İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi Gözaltında Kayıplara Karşı Komisyon ve Cumartesi Anneleri, adalet arayışlarının 938. haftasında, Cumhur İttifakı’na katılan HÜDA PAR’ın Hizbulkontra çetesinin devamı olduğunu vurgulayarak “Geçmişin karanlığı ile topluma gözdağı vermekten vazgeçin” dedi.
Hizbulkontra çetesi HÜDA PAR adıyla partileşti
Saat 12.00’de online paylaşılan videoda basın metnini Fehmi Tosun’un kızı Jiyan Tosun okudu. Basın açıklamasında şu ifadelere yer verildi:
“Kamuoyunun da bildiği gibi; Hizbullah’ın terör örgütü kapsamına alınması sonrasında aynı çevre 2003 yılında Mustazaflar Derneği’ni kurdu. Dernek, Diyarbakır 2. Asliye Ceza Mahkemesi tarafından ‘Hizbullah terör örgütünün amacı doğrultusunda faaliyetlerde bulunduğu’ gerekçesiyle kapatılınca Hür Dava Partisi yani HÜDA PAR adı altında partileşti.
Hizbullah’ın askeri kanat sorumlusu Cemal Tutar mahkemede yaptığı savunmasında, işledikleri cinayetleri Allah’ın yardımıyla yaptıklarını, faaliyetleri ile asker ve polisin sevgisini kazandıklarını söylemişti. Peki asker ve polisin sevgisini kazanmalarını sağlayan bu faaliyetler nelerdi?
Hizbulkontra ‘kan demek, vahşet demek’
Ahlaksız olarak damgaladıkları pantolon veya kısa etek giyinen kadınların yüzüne kezzap atmak. Kürt siyasetçileri, imamları, gazetecileri, emniyet mensuplarını herkesin gözü önünde sokak ortasında öldürmek. Politik ya da inançsal aidiyetleri nedeniyle köylüleri, kendilerine tabi olmayı reddeden İslamî yapıların önderlerini kaçırdıktan sonra en vahşi yöntemlerle öldürüp bedenlerini yok etmek. Domuz bağı gibi vahşette sınır tanımayan işkence yöntemlerini kullanmak.
Susurluk sonrası artık işlevini tamamlamış olduğu düşünülen Hizbullah’ın tasfiyesi gündeme geldi. 2000 yılında yapılan polis operasyonları ile işledikleri suçlar gözler önüne serildi. Tanık oldukları karşısında dönemin İçişleri Bakanı Sadettin Tantan ‘Ne filmlerde ne kitaplarda böyle bir vahşeti gördük, duyduk’ dedi.
Kayıp yakınlarının Galatasaray’da, Diyarbakır Koşuyolu’nda, Batman Gülistan Caddesi’nde fotoğraflarını taşıdığı çok sayıda insan Hizbullah tarafından, güvenlik güçlerinin göz yumması, yol vermesi sonucunda zorla kaçırılarak kaybedildiler.
Bu yüzden Hizbullah bizim için zorla kaybetmeler demek. Yeraltı sorgu evleri, sorgu köyleri demek. Domuz bağı gibi vahşi yöntemlerle yapılan işkence demek. Kendisi gibi olmayana ölüm demek. Kısacası kan demek, vahşet demek.”
Açıklama, başlığa çıkarılan “Geçmişin karanlığı ile topluma gözdağı vermekten vazgeçin” ifadeleriyle son buldu.
Kızıl Bayrak / İstanbul