"Kadınlar kendi bedeni üzerinde söz sahibi değil"

Birleşmiş Milletler (BM) Nüfus Fonu (UNFPA) bu yılki Dünya Nüfus Raporu’nu 14 Nisan’da yayınlandı.

  • Haber
  • |
  • Kadın
  • |
  • 15 Nisan 2021
  • 13:55

Birleşmiş Milletler (BM) Nüfus Fonu (UNFPA) bu yılki Dünya Nüfus Raporu’nu 14 Nisan’da yayınlandı. “Bedenim bana ait: Özerklik ve kendi kaderini tayin hakkını talep etmek” başlığı altında yayınlanan rapor, bu yıl öncelikle kızların ve kadınların fiziksel olarak kendi kaderini tayin hakkını ele alıyor.

UNFPA 2021 Dünya Nüfus Raporu, kadınların ve genç kızların kendi bedenleri üzerinde söz hakkına sahip olup olmamasına odaklanıyor. Kadınların ve kızların bedenleri hakkında karar verme gücüne ne ölçüde sahip olduklarını değerlendiriyor. Ayrıca hükümetlerin kadınların ve genç kızların kendi kaderini belirlemeyi ne ölçüde teşvik ettiğini veya ne ölçüde engellediğini de inceliyor.

Raporda, dünyada yüz milyonlarca kız ve kadının kendi bedenleri üzerinde söz hakkına sahip olmadıkları belirtiliyor. Buna göre, kadınların sadece yüzde 55’i sağlık hizmetleri, aile planlaması ve cinsel yaşamları konusunda karar verme gücüne sahip.

Nüfus Fonu raporu ilk kez fiziksel güçlendirme üzerine de odaklanıyor. Çalışma Latin Amerika, Afrika, Asya ve Avrupa’da çoğunluğu yoksul olan 57 ülkede 15 ila 49 yaş arasındaki kadınların durumunu analiz ediyor.

Rapordan yansıyan vahim tabloya Birleşmiş Milletler ve Alman federal hükümeti tepki gösterdiler. Yüz milyonlarca kadın ve kız çocuğuna yönelik baskı ve şiddeti kınayıp, verilerin “endişe verici” olduğunu vurguladılar. UNFPA Direktörü Natalia Kanem ise, bu rakamları ve durumu çok çirkin olarak değerlendiriyor ve “Yüz milyonlarca kadın ve kız bedenine sahip değil. Hayatları başkaları tarafından belirleniyor” diyor.

***

Almanya Federal Kalkınma Bakanı Gerd Müller, korona salgınının aynı zamanda gelişmekte olan ülkelerdeki kadın nüfusunun acı çektiğini, bunların yoksulluk ve şiddet krizi sarmalı içinde olduklarını vurguladı. Kadın sünnetinde “dramatik bir artış” olduğuna ve sünnet suçunun Almanya’da da işlendiğine dikkat çekti.

Alman Dünya Nüfusu Vakfı’nın (DSW) genel müdürü Jan Kreutzberg, korona nedeniyle okullar gibi birçok kontrol mekanizmasının artık ülkelerde uygulanamadığını söyleyerek genital mutilasyondaki artışı açıkladı. Kilitlenmeler nedeniyle çocuklar artık sınıfa gidemiyor, evde erkek egemen bir ortama ve sünnete maruz kalıyor diyen Kreutzberg,”Krizlerde, daha fazla kadın ve kız zorla evlendirme ve sünnet kurbanı oluyor! Cinsel ve toplumsal cinsiyete dayalı şiddet artıyor. Kriz zamanlarında cinsel sağlık ve üreme sağlığı hizmetlerini sürdürmek ve gençleri cinsel ve üreme hakları konusunda eğitmek için daha çok şey yapılması gerekiyor.” açıklamasında bulundu.

DSW, korona salgınını kontrol altına almak amacıyla okulların kapatılması durumunda genç kızların toplumsal cinsiyet temelli şiddete maruz kalma riskinin arttığına dikkat çekiyor. Kilitleme düzenlemeleri nedeniyle kızların ve kadınların fiziksel olarak kendi kaderlerini tayin hakkı konusunda bilgilendirilmelerini sağlayan pek çok cinsel sağlık ve üreme sağlığı hizmetleri artık mevcut değil. Ek olarak, dünya genelindeki ülkelerin yalnızca yüzde 56’sı yasal olarak kapsamlı bir cinsel eğitimi benimsemiştir.

Raporu hazırlayanlar, sürdürülebilir ilerlemenin ancak cinsiyetler arasındaki yapısal sosyal ve ekonomik eşitsizliğin ortadan kaldırılmasıyla sağlanabileceğini vurguluyor. Bu aynı zamanda her bireyin kendi vücudu hakkında karar verme gücünü de içerir. Erkeklerin, kadınların kararlarına saygı duyan “müttefikler” olması gerektiği belirtiliyor.

***

Dünyada halen ülkelerin yalnızca yüzde 75’i doğum kontrolüne güvenli erişim sunuyor. Cezayir ve Tayland dahil 20 ülkede bir tecavüzcü kurbanıyla evlenirse cezadan muaf tutulabilir. 43 ülkede evlilik içi tecavüz ise suç sayılmıyor. Raporda, birçok kadın ve kız çocuğunun kadın sünneti ve aşağılayıcı bekaret testlerinin kurbanı olduğu veya çocukken zorla evlendirildiği belirtiliyor.

Latin Amerika, Doğu ve Güneydoğu Asya’daki ergen kızların ve kadınların yaklaşık yüzde 76’sı sağlık hizmetleri, aile planlaması ve cinsel yaşam alanında özerk kararlar alırken, Sahra altı Afrika’da bu sayıda %50’den az bulunuyor. Mali, Nijer ve Senegal gibi ülkelerde ise kararları kendileri veren kadınların oranı yüzde 10’un altında.

***

Dünya Nüfus Raporu’na göre, Korona krizinde kadına yönelik şiddet dramatik bir şekilde arttı. Federal Kalkınma Bakanı Gerd Müller tarafından Berlin’de sunulan raporda, salgının başlangıcından bu yana cinsiyete dayalı şiddet ve erken evlilik gibi zararlı uygulamalar, her zamankinden daha fazla kadın ve kız çocuğunu tehdit ettiği belirtildi.

Almanya’da da kadın cinayetleri ve tecavüz sayısı çarpıcı biçimde artıyor. Almanya’da tecavüze uğrayan yüz kadından sadece biri failin mahkum edildiğini görebiliyor. Kadınların yüzde 85’i ise suçu bildirmiyor.  

***

Cinsiyet eşitliği, uluslararası toplumun 2015 yılında kabul ettiği ve 2030 yılına kadar ulaşılması gereken 17 sürdürülebilirlik hedeflerden biridir. Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu UNFPA, cinsel ve üreme sağlığını savunan Birleşmiş Milletler kuruluşudur. Hedeflerden biri, herkesin kontraseptiflere (doğum kontrol ilaçları) erişimini ve hamile kadınların güvenli doğumlar yapmasını sağlamaktır.

BM ve bağlı kurumlar kadınların yaşadıkları vahim sorunları saptıyor. Birçok kurum ya da kişi kadınların maruz kaldığı şiddete ‘sert tepki’ gösteriyor. Bazı kurumlar ise ne anlama geldiği belli olmayan ‘sürdürülebilir hedefler’ ilan ediyor vb. Ancak bunların hiçbiri sorunun esas kaynağına, yani sınıfsal eşitsizlikler üzerine kurulu kapitalist sistemin cinsiyet eşitsizliğini de her gün yeniden ürettiğine değinmiyor. Oysa esas kaynağı saptamayan ya da daha vahimi özellikle gizleyen yaklaşımlarla hiçbir soruna gerçek çözüm üretilemez.

Kaynaklar: Evengelisch, Tagesspiegel