Bilindiği gibi boşanmayı zorlaştırmak adına yargısından diyanete çeşitli kurumlarıyla sermaye devleti adeta seferberlik ilan etmiş gibi çalışıyor. Diyanet İşleri Başkanlığı “Aile yapısının korunması ve boşanma oranlarının en az seviyeye çekilmesi için “üstün bir gayret” sarf ediyor. Cumhurbaşkanı, “boşanmanın teşvik edildiği sancılı bir süreçle karşı karşıya” olduğundan yakınıyor. Gerici iktidarın her bir temsilcisi tarafından boşanma konusu özellikle kadınların hak ve özgürlüklerine yönelik diğer saldırılarla birlikte gündeme getiriliyor. Kadınlar boşanmayı göze aldıklarında karşılarında düzen ve devlet gerçeğini çok net bir şekilde görüyorlar.
Hatırlanırsa 2016’da Meclis’te “Aile Bütünlüğünü Olumsuz Etkileyen Unsurlar ile Boşanma Olaylarının Araştırılması ve Aile Kurumunun Güçlendirilmesi İçin Alınması Gereken Önlemlerin Belirlenmesi Amacıyla Meclis Araştırması Komisyonu” kurulmuştu. Boşanmada nafakaya sınır getirilmesi, boşanma davalarında arabuluculuk gibi konular işlenmişti. Son açıklanan yargı reform paketiyle bu adımları bir bir yaşama geçirmeyi hedefliyorlar.
Bu yargı paketinde, son dönemde çokça tartışılan, “nafaka sınırlandırılması”na dair maddeler bekleniyordu. Zira Adalet Bakanı Abdülhamit Gül, “Bir nafakanın süreli ya da objektif kriterlerle hakkaniyet ve adalet ölçüsü içerisinde düzenlenmesi gerekir. Bu konuda çalışmalar da var. Alt üst sınır konusunda teknik çalışmalar bakanlıkça tamamlanmak üzere. En makul düzenleme ortaya çıkacaktır.” diyerek konuyu tekrar güncellemişti. Ancak şimdilik yargı reform paketinde bu yönlü bir “düzenleme” yapılmadı. Bunun yerine pakette boşanmada arabuluculuk ile ilgili madde yer aldı.
Pakette, “Şiddet içermeyen uzlaşmalarda aile arabuluculuğu getirilmesi sağlanacaktır. Açılan dava hâkim tarafından arabuluculara havale edilecektir” denilmektedir. Buna göre boşanma davalarında, nafaka, mal paylaşımı, tazminat, velayet, çocukla kişisel ilişki kurma gibi konular için arabulucu aşaması geliyor. Kadın hakları konusunda çalışma yapan hukukçular aile hukukunda zaten anlaşmalı boşanma dava türü olduğuna ve bu yeni düzenlemeye ihtiyaç olmadığına dikkat çekiyorlar.
Bu yeni düzenleme, boşanmak isteyen kadınlar için ayrı bir zoraki bürokratik engele dönüşmektedir. Zaten dezavantajlı konumda olan kadınlar için boşanma sosyal, kültürel, ekonomik, psikolojik vb. nedenlerle zorlu bir süreç olarak gerçekleşmektedir. Arabulucu aşaması bu sorunları daha belirgin bir hale getirecektir. Bu düzende kadınların yaşadığı ikincil konum ve ezilmişlik nedeniyle arabulucu aşamalarının kadın lehine sonuçlanmasının pek mümkün olmayacağı ortadadır. Zira mevcut halde de kadınlar boşanma durumlarında çeşitli baskı mekanizmaları ile boğuşmaktadır. Şiddet ve cinayetle iç içe geçen bu süreçlere dair düzenlemeler yapmak, kadın hak ve özgürlüklerini korumaya almak ve genişletmek yerine kadınları daha da baskılayan düzenlemeler getirilmektedir. Tüm bunlar son süreçte artan gericilikle birlikte, kadın hak ve özgürlükler alanına yapılan saldırıların bir parçasıdır.