Türkiye kapitalizminin krizi özellikle üretim alanında etkisini göstermeye devam ederken, piyasa düzeninin çarpıklıkları da gözler önüne seriliyor.
Türkiye ekonomisinin özellikle ucuza borçlanmaya ve dış finansmana bağımlılığı, dövizin ve faizin yükselmesiyle sermayenin belli kesimlerini borç yapılandırmalara, konkordato ilanlarına ve iflaslara sürüklerken, devletin borçlanma oranlarının geldiği boyut da daha büyük çöküşlere doğru yol alındığına işaret ediyor. Merkezi yönetimin toplam borçları 17 yılda 4,5 kat artmış bulunuyor.
Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın dün açıkladığı verilere göre 31 Ocak itibarıyla merkezi yönetim brüt borç stoku 1 trilyon 98 milyar liraya ulaştı. “Yerli/milli” iktidarın borçlarının yarıya yakınını döviz borçları oluşturuyor. Borç stokunun 586 milyar 200 milyon liralık kısmı TL cinsinden, 511 milyar 900 milyon liralık kısmı ise döviz cinsinden oluşuyor.
2002 yılı sonunda 243,1 milyar lira olan toplam borçlar, böylece 2019 Ocak ayı itibarıyla 4,5 katına çıkmış durumda. 2017 sonunda 876,5 milyar lira olan borç stoku, bir yılda yüzde 25’e yakın arttı.
Takipteki kredilerin oranı 9 yılın zirvesinde
Öte yandan, bu yılın ilk haftasının sonu itibarıyla, takipteki krediler 100,5 milyar liraya ulaştı. Bankalar tarafından takip altındaki batık kredilerin yüzde 82’si şirketlerden kaynaklandı. Takipteki kredilerde, geçtiğimiz yılın Ağustos ayından bu yana 6 ayda 25 milyar liralık artış dikkat çekti. Takipteki kredilerin toplam krediler içerisindeki payı da yüzde 4,2’ye ulaştı. Bu oran, 2008 krizinin sonrasındaki yüzde 5,5 seviyelerine henüz ulaşmasa da, 2010 Aralık ayından bu yana en yüksek seviyeye denk düşüyor.