Koronavirüs salgınıyla birlikte derinleşen ekonomik krize çare arayan AKP-MHP iktidarı, erken “normalleşme” uygulamalarıyla, işçi-emekçilerin yaşamını hiçe sayarak çarkları yeniden döndürmeye çabalıyor.
Sermaye düzeninin salgın nedeniyle artan mali kaynak ihtiyaçları ise ithal ürünlere getirilen ek gümrük vergileriyle kapatılmaya çalışılıyor.
İşçi-emekçilerden topladıkları vergilerden oluşan devlet bütçesini iç eden Erdoğan ve AKP’si, bu kaynağı müteahhitlere, sermayeye, yandaş vakıflara, derneklere, Diyanet’e akıttı. İşçi-emekçilerden çaldıklarıyla oluşturduğu fonları da aynı kesimlere aktaran rejim, Merkez Bankası’nın ihtiyat akçesini dahi yağmaladı. Salgın ekonomide turizm vb. gelir kaynakları da kuruturken, tüm kaynakları tüketen rejim, 2 aydır ithal ürünlere ek gümrük vergileri getirerek çare arıyor.
En son 19 Mayıs tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanan kararla 800’den fazla ürün için gümrük vergileri artırıldı. 19 Mayıs’ta Resmi Gazete’de yayımlanan Cumhurbaşkanlığı kararına göre ilave gümrük vergileri 30 Eylül’e kadar yüzde 30’a varan oranlarda, 1 Ekim’den itibaren 10 puana kadar daha düşük oranlarda uygulanacak.
Daha önce de 18 Nisan, 21 Nisan ve 11 Mayıs gibi çeşitli tarihlerde yayımlanan kararnamelerle de çok sayıda diğer ürüne ek gümrük vergisi getirilmişti.
İthalata getirilen ek gümrük vergileriyle kaynak yaratma çabası, rejimin tüm kaynaklarını tükettiğine işaret ediyor. Zira “son çare” gibi gözüken bu uygulama, ithalatın pahalılaşmasına yol açıyor ve enflasyonu yükseltme, hayat pahalılığını tekrar tırmandırma potansiyeli taşıyor.
Ayrıca ek vergiler, ithalata bağımlı üretim alanlarında da girdi maliyetlerinin artmasına sebep oluyor. Üretim maliyetlerindeki artış, bu alanlarda krizin daha da derinleşmesi potansiyeli taşıyor.
Krizlerde yalnızca kendi gemisini kurtarmaya bakan sermaye ve AKP iktidarı, ilerleyen süreçte bunun faturasını ise işsizlik, esnek çalışma ve ağır sömürü uygulamalarıyla işçi ve emekçilere çıkarmanın hesabını yapacaktır.