2014 yılında, Çiğli AOSB’de bulunan Kastaş fabrikasında baskıya, mobbinge, tacize, eşitsiz ücretlendirmeye ve onursuzlaştırma politikalarına karşı örgütlenme çalışması yaptığımız için işten atılmış ve 70 gün boyunca kapı önünde direnmiştik. Direnişe geçtiğimizde taleplerimizden biri de daha fazla kâr elde etmek için yapılanların sorumlusu, baskı ve tacizleri uygulayan formen Mehmet Uygun ve müdür Zeki Özmen’in işine son verilmesiydi.
Fabrika önünde direndiğimiz 70 gün boyunca işçi kadınların sorunlarını her yerde dile getirerek görünür kıldık ve direnişimizi “tüm işçi kadınların sesi olmaya” adadık. Formen Mehmet Uygun’u ve onun uygulamalarını, bunun üretimi artırma politikası olduğunu her fırsatta teşhir ettik. Direniş boyunca formen Mehmet, işyerinde kimseyle konuşamamaya başlamış, işçilere bir şey söyleyemez hale gelmişti. Fakat işveren geçmişten bu yana formenin bu uygulamaları üzerinden sömürüyü artırmış, her gün daha fazla kâr elde etmeye başlamıştı. Bu nedenle kamuoyunda prestij kaybını dahi göze alarak, tacizci formen ve müdürü işten atmamıştı. Direnişin bitmesi ve aradan geçen uzun sürenin ardından tüm uygulamalar aynı şiddetiyle sürdürüldü.
Geçtiğimiz günlerde de bazı kadın işçiler formen Mehmet Uygun’u baskı ve mobbing yapması yüzünden şikayet ettiler. Formenin, kadınları taciz ettiği tekrar konuşulmaya başlandı. Patronun formen üzerinden elde ettiği kârın yanında uygulamalar artık prestijini tehlikeye atacak duruma gelmiş olacak ki patron, formenden kurtulmaya karar vermiş ve işten atmış oldu.
Sendikalaşma çalışması sürdürdüğümüz dönemde kadın işçilere formenin tacizlerini teşhir ettiğimizde “burada taciz yok”, baskıyı kabullenmeyelim dediğimizde “formen başka nasıl idare edecek bu kadar kadını” cevaplarını alıyorduk. Hatta çalışmalarımız tıkanma noktasına geldiğinde dağıttığımız bildiride formene “tacizci” dememiz, işçi kadınlar tarafından şiddetli tepkiye yol açmıştı. Bizler biliyoruz ki bu toplumda tacizi kabullenmenin zorluğu var, eşlerine böyle bir formenle çalışmayı anlatmanın zorluğu var, işsiz kalma ve eve kapatılma korkusu var, kabullenmenin karşı gelmekten kolay olduğu gerçekliği var. Kastaş’ta çalışan işçi arkadaşlarımız tabii ki direnişte olduğumuz dönemde, yazdığımız bildiride ne demek istediğimizi çok iyi anlamıştı. Formen Mehmet’in uygulamalarına karşı birlik olmak gerektiği çağrılarımız karşılıksız kalmamıştı. Fakat işçilerin topyekûn örgütlenemediği son zamanlarda bireysel de olsa yapılan şikayetler, Kastaş sermayedarı tarafından göğüslenemez görülmüş ve formenin işten atılmasıyla sonuçlanmış oldu.
Kastaş işçisi kardeşler,
Daha fazla kâr elde etmek için tacizci-baskıcı formeni koruyan Kastaş patronu, gerçeği ayyuka çıkaran direnişimizin yanı sıra bir takım şikayetler sonucu geri adım atmak zorunda kalmıştır. İşçi kadınların çifte sömürü koşullarını ve erkek sınıf kardeşlerimizle birlikte çalışma ve yaşam koşullarımızı değiştirmek için örgütlü ve kararlı bir mücadeleye atılmamız gerekmektedir.
Bizler birlik olmadıkça, güvensizliklerimizi bir kenara bırakıp sorunlarımızın üzerine gitmedikçe sömürü ve baskı artarak devam edecektir. Bireysel tepkilerle ancak uygulamaları yapanların ismi değişecektir. Ülkede içinden geçtiğimiz sürecin, ekonomik krizin, faşist baskı ve uygulamaların yaşamlarımızı, çalışma koşullarımızı günden güne katlanılmaz hale getireceği açıktır. İşyerlerimizde örgütlenmedikçe işsizlik sopası altında kölece çalışmaya itileceğiz ve hem toplumsal alanda hem de çalışma yaşamında fatura bizlere kesilecektir.
Kastaş Direnişçileri