Tekirdağ zindanlarından tüm dost ve yoldaşları en içten devrimci duygularımızla selamlıyor, sıkıca kucaklaşıyoruz.
Korkuyorlar, korktukça saldırganlaşıyorlar!
Neden mi korkuyorlar?
Krizler, bunalımlar, savaşlar içinde debelenen sistemlerinin devrimci kitle hareketlerinin hedefi olmasından korkuyorlar.
İşçi sınıfının kanı ve canı üzerinde kurulu fabrikalardaki sömürü düzeninin yıkılmasından korkuyorlar.
Sömürü düzenlerinin temel dayanaklarından biri olan ve işçi hareketinin her seferinde önünü kesen bürokratik-işbirlikçi sendika düzenin alaşağı edilmesinden korkuyorlar.
Dünyada ve Türkiye’de her geçen gün biraz daha güçlenen kadın hareketinin kapitalist düzeni sorgulayıp, onun karşısına çıkmasından korkuyorlar.
Ekonomik krizin ve sosyal yıkım saldırılarının oluşturduğu mücadele dinamiklerinin devrimci temellerde karşılarına çıkmasından korkuyorlar.
Geleceksizlik ve işsizliğin pençesinde önünü göremeyen gençlik kitlelerinin kendi sosyal sorunlarına karşı duyarlılığı artmasından, onları kontrol edemeyeceklerinden korkuyorlar.
Tam da bu korkularının şekillendirdiği bir saldırıdır, bize karşı yapılan tutuklama terörü.
İşçi sınıfının kölelik zincirlerini daha fazla kalınlaştırmak isteyen sermaye devleti kendi yasalarını dahi uygulamamaktadır. Tam bir keyfiyetle her türlü muhalif ses zorbalıkla susturulmak istenmektedir.
Bizim şahsımızda işçi sınıfına “sana nefes bile aldırmayacağım” denilmektedir. Öyle ki sendikal çalışma yapmak, işçi eğitim toplantıları yapmak, işçileri aydınlatan bildiriler dağıtmak, taciz ve tecavüze karşı çıkmak, sosyalist gazeteleri okumak, 1 Mayıs’a katılmak suç kapsamına sokulup, tutuklama gerekçesi yapılmaktadır. Kısacası temel hak ve özgürlüklerin önü tamamıyla kapatılmak isteniyor.
Tam da bu nedenle bu tutuklama saldırısı sadece olan anlamda sınıf devrimcilerine yönelmemiştir. Hayır diyen itiraz eden, başka türlü olmalı diyen herkese ve her kesime yönelmiş bir saldırıdır bu.
İki şeyi yaparsak bu saldırıyı boşa düşürebiliriz. Birincisi sınıf mücadelesine ve sorumluluklarımıza her zamankinden daha fazla sarılmalıyız. Örülmeye çalışılan korku duvarlarını aşıp ileriye çıkmalıyız. İkincisi bu dava sürecini yakından takip edip gerekli desteği sunmalıyız. Yukarıdan bahsettiğimiz gibi bu saldırının muhatabı toplumun geniş kesimleridir. Bu süreci o kesimlere meletmeliyiz. Dayanışmayı bu zeminde örgütlemeliyiz.
Tekirdağ zindanlarında başımız dik, onurlu ve gururluyuz. Bu onuru bir madalya gibi göğsümüzde taşıyoruz. Duyarlı tüm kamuoyuna, dost ve yoldaşlar bu sürece sahip çıkma ve dayanışma içinde olmaya çağırıyoruz.
Tekirdağ’dan tutuklu sınıf devrimcileri