AKP’nin İstanbul Sözleşmesi'ni görüşeceği MYK toplantısı; yapılan eylemler ve gelen tepkiler üzerine iki kez ertelenmişti. Toplantıdan sonrası demogojiye başvuran AKP sözcüleri "Türkiye kendi tezini ortaya koyabilecek, kendi hukukunu üretebilecek yeteneğe sahiptir. Bütün kadın örgütlerinin görüşlerine açığız ve değerlendiriyoruz" diyerek bir kez daha geri adım attı.
BirGün'den Dilan Esen'in haberine göre kadın örgütleri İstanbul Sözleşmesi’nden vazgeçmeyeceklerini söyleyerek, sözleşmenin yükümlülüklerinin yerine getirilmesini istedi.
“Kazanılmış haklarımıza yapılan saldırılara son verin”
Eşitlik İçin Kadın Platformu (EŞİK) üyesi ve öğretim görevlisi Ӧzlem Altıok:
“Kadına karşı şiddet toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin doğurduğu bir sonuçtur.İstanbul Sözleşmesi’nin felsefesini ve öngördüğü bütünsel politikayı oluşturan ana tema, hayatın tüm alanlarında kadın erkek eşitliğini sağlamaktır.
Hükümet kadına karşı şiddetle mücadele etmek istiyor ise yapması gereken, eşitlik ilkesini benimsemek ve kendi iktidarı döneminde TBMM’de oybirliği ile onaylanan sözleşmeyi etkin biçimde uygulamaktır.
İktidar bunları yapmak yerine, birtakım hesaplarla ve cemaatlerin baskısıyla, sözleşmeden çekilmeyi tartışmaya açmıştır. Oysa bu sözleşmeden çekilmek, uluslararası insan hakları sisteminden çıkmak anlamına gelecek, ciddi sonuçlar doğuracak bir hamledir.
Hükümet karşısında bunun bilincinde olan ve beklemediği kadar geniş tabanlı bir toplumsal muhalefet bulmuştur. Bu muhalefeti örgütleyen, on yıllardır kadınların kazanılmış haklarını koruma mücadelesi veren kadın hareketidir.
İçinden geçtiğimiz bu dönemde bu hareketin adresi de bellidir: Eşitlik İçin Kadın Platformu (EŞİK). EŞİK, pek çok alandaki kazanılmış haklarımızı korumak amacıyla oluşturduğumuz bir platformdur. Şiddetin doğurduğu tahribatı gidermek için cansiperane çalışan 300’ü aşkın kadın ve LGBTİ+ örgütünden oluşan platformumuz, 150’ye yakın sivil toplum örgütü, meslek odası ve sendika tarafından da desteklenmektedir.
Ömer Çelik “Kadın örgütlerine soracağız” demiş. Sormadılar, ama biz EŞİK olarak söyledik; söylemeye devam edeceğiz: Eşitlik ilkesine ve kazanılmış haklarımıza yapılan saldırılara son verin. İstanbul Sözleşmesi’nin gereklerini yerine getirmek için EŞİK’in acil ve somut taleplerini baz alarak acil eylem planı açıklayın.”
“Fesih,değişiklik tartışmalarına son verilmelidir”
Nar Kadın Dayanışması Gizem Gül Kürekçi:
“İstanbul Sözleşmesi’nin tartışmaya açılması bile kabul edilemezken sözleşmeden çekilmek isteniyor. İçeriği çarpıtarak, yersiz tartışmalar açığa çıkararak konunun özünü ve önemini bulandırmalarına izin vermeyeceğiz. İstanbul Sözleşmesi’ne müdahale amacıyla yürütülecek süreçte tüm sorular ve arayışlar için bakılacak tek bir yer var; o da kadın mücadelesi.Devletin alması gereken bütün sorumlulukların AKP eliyle ihlali söz konusu.
İstanbul sözleşmesinin uygulanmasını değil kaldırılmasını tartışanlar, kadın örgütlerinin görüşlerine açık olduklarını ifade edenler bizim olan sokaklarda kendimizi ifade etme özgürlüğü tanımayanlardır. Bizler yaşamlarımızı, geleceğimizi, haklarımızı katillere, hayatlarımız üzerinde tahakküm kurmaya çalışan gerici azınlığa, vakıf ve tarikatlara, istismarcıları aklamaya çalışanlara bırakmayacağız. Fesih, değişiklik gibi yersiz tartışmalara derhal son verilerek, tek bir harfine bile dokunulmadan İstanbul Sözleşmesi uygulanmalıdır.”
“Sözleşme uygulanana kadar meydanlarda olacağız”
Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu Derneği İstanbul Temsilcisi Fidan Ataselim:
“Cumhurbaşkanı tarafından “Halk istiyorsa İstanbul sözleşmesinden imzamızı çekeriz” ile açılan cümle şu anda üzerinde çalışıyoruza çekilmiş olsa da o cümlenin noktası konulmadı henüz. Son araştırmalara göre halkın büyük çoğunluğu İstanbul Sözleşmesi’nin kalması gerektiğini söylüyor. Numan Kurtulmuş ve ufak bir çevrenin hala çekinilmesi yönünde baskı yaptığını fakat buna karşı ciddi de bir sözleşmede kalınması ile ilgili direnç olduğunu da biliyoruz. Belki de AKP hükümeti ilk defa kendi içinde ayrılığa düştü ve kadınlar bunu tüm kadınlar için hedefli, politik, fikri ve pratik örgütlü mücadelesi ile sağlayabildi. Şimdi Ömer Çelik baktığı döndüğü her sokak başında, baktığı binalarda, yürürken duvarlarda, takip ettiğimiz davalarda ve kadın cinayetleri ardından meydanlarda ve konuştuğu her kadında artık “İstanbul sözleşmesi yaşatır”ı görüyorsa kadın hareketi sayesindedir. Bu yüzden kadınların görüşünü artık ezberlemiştir. Bir lütuf değildir görüşlerinize açığız sözü. Ayrıca İstanbul Sözleşmesi’nin aileyle ilgili getirdiği bir düzenlemesi yoktur. Sözleşme şöyle olsun aile böyle olsun demez. Ama der ki şiddet ortaya çıktığı zaman kadının korunması devletin görevidir der. Ömer Çelik’in manipülatif açıklamalarının aksine şiddet ortaya çıktığı zaman kadını korumak ile aile korumak çelişir ve o noktada devlete yükümlülükler getirir sözleşme. Kadınlar özel ya da kamusal alanda ayrı birey ve öznedir ayrı hakları vardır ve başka bir yapı ile bu hakları bastırılamaz. Ailelerin nasıl olacağı herkese göre değişir. Buna dair iktidarın bir düzenleme getirmesi dengeyi bozar ve oy çokluğu ile hükümet olmuş bir partinin tüm topluma dayatması olur. Toplum mühendisliği yapmaktır bu. Bu yüzden buna dair düzenlemeler yapmaları ile ilgili imalarının tehlikeli olduğunu belirtmek isterim. Nitekim kendileri bile yıllardır toplum mühendisliğinin ne kadar zararlı olduğunu anlatadurdular. Bizler hiçbir kadın yalnız yürümesin diye mücadele etmeye İstanbul sözleşmesinin her bir maddesi uygulanana kadar meydanlarda olacağız. 6284 ve İstanbul Sözleşmesi uygulanacak, kadınlar eşit yaşayacak.”
''Varız, var olacağız''
Kadınlarla Dayanışma Vakfı’ndan (KADAV) Özgül Kapdan:
“Ömer Çelik’in 18 Ağustos’ta yaptığı konuşmasında bahsettiği kadın örgütleri bizler miyiz? Emin değilim çünkü çok uzun zamandır ya yokmuşuz gibi davranılıyor ya da “mor çete” ve bunun gibi nefret söylemlerine maruz bırakılıyoruz. Marjinal gösterilmeye çalışıyoruz. Eril akıllı siyasetin bir türlü anlamadığı bir gerçeklik var. Eşitlik mücadelesi veren kadın örgütlerini dikkate almalılar çünkü bizler kendimiz de dahil canları yananlarız. Bu ülkede bir tane bile kadın yoktur ki cinsiyet ayrımcılığı, eşitsizlik veya cinsiyet temelli şiddetin herhangi bir biçimine maruz bırakılmamış olsun. Oğlan kardeşimizin sokakta oynamasına izin verilip de bize verilmeyişinden biliriz eşitsizliğin acıtan tadını. Bazılarımız yaşadığının eşitsizlik ya da şiddet olduğunun farkında olmayabilir ya da bunu söyleyemiyor olabilir ama içimizde bir yerde hisseder, aklımızın bir köşesinde tutarız. Eşitlik için çalışan bağımsız kadın örgütlerinin toplumla bağı bu sebeple kendiliğinden gelişen organik bir bağdır, köklüdür. Listeler dolusu üyemiz olması gerekmiyor, bizim ülkenin her yerinde, evli olsun olmasın her evde, gönülden üyelerimiz var. Kadın örgütleri 1980’lerin sonlarından itibaren yükselmeye başladı, 90’lı ve 2000’li yıllarda eşitlik yolunda çok önemli adımlar atılmasını sağladılar. Bu kazanımları, ayrı düştükleri her faktörü yeri geldiğinde bir kenara bırakıp birlikte çalışarak elde ettiler. Aynı birlikteliğin çok güçlü bir örneğini daha yaklaşık bir ay önce kurdukları EŞİK-Eşitlik İçin Kadın Platformu ile ortaya çıkardılar. KADAV bu platformun 312 bileşeninden sadece biri.
Bizleri ve savunduğumuz yasal metinleri aile düşmanları, yuva yıkanlar, ahlaksızlar, manevi değerleri yok edenler olarak gösterme gayretleri boşuna çünkü gerçekler çuvala giremeyecek kadar “gerçek”. Kadınların canlarından doğru tanıdıkları eşitsizliği çoğaltacak her hamle bu gerçeğe çarpar. Aslında bu günlerde sanırım tam da bu çarpışmayı yaşıyoruz. İstanbul Sözleşmesini, 6284’ü ya da diğer hakları ortadan kaldırmak ya da “daha iyisini, millisini yapıyorum” manipülasyonu ile kırpmak hem sessiz milyonların iç sesine, hem de ses çıkaran kadın örgütlerinin ortak eşitlik mücadelesine çarpacak. Buna yürekten inanıyorum.”