Yurdun dört bir yanında “soğan operasyonu”... Saray zabıtaları enflasyonu “düşürüyor”!

Toplumsal serveti yağmalayan bu rejim, enflasyonun yükselmesinden fırıncıları, olmadı soğan üreticileri ya da satıcılarını sorumlu tutuyor. Oysa krizi derinleştiren de, tarımsal üretimi çökerten de bizzat kendileridir.

  • Haber
  • |
  • Güncel
  • |
  • 23 Kasım 2018
  • 14:43

İcraatlarıyla kapitalizmin krizini derinleştiren AKP-saray rejimi, zaptiye kuvvetiyle enflasyonu düşürme kararlılığını sürdürüyor. Zabıtaların fırınlara düzenlediği baskınlarla başlayan bu “milli seferberlik”, kolluk kuvvetlerinin soğan depolarına düzenlediği operasyonlarla devam ediyor.

“Yerli/milli” AKP-MHP koalisyonu, Washington’u kıble belleyip beyaz saray etrafında tavaf etse de, ekonomiyi çökertmeye çalışan “dış mihraklar”a karşı etkili bir mücadele veriyor. Dış güçlerin fırınlar üzerindeki vesayetini kıran saray rejimi, soğan stokçularına da soluk aldırmıyor. Yurdun çeşitli yerlerinde soğan depolarına baskın düzenleyen kolluk kuvvetleri, büyük miktarda “kuru soğan”ı ele geçirmeye muvaffak oldular.

***

Vahşi kapitalizmi simgeleyen neo liberal politikalar uygulayan, siyasi icraatlarıyla krizi derinleştiren, rant/talan ekonomisi kurarak toplumsal serveti yağmalayan bu rejim, enflasyonun yükselmesinden fırıncıları, olmadı soğan üreticileri ya da satıcılarını sorumlu tutuyor. Oysa krizi derinleştiren de, tarımsal üretimi çökerten de bizzat kendileridir.

Vurgulamalıyız ki, bu kepazelikler, tam da dinci-faşist AKP-MHP koalisyonuna yakışan cinstendir. Sermayeye hizmette sınır tanımadıkları gibi, emeğe ve emekçilere düşmanlıkta da bir ölçü tanımayan bu iktidar, her icraatıyla krizin faturasını işçi sınıfıyla emekçilerin sırtına yıkıyor. Ancak sosyal yıkımın yarattığı toplumsal tepkiden sıyrılmaya çalışıyor. Gerçekleştirdiği soytarılık gösterileriyle güya zamlara, enflasyonun yükselmesine karşıymış algısı yaratmaya çalışıyor.

Kolluk kuvvetleriyle enflasyonu düşürme girişimi diye sunulan icraatlar kaba birer riyakarlık gösterisinden öte bir anlam taşımıyor. Ama bu kepazelikler kargaları güldürecek cinstendir aynı zamanda. Hem krizin faturasını emekçilerin sırtına yıkmak hem toplumsal muhalefetten korkmanın dışa vurumu olan bu politikanın işe yaraması mümkün değil. Zira emekçilerin iliklerine kadar hissettikleri sefaletin, birtakım soytarılık gösterileriyle üstü örtülemez.

Saray rejiminin en büyük korkusu toplumsal mücadelenin yükselmesidir. Sosyal yıkımı yaşayan işçi sınıfı ile emekçilerin biriken öfkesi, bu korkunun gerçeğe dönüşmesi için zemin hazırlıyor...