Kriz var mı yok mu tartışmaları arasında Hazine ve Maliye Bakanı damat Berat Albayrak, geçtiğimiz günlerde Yeni Ekonomi Programı (YEP) adı verilen orta vadeli programı açıkladı. Albayrak’ın 3D (Denge, Disiplin ve Değişim) şeklinde formüle ettiği yeni programın lansmanı 2002-2013 arasındaki ekonomik tabloyu överek başlıyor. Uluslararası likidite bolluğu sırasında, IMF reçetelerini uygulayarak, dış borçlanmaya dayalı balon büyüme oranları ile karakterize olan bir dönemi överek anlatan Albayrak, bu olumlu tablonun 2013 yılında patlayan Haziran Direnişi ile sabote edildiğini iddia etti. Ardından yaşanan 17-25 Aralık operasyonu ve 15 Temmuz darbe girişimi ile saldırının devam ettiğini aktardı ve 10 Ağustos’ta başlayan “ekonomik savaş” ile ekonominin sarsıldığını açıkladı.
Dünya genelinde emperyalist kapitalizmin tablosunun, ülke içindeki irrasyonel ekonomi politikalarının, efendisiyle uyuşmayan dış politikanın sonuçlarını Haziran Direnişi’ne yıkmak AKP’nin kadim Gezi korkusu ve saplantısının bir kez daha dışavurumu oldu.
Yıkım programında neler var neler yok?
Programda ifade edilen ekonomik tahminler, Tayyip Erdoğan her ne kadar “kriz yok, manipülasyon var” dese de ekonomideki vahim tablonun bir itirafı oldu. YEP’te kişi başı milli gelir 2017’nin kesinleşmiş istatistiklerinde 10.602 dolar iken, 2018 yıl sonunda 9.385 dolara, 2019’da ise 9.647 dolara geriliyor. İşsizlik oranı 2018 tahmini yüzde 11,3’e, 2019 tahmininde ise yüzde 12,1’e çıkıyor. 2017 büyüme oranı yüzde 7,4 olarak açıklanırken, 2018 sonu tahmini yüzde 3,8, 2019’da ise yüzde 2,3’e kadar düşüyor. 2018 yıl sonu için enflasyon tahmini yüzde 20,8’e çıkarken, 2019 tahmini ise yüzde 15,9 oluyor. Özetle Yeni Ekonomi Programı, daha fazla enflasyon, daha fazla işsizlik, daha düşük ücretler demek!
Bu verilerin dışında YEP mevcut krizin faturasını işçi ve emekçilere ödetmek ve sermaye sınıfını en az hasarla kurtarmak için çeşitli önlem planları da içeriyor. Bankacılık sektörünün mali yapısını güçlendirmek ve reel sektörün uygun maliyetlerle krediye erişimini sağlamak için finans sektörünün destekleneceği ifade ediliyor. Cari açıkla mücadele etmek için de ilaç, enerji, petrokimya sektörlerine yatırım önceliği sağlanacağı ifade ediliyor. Yani bu alanlarda yeni teşvikler, kolaylıklar, vurgunlar vb.nin yolu açılıyor.
Sermayedarlara çeşitli teşvik ve kolaylıklar sağlanacağı ifade edildikten sonra işçi ve emekçiler içinse kalan kırıntı hakların da toptan yok edileceği ve sınırsız-kuralsız bir sömürü çarkının işletileceği anlaşılıyor. Yeni programa göre 45 yaş altı tüm kamu ve özel sektör çalışanları Bireysel Emeklilik Sistemi’ne (BES) patron tarafından dahil edilecek ve çalışan 3 yıl boyunca BES’ten çıkamayacak. BES soygunu geçtiğimiz yıllarda da uygulanmaya çalışılmış, 2 yılda 12 milyon çalışan sisteme kaydedilmiş ancak yüzde 60’ı cayma hakkını kullanmış ve BES’ten çıkmıştı. 2 sene aradan sonra sermaye devleti bu yolla BES’i zorunlu kılmanın yolunu bulmuş oldu.
Bu arada “sosyal tarafların mutabakatı” ile kıdem tazminatı reformunun –siz onu gaspı anlayın- hayata geçirileceği ifade ediliyor.
Sermaye devletinin dönem dönem denemesine rağmen gerçekleştiremediği emeklilik ve kıdem tazminatı gibi sınıfın en temel haklarına yapılan bu saldırılar, krizin nasıl da fırsata çevrilmeye çalışıldığını gösteriyor. Bu hak gasplarının yanı sıra yeni vergi düzenlemeleri ile vergi zamlarının sinyali verilirken güneş, rüzgâr, biyokütle, yenilenebilir enerji ve yerli kömür kaynaklarının elektrik üretimindeki payının arttırılması planlanarak, köylülerin engellemek için birçok yerde eyleme geçtikleri, tarım ve orman arazilerinin yok edilmesi anlamına gelen HES, JES ve termik santrallerin yapımına devam edileceği anlaşılıyor. Ayrıca esnek istihdam politikalarının kamuyu da içine alarak yaygınlaştırılacağının ifade edildiği programda okul-özel sektör işbirliğinin derinleştirileceği de belirtilerek, sermayenin beklentilerini karşılayacak bir nitelikli işgücü kuşağı yaratılması gerektiği hedef olarak belirleniyor.
Burjuvazi için bir toparlanma, emekçi sınıflar için yıkım anlamına gelen YEP’i sermaye temsilcileri haliyle sevinçle karşıladılar. TÜSİAD başkanı Erol Bilecik Yeni Ekonomi Programı’nın başarısı için seferber olacaklarını açıklarken, Türkiye İhracatçılar Meclisi Başkanı İsmail Gülle de ihracata yapılan teşviklerden memnuniyetini dile getirdi. Genel olarak sermaye çevreleri yeni programı “gerçekçi, ayakları yere basan ve Türkiye ekonomisine güveni yeniden tesis edecek” bir program olarak gördüklerini belirttiler. Kısacası YEP sermaye sınıfından tam not aldı.
Sermayedarlardan böyle övgüler toplayan bir ekonomi programının işçi sınıfı için olumlu bir gelecek sunması beklenemez. Bu programdaki saldırıların hayata geçirilebilirliğini belirleyense sınıfın bu saldırı dalgasına verdiği yanıt olacaktır.