12 Eylül askeri faşist darbesinin 41.yılı vesilesi ile pek çok kentte eylemler yapıldı.
“Batıyor ve çirkefleşiyorlar”
Devrimci 78’liler Federasyonu, Ankara’da Doğan Taşdelen Çağdaş Sanatlar Merkezi (ÇSM) önünde açıklama gerçekleştirdi.
Sık sık “Darbeye karşı omuz omuza” sloganının atıldığı açıklamaya, Halkların Demokratik Partisi (HDP) milletvekilleri Musa Piroğlu ve Murat Çepni de katıldı.
Açıklamayı yapan Federasyon yöneticisi Füsun Esentürk, 12 Eylül 1980 darbesinin, sermaye-militarizm-tarikat ittifakının diktatörlüğü biçiminde ülkeye hâkim olduğunu belirtti.
1402 sayılı Sıkıyönetim Yasası’na dayanarak 10 binlerce emekçinin işten atıldığını hatırlatan Esentürk, şunları söyledi:
“Bugün aynı baskı KHK’lerle tekrarlanmaktadır. Dün Diyarbakır Cezaevi’ndeki ‘Türkçe konuş’ emri, bugün ifade özgürlüklerini büsbütün yok etmeye yönelik eylemlerle sürüp gitmektedir. Çocukları, sevdikleri öldürülen Cumartesi Anneleri’nin sesi kesilmek istenmiştir. Doğayı da rant alanları gören egemenlerin, yolsuzluk, rüşvet tezgahları ve ganimet paylaşımındaki iç çelişkilerini ibretle izliyoruz. Mahir’in Kesintisizlerde söylediği gibi ülkeyi yönetemez durumdalar. Savruldukça batıyorlar ve çirkefleşiyorlar.”
Piroğlu: 12 Eylül’den öğrendiler
12 Eylül’ün daha sonra iktidara gelen partiler tarafından sürdürüldüğünü söyleyen HDP’li vekil Musa Piroğlu, “Nasıl ki 12 Eylül’e giderken Maraş, Çorum Katliamı’nı yaşadıysak, dün İzmir’de Konya’da benzer saldırıları yaşadık. Ve bir şeyi daha öğrendik 12 Eylül’de, o gün onları durdurmak için bir araya gelememiş olan bizler, bugün gelmekte olan karanlığı, zulmü durdurmak için yapılması gerekenleri biliyoruz. Ve iktidarın her türlü zorbalığına karşı, bütün ezilenleri omuz omuza mücadeleye çağırıyoruz” diye belirtti.
Birleşik mücadele çağrısı
HDP’li Murat Çepni de, AKP iktidarının 12 Eylül’ün devamcısı olduğuna vurgu yaparak, 12 Eylül darbesine karşı mücadelenin bugün AKP-MHP iktidarına karşı sürdüğünü söyledi. Faşizme karşı birleşik mücadele çağrısı yapan Çepni, “Bugün hepimize düşen görev mücadeleyi sürdürmektir” ifadelerini kullandı.
“Toplumsal suç ortaklığını reddelim”
Mersin 78’liler Girişimi üyeleri de, 12 Eylül darbesinin yıl dönümünde Özgür Çocuk Parkı’nda açıklama yaptı. HDP Milletvekili Fatma Kurtulan, Rıdvan Turan ile Mersin Emek ve Demokrasi Platformu’nun katıldığı açıklamada “12 Eylül askeri faşist darbenin 41. yılında darbecilere karşı demokratik siyaset” pankartı ile “Toplumsal adalet” ve “Toplumsal eşitlik” dövizleri taşındı.
Girişim adına konuşan İbrahim Bilen, 12 Eylül darbesini gerçekleştirenlerin anayasal parlamenter düzeni ortadan kaldırdığını, yasama, yargı ve yürütme yetkilerini Milli Güvenlik Konseyi’nde topladığını hatırlattı. O dönem milyonlarca gözaltı ve tutuklama, sayısız işkence ve işkencelerde ölümlerin gerçekleştiğini ifade eden Bilen, Türkiye toplumunun 12 Eylül darbecileri ile hesaplaşma iradesini gösteremediğini söyledi. Bilen, “12 Eylül darbecileriyle toplumun isteyerek ya da istemeyerek kurduğu bütün toplumsal suç ortaklığını reddedelim. Darbecilerle hesaplaşmayan bir toplum, darbe üstüne darbe yemeye mahkûmdur” dedi.
Diyarbakır E Tipi Hapishanesi önünde eylem
78’liler Derneği Diyarbakır Şubesi, 12 Eylül darbesinin yıl dönümüne ilişkin o dönem insanlık dışı işkencelerin yaşandığı Diyarbakır E Tipi Cezaevi önünde açıklama yaptı.
“12 Eylül Darbesinin 41’inci yıldönümünde bütün sivil ve askeri darbeleri kınıyoruz” pankartının açıldığı açıklamaya, birçoğu Diyarbakır Cezaevi’nde kaldıkları dönemde işkence maruz kalan 78’liler Derneği üyeleri, Halkların Demokratik Partisi (HDP) vekilleri ve il eşbaşkanları, Demokratik Bölgeler Partisi (DBP), MED Tutuklu ve Hükümlü Aileleri Hukuki ve Dayanışma Dernekleri Federasyonu (MED TUHAD FED), Medeniyetler Beşiğinde Yakınlarını Kaybeden Ailelerle Yardımlaşma Dayanışma Birlik ve Kültür Derneği (MEBYA-DER), Tutuklu ve Hükümlü Aileleri ile Yardımlaşma Derneği ve (TUHAYDER) yönetici ve üyeleri katıldı.
“Darbe üstüne darbe yememek için: Darbecilerle hesaplaşalım” başlıklı açıklama metnini 78’liler Derneği Başkanı Hüseyin Barış okudu. Barış, “12 Eylül’cüler, anayasal parlamenter düzeni ortadan kaldırdılar. Yasama, Yargı, Yürütme yetkilerini Mili Güvenlik Konseyi'nde topladılar. Ülkeyi üç yıl anayasasız, parlamentosuz, yargısız yönettiler. Ağızlarından çıkan her emir kanun oldu” dedi.
“Nazi kamplarına çevrilen askeri cezaevleri”
Sayıları milyonları bulan gözaltı, tutuklama, sayısız işkence ve ölümleri hatırlatan Barış, “Nazi toplama kamplarına çevrilen askeri cezaevleri. 50 idam ve hâlâ bulunamayan kayıplar. Yasaklanan, yakılan milyonlarca kitap, dergi ve gazete. İşinden, okulundan atılan on binlerce işçi, memur, öğrenci ve öğretim görevlisi. Pasaport verilmeyen, vatandaşlıktan çıkarılan, fişlenen ve yaşamları altüst edilen, milyon mağdur insan” diye kaydetti.
“Hesaplaşma iradesi gelişmedi”
12 Eylül darbesinin günümüzde de sürdüğüne dikkat çeken Barış, “Sözde demokrasiye geçildiği, 1983’den 2000'li yıllara kadar kurulan sözde sivil hükümetler, Milli Güvenlik Rejimi çerçevesinde iktidarı darbe rejimiyle bölüşürken; Latin Amerika'dan dünyaya doğru halklar, kendi darbecileriyle hesaplaşarak demokratik topumun gelişme koşullarını hazırladılar. Neticede, Türkiye toplumu ve halkı 12 Eylül darbecileri ile hesaplaşma iradesini geliştiremedi. Bu nedenledir ki 21’nci yüzyılın ilk çeyreğinin son yıllarındayız: 12 Eylül temel kurumlarıyla hala sürüyor” diye belirtti.
“Tek amaç tekçi rejimdi”
12 Eylül darbeciliğinin güce göre şekillenen düşünce ve davranış kalıplarının toplumda içselleştiğini söyleyen Barış, “12 Eylül darbecilerinin temel amacı; halkçı, demokratik, özgürlükçü, sosyal kazanımları tasfiye etmek, ipin askerin elinde olduğu şeklen demokrasi kisvesi altında, 1930'lardan kalma Tekçi rejimi yenilemek ve kurumsallaştırmaktı. Türk Tipi Tekçi rejim, böylesi bir zemin üzerinde gelişecekti. Yeni Osmanlıcılık hayalleri adında, 1930'ların Tek Lider (Reis), Tek Millet (Türk- İslam Milleti), Tek Devlet (İslam- Türk Devleti) zuhur edecekti hem de yeşil bir görüntüyle zuhur edecekti. 12 Eylülcülerin yaptığı gibi anayasal parlamenter düzeni, ortadan kaldırılacaktı. 12 Eylülcülerden daha katmerlisi olarak, Yasama, Yargı, Yürütme yetkileri Tek Adam'da toplanacak; Tek Adam'ın ağzından çıkan her emir kanun olacaktı. İşçi ve emekçi kesimine yaklaşımları da aynıydı” ifadelerini kullandı.
“Liderlerin tutumu farksız değil”
1980 darbesinin ilk aylarında Türkiye İşverenler Sendikası (TİSK) Başkanı Halit Narin’in “Şimdiye kadar onlar (işçiler) güldü, şimdi sıra bizde” sözlerini hatırlatan Barış günümüze ilişkinde şunları söyledi:
“Tekçi rejimin daha ilk aylarında Cumhurbaşkanı Erdoğan, ‘Şimdi grev tehdidi olan yere OHAL'den istifade ile anında müdahale ediyoruz. Diyoruz ki hayır, burada greve müsaade etmiyoruz’ derken, tutumu Halit Narin'den farklı değildi. Kenan Evren, yaş haddini doldurmadan astırdığı Erdal Eren için on yıllar sonra, vicdansızca şu cümleyi kurabilecekti: ‘şimdi olsa, yine ellerim titremeden idamını imzalarım' Ya Cumhurbaşkanı Erdoğan... Muhtemel idam dosyalarını inceleme kaydını dahi koymadan şunu söyleyebiliyordu: önüme gelirse imzalarım’.”
“Aynı uygulamalar devam ediyor”
Barış devamında şunları söyledi:
“Diyarbakır zindanında insanlara yapılan işkenceler, zülüm ve baskılar Guantanamo zindanında yapılanları kat be kat aşarak devam etmekte olup, halen Türkiye zindanlarında aynı yöntemler uygulanmaktadır. Bu yöntemlere tepki olarak, binlerce mahkum tutuklu bedenlerinin açlık grevlerine yatırmış olup, gün be gün eriyerek bu karşı mücadele etmektedir. Kardeşlik ve dostluk duygularını barındıran herkesin bu açlık grevlerine duyarlı olması ve ses vermesi en temel insani bir görevdir. 12 Eylül darbecileriyle toplumun isteyerek ya da istemeyerek kurduğu Darbecilerle hesaplaşmayan bir toplum darbe üstüne darbe yemeye mahkûmdur!”
Kaynak: Mezopotamya Ajansı