Senin mücadelen bizlere ışık tutacak!

Çok geç bulup çok erken yitirdiğim bir değer oldun Sinan yoldaş. Senin devrim yolunda vermiş olduğun anlamlı mücadelen bizlere ve gelecek nesillere ışık tutacaktır.

  • Haber
  • |
  • Güncel
  • |
  • 15 Ekim 2018
  • 07:55

Hayatta bazı ilkler vardır ki unutulmayacak kadar değerli ve anlamlıdır.

Hayatımın ilklerinden biriydi... Bundan iki yıl kadar önceydi. Emekçi kökenden geldiğim için, iki günlük bir seminere BİR-KAR tarafından davet edilmiştim. Birçok farklı seminer ve davete katılmış olmama rağmen bu benim için bir ilkti. İlk defa merhaba dediğim yeni yüzlerdi seminerdeki katılımcılar.

Bugünlerde zamansız aramızdan ayrılışının acısını derinden hissettiğim sevgili Sinan yoldaşımızı, değerli Karadayı’mızı da o seminerde görüp tanıdım. Kısa ve soğuk bir tanışma faslıydı. Seminerin konusu, 19. yüzyılda yaşamış, insanlığa önemli fikirler bırakan, sınıf mücadelesi ve emeğin sömürülmesi üzerine büyük mücadeleler vermiş olan Karl Marx gibi bir dehanın Kapital adlı kitabıydı. Bir hayli ilgiliydim. Can kulağıyla dinliyordum. Dinleyip öğrendikçe de şaşırıyordum. Meğer bir emekçi olarak bilmediğim ne kadar çok şey varmış.

Sevgili Sinan yoldaş birkaç saat sonra ayrıldı seminerden. İşçi ve emekçileri bu denli ilgilendiren bir seminere katılmış olması sıradan biri olmadığını gösteriyordu.

Hiç unutmuyorum, Sinan yoldaş benimle Zazaca konuşmuş, “tı zazaki zonena” (sen Zazaca biliyorsun) demişti. Bu cümlenin ötesinde bir konuşmuşluğumuz olmadı.

Aradan kısa bir zaman geçtikten sonra, Grup Yorum’un Fulda konserindeydik, işçi-emekçi arkadaşlarla birlikte. Karadayı’mız, sevgili Sinan yoldaşımız da Grup Yorum’un konserindeydi. İkinci görüşümdü ve çok sevinmiştim. Bana olan yaklaşımı bir öncekine göre çok samimi ve içtendi. “Gel hele sana bir sarılayım” dedi. Bir önceki soğuk davranışını telafi eder bir edayla sarıldı bana. Meğer sarıldığım bu değerli yoldaş, taa geçmişten bugüne, Dersim’den başlayıp ülkenin değişik coğrafyalarına devrim çiçekleri ekerek, bir türkü misali gelen koca bir yürekmiş. Bunu sevgili Sinan yoldaşı yitirdikten sonra çok daha iyi görebildim.

Süreç ilerlerken, BİR-KAR'lı arkadaşlarla görüşmelerimiz sürdü. Dahası işyerindeki sorunlarımızı, sömürünün acımasız yüzünü BİR-KAR İşçi Komisyonu’ndan arkadaşlara iletip, fikir alışverişinde bulundukça, giderek BİR-KAR 'ın doğal bir çalışanı haline geldim. Geçtiğimiz yıl düzenlediğimiz pikniğe BİR-KAR 'lı arkadaşları da davet ettik. Büyük bir katılım sağlayarak bizimle dayanışma içinde olduklarını vurgulamış oldular. Bu bize büyük bir cesaret ve güç verdi. İşçiler bir şey yapamaz diyen söyleme güzel bir cevap oldu. Her etkinlikte olduğu gibi bu etkinlikte de yerini almış olan Sinan yoldaş benim için artık ayrıcalıklı biri olmuştu. O artık benim sevgili Xalom, devrim adına büyük bir dava adamıydı.

Üçüncü görüşümdü. Kısa kısa sohbetlerimiz oldu etkinlikte. Ancak bu yarım yüzyıllık çınarımız nahoş bir yüz ifadesine sahipti bunca işçinin arasında. Hoşnut olmadığı bir şeyler vardı. Olup bitenleri bizlerden daha iyi gözlemlediği aşikârdı. Nitekim etkinlikten ayrılırken yereldeki arkadaşlardan, yoldaşlardan hoşnut olmadığını dile getirdi. İşçilerle daha yakından ilgilenilmeli, her işçi ve emekçinin evine gidilip sömürüye karşı duruş anlatılmalı demişti sevgili Sinan yoldaş. Sömürüye karşı kararlı bir mücadelenin önemine vurgu yapmıştı.

Ne kadar haklıymışsın sevgili yoldaş, emeği sahipsiz bırakmamalı derken. Ekim Devrimi’nin 100. yılı adına 18 Kasım 2017’de düzenlenen gecede sevgili Sinan yoldaşın yaptığı konuşma gelecek nesillere umut vaat eder düzeydeydi. Günler ilerledikçe, haftalar ayı buldukça, ilerleyen süreçte yaşadıklarımı birleştirdikçe, sömürünün alabildiğine azgınlaştığı bu dönemde, BİR-KAR ve sevgili Sinan yoldaşın da katkılarıyla devrime, güzel yarınlara, eşitliğe ve sömürüsüz bir dünyaya giden yolda çok daha iyi şeyler yapabileceğimize inandım. Bu inançla işyerinde çok daha aktif çalışmalarda yer almaya başladım.

Hayat bu ya, sen planlarsın yapmak istediklerini, gel gör ki hayatın sana sunduğu planı yaşamak zorunda kalırsın. Hiç ama hiç duymak istemediğim haberi almıştım. Yarım yüzyıllık çınarımız, sevgili Sinan yoldaşımız ve benim Xalom hastalanmıştı. Hem de öyle böyle bir hastalık değildi. Sömürüsüz ve eşit bir dünya uğruna devrim yolunda ilerleyip bugünlere gelen Sinan yoldaşımızı, faşist sistemin işkencehanelerinde almış olduğu darbeler amansız bir hastalığın esiri etmişti. Acı ama gerçekti.

BİR-KAR'lı arkadaşlarla birlikte bu yarım yüzyıllık çınarı ziyarete gittik. Hiç kolay değildi, her etkinlikte yer alan bu devrim adamını, bu güzel yoldaşı hasta yatağında ziyaret etmek... Kapı açıldı, arkadaşlar önden ben arkadan ilerledik. Sevgili Xalo’ya hiç yakışmamıştı hastane yatağı. Güzel bir tebessümle karşıladı bizi. Hoş geldiniz dedikten sonra bana dönerek, “Ekimcilerin gelini gelmiş, gel gel” dedi. Onore etmişti beni sevgili Xalo’muzun bu güzel hitabı. Bilemezdim ki bunlar sevgili yoldaşımızın bana son sözleri olacaktı.

Hastane odasındaki sohbetimizde bize işkencehanelerdeki zulmü de anlattı. İçim burkularak dinledim. Ve ilk defa sevgili Xalo’nun uzun ve mütevazi muhabbetini dinlemiş oldum.

Çok geç bulup çok erken yitirdiğim bir değer oldun Sinan yoldaş. Senin devrim yolunda vermiş olduğun anlamlı mücadelen bizlere ve gelecek nesillere ışık tutacaktır.

Sinan yoldaşımız ölümsüzdür!

Yarım yüzyıllık çınarımızı hep kendimizde yaşatacağız!

Frankfurt LSG’den işçi bir yoldaşın