim. Bir beklentim de yok. Kime faydaları olmuş da bize olsun.
“Yolun başında yalnız kaldığımız için korkuyoruz”
İkinci depremzede: Deprem olduğunda 4 gün çığlıklar geldi kimse yoktu. Çığlıklar arasında kaldık. Kimse gelmedi. Canlarımızı kaybettik.
Evimize az hasarlı dediler. Ama korkudan giremiyoruz. Hasta babamız var. Yatalak. Çadırda kalmak çok zor. Tuvalet zor. Temizlik yok. Şimdi havalar sıcak. Çadırda kalınmıyor. Böcek çıktı, sinek çıktı. Çadır terleme yapıyor. Konteyner yok. Gündüzleri evin bahçesindeyiz. Akşamları yatmaya gidiyoruz sadece. Şimdi bayram diye kalan da yok çadırlarda. Az kişiydik. Kalanlarda ziyarete gitti. Yolun başında yalnız kaldığımız için korkuyoruz. Kalamıyoruz.
Adıyaman Narlıkuyu’da Kobaneli ve Halepli göçmen kadınlarla görüştük. 11 yıl önce savaştan kaçıp Adıyaman'a sığınan ağır hasarlı evlerine girmeyen göçmenler geçtiğimiz günler boyunca sürekli ayrıma uğradıklarını anlattılar.
-Deprem oldu, çadır bulamadık. Adana'ya gittik. Adana çok kötüydü. “Suriyelilere hiçbir şey vermeyin” diye bağırıyorlardı. Gelen yardımları önce Türkler alacak sonra siz diye bizi uzaklaştırıyorlardı. Adıyaman'a geri döndük. HDP Koordinasyon merkezi bize hemen çadır kurdu. Biraz aşağıda da çadırlar var. (AFAD ve İnsani Yardım Vakfı çadırları) Oraya da eşyalar geliyor. Onlar da kötü davranıyor bize. Ne olacak ki. Sen nasılsan ben de öyleyim. Evimizde her şey var ama yıkıldı. Devlet olsa yardım olsa çıkarırdık öylece kaldı.
Yeni doğum yapmış bir göçmen kadın ise deprem nedeniyle bebeğin sağlıklı doğmadığını şu sözlerle ifade etti.
"Deprem olduğunda hamileydim. Günlerce bekledik. Soğuktu, yemek yoktu, su yoktu. Korktuk. Çadırda beslenemedim. Bebeğimde küçük doğdu. Şimdi 11 günlük. Çadır koşullarında iyileştirmeye çalışıyoruz."
Bir belediye işçisi yine ilk günlerde kimsenin yardıma koşmadığını belirterek şunları söyledi:
“Sadece müteahhitler suçlanıyor. Bu organize bir iş. Bu işi yapan betoncudan imzayı atan belediyeye, doğru düzgün deneyim yapmayan herkes suçlu. Herkes elini vicdanına koysun. Çoluk çocuk çadırdayız.
Ahlaklı bir toplum değiliz. Ailece bir araya gelmiyoruz, çocuklara dürüstlüğü, hak yememeyi öğretmiyoruz. Sonra herkes keyfini parasını düşünüyor. Şimdi kimisi anasız, babasız kimisi evlatsız kaldı. Şimdi pişman olmak fayda vermez. Önceden önlem almalıydık. Kimse af dilemesin, pişmanım demesin. Helallik istemesin."
Kızıl Bayrak / Adıyaman