SUNUŞ
Bugünün Türkiye’sinde parti olmak iddiası taşıyan çeşitli sol siyasal akımlar genellikle birer tüzük sahibidirler. Fakat bu tüzükler herhangi bir gerekçelendirmeden yoksun, kuru, cansız ve bundan dolayı da daha çok biçimsel metinlerdir.
Bu partilerin örgüt anlayışları ve yaşamlarıyla tüzükleri arasında organik bir ilişkinin ve bütünlüğün olup olmadığı tümüyle tartışmalıdır.
Bu kitapta toplu olarak sunulan kapsamlı materyal üzerinden denilebilir ki, ilk kez olarak bir parti, sorunu ortaya biçimsel bir tüzük koymanın ötesinde ele almaktadır. Örgüt yaşamında tüzüğün anlamı ve işlevi üzerinde enine-boyuna durmakta, bu konuda uluslararası ve ulusal deneyimi irdelemekte, yanısıra kendi parti inşa sürecinin deneyimlerini süzerek, ortaya teorik bakışın ve pratik deneyimin ürünü olan önden gerekçelendirilmiş bir tüzük metni koymaktadır.
Bu davranışın gerisinde parti tüzüğünün ideolojik-politik özüyle ele alınması, onun gerçekten örgütsel bir işlev taşıyabilmesinin ancak bununla olanaklı olabileceği bakışaçısı vardır. Sonuçta birçok tüzük maddesi biçimsel olarak alındığında genel kabul gören norm ya da kurallardan oluşuyor gibi görünse de, gerek bunların oturduğu bütünsel yapı, gerekse gerisindeki açık ve sağlam ideolojik ve örgütsel kavrayış, gerçek durumun özünde ve esasında tümüyle farklı olduğunu göstermektedir. Programda olduğu gibi tüzükte de önemli olan, bir dizi hükmün biçimsel ifadesi değil, fakat gerisindeki canlı ideolojik ve örgütsel kavrayıştır. Böyle bir kavrayışa dayanmıyorsa eğer, bir parti için gerçekte vazgeçilmez olan tüzük de salt biçimsel bir metin olarak kalır. Çoğu durumda olduğu gibi, daha çok bürokratik bir baskı aracı işlevi görür.
Burada sunulan tartışma ve değerlendirmeler açıkça(7)göstermektedir ki, komünistler tüzük sorununu biçimsel bir ihtiyacın biçimsel bir karşılanışı olarak ele almamışlardır. Böyle olsaydı eğer, ortaya herhangi bir tüzük koymak yoluna da gitmezlerdi. Onlar tüzüğü gerçek bir kavrayışın, onun ifade ettiği canlı özün bir biçimlenmesi olarak; örgüt yapısını, işleyişini ve yaşamını belirleyen ilke ve esasların normlar ve kurallar halinde sistematik bir ifadesi olarak ele almaktadırlar. Bu nedenledir ki, sonuçta ortaya çıkardıkları parti tüzüğüne de hakettiği değeri vermektedirler ve vereceklerdir.
Tüzük sorunu bir örgüt sorunu olduğundan dolayı, elinizdeki kitapta tüzük üzerine tartışmalar örgütsel sorunlar üzerine tartışmalarla içiçe geçmiştir. Fakat Ekim'de yayınlanan kapsamlı belgeler göstermektedir ki, Kuruluş Kongresi’nde, örgütsel sorunlar enine-boyuna ayrıca tartışılmıştır. Bu tartışmalar birçok bakımdan tüzük sorunu ile kesişmiş, bir dizi cepheden tüzüğün ayrıca gerekçelendirilmesi biçimini almıştır. TKİP Tüzüğü’nü tam olarak anlayabilmek ve yerli yerine oturtabilmek, kuşkusuz ki ancak bu tartışma ve değerlendirmelerin toplamı üzerinden olanaklı olabilecektir.
Burada komünist hareketin on yılı aşkın teorik ve pratik örgütsel birikiminin önemini ise yalnızca hatırlatmakla yetiniyoruz. TKİP Tüzüğü doğal olarak bu birikimin ürünüdür.
TKİP Programı ve Tüzüğü’nün kapsamlı gerekçelendirmeleriyle birlikte kamuoyuna sunulmakta olduğu bir dönem içindeyiz. Bunun proletarya devrimi ve sosyalizm davasında samimi olan tüm gerçek devrimcilerin tek parti çatısı altında birleştirilmesini kolaylaştıracağı inancındayız.
Komünistlerin zor bir dönemde en sınırlı olanaklarla ortaya çıkarmayı başardıkları teorik ve pratik birikim elbette ki karşılıksız kalmayacaktır. Türkiye’de sayısız küçük-burjuva sol mezhepler dönemi sona ermekte, devrimci sınıf partisi dönemi başlamaktadır.