Halk arasında yağmur “bereket” diye anılırdı. Küresel ısınma, kuraklık, artan su sorunu yağmurun “bereket”ini daha da önemli kılıyor. Ne var ki rant üzerine kurulu talan düzeninin doğayı tahrip etmesi “bereket” denen yağmurun can alan bir “felaket” haline dönüşmesine neden oluyor. Bu dramatik olayın yeni örnekleri Rize ve Artvin’de yaşandı.
Rize’de geçtiğimiz hafta gerçekleşen selde hala bulunamayan kayıplar da eklendiğinde 8 kişi yaşamını yitirdi. Artvin’de ise 1 kişinin kayıp olduğu açıklandı.
Bu can kaybıyla birlikte halkın mal kaybı da büyük oldu. Yağmur “bereketi” kapitalizmde halkın can ve mal kaybına yol açıyor. AKP-MHP gibi mafyatik rejimde ise bu kayıplar misliyle artıyor.
“Yaşanan seller doğal afet değildir!”
Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) Rize’de 8 kişinin yaşamını yitirdiği sel sonrasında “Yaşanan seller doğal afet değildir!” başlıklı bir açıklama yaptı.
Doğu Karadeniz’de şiddetli yağışların sürpriz değil neredeyse rutin bir durum olduğu vurgulanan açıklamada şu ifadeler de yer aldı:
“Son yıllarda yaşanan sel felaketlerinin temel nedenleri, iklim değişikliğinden ziyade, insan kaynaklı doğa tahribatları, yanlış su politikaları, HES’ler, plansız ve çarpık kentleşme, yetersiz altyapı ile merkezi ve yerel yönetimlerin kentleri rant politikalarına teslim etmesidir.
Dereler üzerinde, birbirinin peşi sıra onlarca HES kurularak, doğal akış engellenmektedir. Bu nedenle; yanlış su yönetimi ve HES politikaları sonlandırılmalıdır.
Çarpık kentleşme sonucu, dere taşkın alanları ve dere yatakları yapılaşmaya açılmıştır. Dere yatakları acilen rehabilite edilmeli, heyelan riski olan alanlar yapılaşmaya açılmamalı, bu alanlar üzerindeki yapılar kaldırılmalı ve tekrar yapılaşmaya açılmaması için Anayasal korumaya alınmalıdır.
Öte yandan büyük bir yanlış olan Karadeniz sahil yolu yüksek eğimle gelen suyun drenajını engellemekte, meydana gelen su baskınları pek çok vatandaşımızın ölümüne sebep olmaktayken Karadeniz Bölgesindeki 11 ilden geçerek Sakarya’ya ulaşan sahil yolunun devamının yapılması olsa olsa aymazlıktır.
Hızlı nüfus artışından dolayı kentlerimizin altyapısı yetersizdir. Özellikle büyük kentlerimizde bulunan birleşik kanalizasyon sistemleri aşırı yağışlarda yetersiz kalmaktadır. Büyükşehirler başta olmak üzere, tüm yerleşim birimlerinde ayrık sistem kanalizasyon altyapısı oluşturulması için yerel yönetimlere yeterli kaynak ayrılmalıdır.”
İşin bilimsel uzmanı olan TMMOB açıklamasında belirtildiği gibi, Doğu Karadeniz’in sele teslim olması bir doğa olayı değil, AKP-MHP rejiminin ranta dayalı talancı politikasının dolaysız sonucudur. Rize İkizdere’de ve daha pek çok yerde olduğu gibi doğayı şirketlerin talanına açan bu rejimin neoliberal politikalarıdır.
***
Deprem, sel vb. olaylar sonrasında AKP şefleri “felaketzedelere” devlet desteği verileceğine dair hamasi nutuklar atar, ama kısa süre sonra kimse bu vaatleri hatırlamaz. Rantçılar işlerine devam eder, iktidarın köşe başlarını tutanlar da yağmadan payını alır.
Rize ve Artvin’de de farklı bir şey olması beklenmiyor. Yazık ki, halk bu talancı şebekenin yakasına yapışana kadar bu çark dönmeye devam edecek.
Zira daha önce “felaketzedeler” için toplanan yardımların bile AKP rejimi tarafından gasp edildiği ortaya çıkmıştı. Örneğin Erzincan’da depremzedelere verilen geçici konutlardan bile kira istendi. Depremzedeler için toplanan on milyarlarca lirayı ise iç ettiler. Tıpkı 128 milyar dolarlık Merkez Bankası rezervlerini iç ettikleri gibi…
Tapındıkları neo liberal politikalarla doğal olayların felakete dönüşmesine yol açanlar, sahte destek nutukları atmaktan öte bir şey yapmıyorlar. Yardım toplandığında ise, çoğuna el koyuyorlar. Çünkü bu rejim için saltanatın devamı ve rant dışında hiçbir şeyin zerre kadar önemi yoktur. İzledikleri politikaların bedelini ise yazık ki, emekçiler canları ve mallarıyla ödüyorlar.
H. Ortakçı