Üretim araçları üzerindeki özel mülkiyet ve emek sömürüsü üzerinden yükselen kapitalizm yoksulluk üretmeye devam ederken, servet-sefalet uçurumu da büyüyor. Kapitalizmin kriziyle birlikte fatura işçi ve emekçilere kesilmeye devam ederken, toplumdaki dar bir azınlık ise servetine servet katmayı sürdürüyor. Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı’na (OECD) göre, OECD ülkelerinde yaşayan en zengin yüzde 10’un geliri, en yoksul yüzde 10’un gelirinin 9 katına çıktı. Bu rakamın 25 yıl önce 7 kat olduğu ifade ediliyor. Bu uçurumun son 50 yılın en yüksek düzeyi olduğu ifade ediliyor.
OECD Genel Sekreteri Angel Gurria, “Benzersiz duruma gelen gelir eşitsizliği sosyal bütünlüğü tehdit ediyor” açıklamasını da yaparak, sosyal patlamadan duydukları korkuyu da ifade etti.
Milyonlarca insan açlık ve sefalet içinde
Aynı uçurum yıl başında İngiltere merkezli Oxfam isimli kuruluşun yayınladığı verilerle bir kez daha ortaya çıkmıştı. Buna göre dünya üzerindeki en zengin 8 kişinin serveti, 3.6 milyar insanın toplam gelirinden daha fazla idi.
Bu yıl içerisinde Birleşmiş Milletler’in bir açıklamasına göre ise, Afrika’da 1,4 milyon çocuk açlık nedeniyle ölüm tehlikesiyle karşı karşıya.
Günümüzde birçok ülkede nispi yoksullaşmanın yanı sıra mutlak yoksullaşma da artmış durumda. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nın açıkladığı verilere göre, 78 milyon nüfusu olan Türkiye’de 2016 yılı içinde 15 milyon 591 bin kişi “sosyal yardımlara muhtaç” hale getirildi.
Dünyanın birçok ülkesinde “kemer sıkma” adı altında uygulanan politikalar, kıdem tazminatının gaspı, mezarda emeklilik gibi sosyal yıkım saldırıları hayata geçirilirken, bir avuç sermayedar lüks içinde yaşamayı sürdürüyor. Savaş ve saldırganlığa devasa bütçeler ayrılırken, toplumun ihtiyacına ayrılan kaynaklar her geçen gün azaltılıyor.
Bu “gelir dağılımındaki eşitsizlik”, kapitalist düzenden kaynaklanan yapısal bir sorundur. Toplumun ihtiyaçlarını üreten araçlar üzerindeki özel mülkiyet tekeli, üretimin bir avuç azınlık için gerçekleşmesine yol açıyor. Yoksulluk, işsizlik, sefalet, toplumsal çürüme gibi sorunlar işte bu kurulu özel mülkiyet düzeninden kaynaklanıyor.