Ortadoğu Stratejik Araştırmalar Merkezi (ORSAM) ve Türkiye Ekonomik ve Sosyal Etüdler Vakfı (TESEV) tarafından hazırlanan ve Kasım 2014’e kadar olan verileri içeren raporda ‘Suriyeli mültecilerin Türkiye’ye etkisi’ değerlendirildi.
Rapordan yansıyanlar, Suriyeli göçmenlerin karşılaştığı sorunlara işaret ediyor. Türkiye’ye göç eden Suriyelilerin ucuz-kaçak işgücü olarak görülmesi, yetersiz olan kampların dışında yaşaması, etnik ve mezhepsel çatışma ortamlarıyla karşılaşması gibi tespitlerle mültecilerin yaşadığı sorunlar dikkat çekiyor.
Raporda, Türkiye’ye göç eden kayıtlı Suriyeli sayısının Birleşmiş Milletler’in rakamlarına göre 1 milyon 165 bin 279 olduğuna yer verilirken resmi olmayan rakamlara göre ise gerçek sayının 2 milyon civarında olduğu belirtildi. AFAD’a göreyse bu rakam 1 milyon 700 bin civarında.
Sadece 230 bin civarındaki Suriyeli mültecinin kamplarda kaldığının belirtildiği
raporda Suriyeli mültecilerin yaşadığı sınır kentlerinde (Adana, Osmaniye, Hatay, Kilis, Antep, Urfa, Mersin, Maraş) demografik yapının değiştiği yer alırken şu tespitler yapıldı:
“Etnik ve mezhepsel kutuplaşmayı tetikleyebilecek zemin oluşuyor”
“* Suriye sınırı ve civarındaki illerde yaşayan yaklaşık 10 milyon nüfusa 1 milyon 200 bin civarında yeni nüfus eklendi.
* Suriyelilerin % 85’i kamp dışında yaşıyor.
* Sağlık Bakanlığı verilerine göre, bu süreçte Türkiye’de dünyaya gelen Suriyelilerin sayısı 35 bin.
* Yerel halk arasında çok eşlilik yaygınlaşmakta, buna bağlı olarak boşanma oranları artmakta.
* Çocuk işçiler yaygınlaşıyor.
* Etnik ve mezhepsel kutuplaşmayı tetikleyebilecek zemin oluşuyor.
* Çarpık yapılaşma artıyor.
* Kiralarda artış gözlenmekte ve kiralık ev bulmak giderek zorlaşıyor.
* Sınır illerinde enflasyon artışı ortaya çıkıyor.
* Özellikle küçük işletmelerde kaçak işçi çalıştırma yaygınlaşıyor.”
Raporda ayrıca “Suriyelilerin suça bulaştığı” söylemlerinin gerçeği yansıtmadığı şu ifadelerle aktarıldı: “Yerel halk arasında Suriyelilerin asayişi bozduğu yönünde bir söylem oluşmuş durumdadır. Ancak bunun karşılığının olmadığı görülmektedir. Sığınmacıların karıştığı adli olayların oranı son derece düşüktür ve çoğunda davacı pozisyonundadırlar.”
