Sermayeye reform, işçiye yıkım paketi!

“Reform” paketi esasta bir IMF programında ne yer alıyorsa onları hedeflemektedir. Yerli ve yabancı sermayenin ihtiyaçlarını karşılamak, zenginliğini daha da arttırmak için işçi ve emekçilere acı reçeteler reva görülmektedir. İşçi ve emekçilerin haklarının gaspı, ücretlerin düşmesi, esnek çalışma modellerinin yaygınlaşması, daha çok vergi ödemesi, daha çok yoksullaşması öngörülmektedir. Bu saldırıların önüne geçmek, işçi ve emekçilerin haklarına ve geleceğine sahip çıkmasıyla, örgütlü mücadeleyi yükseltmesiyle mümkündür.

  • Haber
  • |
  • Güncel
  • |
  • 17 Nisan 2019
  • 06:36

AKP’nin seçim sonrası ekonomi politikaları Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak tarafından geçtiğimiz günlerde açıklandı. Eylül 2018’de açıklanan Yeni Ekonomi Programı (YEP) kapsamındaki bu “reform” paketi, “Yapısal Dönüşüm Adımları” olarak duyuruldu.

Yeni Ekonomi Program’da yerli ve yabancı sermayeye vaat edilen saldırıların yerel seçimlerin hemen ardından gündeme alınacağı bekleniyordu. “Reform” paketinde, “finansal ve reel sektör, enflasyon, bütçe disiplini, vergi dönüşümü, sürdürülebilir büyüme ve istihdam” gibi başlıklar altında hedefler açıklandı. Açıklanan plan, sadece 2019'un bir kesitini içermesi, uzun soluklu olmaması ve birçok başlığa ilişkin detayların verilmemesi nedeniyle sermayenin sözcüsü kimi ekonomistlerce eleştirildi. Ancak bu haliyle paket, krizin faturası işçi ve emekçilere ödettirilerek, onları yıkıma sürüklemeye yetecek bir kapsamda.

Öncelikle belirtmek gerekir ki, onların reform dedikleri işçi ve emekçiler için yıkım demektir.

Örneğin Bakan Albayrak “Emeklilik sisteminin reforme edilmesi en önemli yapısal reformlardan biri” diyerek, bireysel emeklilik sistemini (BES) zorunlu hale getireceklerini söylüyor. Daha önce zorunlu bireysel emeklilik sisteminden çıkanlar yeniden sisteme dahil edilecek ve iki ay içinde cayma hakkı kaldırılacak. Amaçlarını da açıkça dile getirmekten çekinmiyorlar: “Tamamlayıcı emeklilik sistemiyle tasarruflar artırılarak dış müdahalelere karşı ekonomi güçlü hale gelecek.” Bunun tercümesi, BES fonunda birikenler teşvik adı altında ya da ucuz kredi olarak sermayeye sunulacaktır.

Aynı şekilde yıllardır düşünü kurdukları kıdem hakkının gaspını da patronlara hediye etme peşindeler. Kıdem tazminatı fonu kurulacak, bu fonda işçilerin ayrı ayrı bireysel hesapları olacak ve bireysel emeklilik hesabı ile entegre edilecek. Burada birikenler de yine kapitalist patronlara akıtılacak. BES ve kıdem tazminatı fon sisteminde işçi asgari bir süre parasını çekmek için, muhtemelen en az 5 yıl bekleyecek. Fonlarda birikenler sermayenin ve AKP’nin kullanımına açılacak. Şimdiden iştahı kabaran sermaye sözcüsü Bakan Albayrak, “Yeni yapıyla birlikte 5 yılda sistemde biriken fonların milli gelirin yüzde 10'unun üstüne çıkacağını öngörüyoruz.” açıklamasını yaptı.

Pakette yer alan bir diğer hedef, devletin kamu bankalarına 28 milyar liralık devlet iç borçlanma senedi (DİBS) vererek destek sunacak olmasıdır. Ayrıca Bankalar Birliği öncülüğünde, enerji ve inşaat gibi sorunlu kredilerin yüksek olduğu iki sektörde, sorunlu varlıkların alınıp borç-hisse takası ile dışarı çıkarılacağı ve bankaların bilançolarının temizleneceği bir sistem öngörülüyor. Borç yeniden yapılandırmalarını ve icra-iflas işlemlerini “daha hızlı ve etkin” hale getirmek için yeni bir yasal ve kurumsal çerçeve oluşturmayı hedefliyorlar. İşçi ve emekçiden eksilen vergilerden, fonların yağmalanmasından elde edilenlerle yine sermaye kurtarılacak.

Enflasyonla mücadele adı altında ise tarım tekellerini ihya edecek projeler sunuyorlar. Yeni hal yasası çıkartılarak “Toptan, perakende ve lojistik alanlarında daha rekabetçi bir yapı” oluşturulacağı açıklandı. “Sera A.Ş.” ile de teknolojik seralarda sebze üretiminin uzun vadede %25'inin karşılanması, “küçükbaş hayvancılık hamlesi” ile 47 milyon olan hayvan sayısının 4 yıl içinde 100 milyona çıkartılması hedefleniyor. “Tarımda Milli Birlik Projesi”nin içeriği ise belli değil. Bugüne kadar uyguladıkları politikalarla tarımı bitirenler, bu yeni projelerle ülkeyi uluslararası tekellere daha da muhtaç hale getirecekler.

Bütçe disiplini konusunda da tasarrufların devam edeceği belirtiliyor. Bu da devlet bütçesinden emekçilerin aleyhine kısıtlamaların artacağı anlamına geliyor. Vergi dönüşümü başlığı altında yüksek gelir gruplarının daha adil vergilendirilmesinden bahsediliyor. Ancak bun yalnızca bir söylem. Somut olarak, “dolaysız vergileri arttırarak verginin daha tabana yayılması amaçlanacak” deniliyor. Yani gelir vergisinde zaten en büyük payı ödeyen işçi ve emekçilerden daha fazla vergi almayı planlıyorlar.

Sosyal güvenlik alanında da reformlar gerçekleştirileceğinden bahsediliyor. Bunun da sermayenin işini kolaylaştıracak yeni düzenlemeler olacağı açık. Patronlara prim ödemelerinde yeni muafiyetler, esnek çalışmaya uygun istihdam biçimlerinin yaygınlaşması gibi işçilerin çıkarına olmayan “reformlar” hayata geçirilecek.

Ayrıca yatırımcıya güven vermek amaçlı yeni bir reform paketi açıklanacağı belirtiliyor.

Bunların dışında içeriği belirsiz başka reformlardan söz ediliyor. Örneğin ihracatı arttırmayı hedefleyen “İhracat master planı”nın Ağustos’ta, turist sayısını arttırmayı hedefleyen “Turizm master planı” ile istihdam bazlı eğitim planlamasının Eylül ayında açıklanacağı belirtiliyor.

“Reform” paketi esasta bir IMF programında ne yer alıyorsa onları hedeflemektedir. Yerli ve yabancı sermayenin ihtiyaçlarını karşılamak, zenginliğini daha da arttırmak için işçi ve emekçilere acı reçeteler reva görülmektedir. İşçi ve emekçilerin haklarının gaspı, ücretlerin düşmesi, esnek çalışma modellerinin yaygınlaşması, daha çok vergi ödemesi, daha çok yoksullaşması öngörülmektedir. Bu saldırıların önüne geçmek, işçi ve emekçilerin haklarına ve geleceğine sahip çıkmasıyla, örgütlü mücadeleyi yükseltmesiyle mümkündür.