Sermayenin çıkarları ve kendi bekası için çalışan AKP-MHP rejimi, milyonlarca işçi ve emekçiye maliyeti giderek derinleşen bir sefalet dayatıyor. Rejimin efendileri zamları otomatiğe bağladılar. Bu ise emekçilerin yaşam standartlarının sürekli düşüş içinde olması anlamına geliyor. Kapitalistler, saraylarda sefahat sürenler ve onların etrafındaki yiyici takımı dışında kalan geniş toplum kesimleri bu yağma-talan çarkının dönmeye devam etmesi için ağır bedeller ödüyor.
Bu döngü, kapitalist sistemin ve onun kokuşmuş saray rejiminin “rutin işleyişi” haline getirildi. Bunu yapanlar ise tam bir pervasızlıkla kendi saraylarında sefahat sürmeye, yağma ve talana, yandaşlara yeni rant alanları açmaya devam ediyor. Oysa bu sömürü ve talan çarklarının dönmesi ancak milyonların sefalete mahkum edilmesiyle mümkün oluyor.
Bu gidişatın AKP-MHP koalisyonunun kemikleşmiş tabanı ve yağmadan pay alanlar dışında kalan toplum kesimlerinde tepki yarattığını biliyorlar. Bu tepki henüz toplumsal bir harekete dönüşmese de onları korkutuyor. Bundan dolayı baskı ve zorbalığı sistemli olarak tırmanırıyorlar.
Böylesi rejimlerin karakteristik özelliklerinden biri, devletin zor aygıtlarını kullanarak gerçeklerin dile getirilmesini engellemektir. Bunun bir yolu ele geçirdikleri medyayı bir “yalan ve algı operasyonu aygıtı” olarak kullanmaktır. Tıpkı medyanın %95’ini ele geçiren saray rejiminin yaptığı gibi. Ancak bu kadarı yetmez. Biat etmeyen gazetecilerin de susturulması gerekir. Bunun için rejimin yargısı ‘hukuk terörü sopasını sallayarak aykırı sesleri boğmak için seferber edilir. Nitekim bununla ilgili birçok yasa çıkarıldı ama yetmedi. Şimdi yeni bir “yargı paketi” hazırlayan rejim, nasıl da zıvanadan çıktığını gösteren yasa maddelerini toplumun geniş kesimlerine dayatıyor.
6. Yargı Paketi adıyla meclise sunulan teklifte, diğer şeylerin yanı sıra “yalan haber” diye bir düzenleme de yer alıyor. Tüm kurumlarıyla 7/24 yalan söyleyen saray rejimi, bu düzenleme ile güya yalan haberleri önlemeye çalışıyor. Oysa gerçek amaçları işsizliğin, yoksulluğun, enflasyonun, sefaletin topluma yansıtılmasını önlemektir. Bunun son örneği enflasyon hesaplamalarında görüldü. Bağımsız kurumların yüzde 160 civarında hesapladığı enflasyonu, TÜİK yüzde 73,50 olarak hesapladığını duyurdu.
Yeni yargı paketi, TÜİK’in yalanlarını ortaya koyan hesaplamaların haberini yapmayı hapis cezalarıyla engellemeyi hedefliyor. Türk Ceza Yasası’nın “fiyatları etkileme” başlığı altında yer alan düzenlemeye göre “İşçi ücretlerinin, besin veya mallarının değerlerinin artıp eksilmesi sonucunu doğurabilecek bir şekilde ve bu maksatla yalan haber veya havadis yayanlara verilmesi öngörülen hapis cezası artırılacak. Bu kişiler için bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası verilebilecek.”
Yani rejim işçi ücretlerindeki düşüşleri, besin maddeleri ile diğer mallardaki fiyat artışlarının haberleştirilmesini engellemeye çalışıyor. Yanı sıra, “haberlerin fiyatları arttırdığı algısı” da yaratılmak isteniyor. Oysa bu iddia ancak bir deli saçması olarak değerlendirilebilir. Bu sahtekarlar, kendilerinin sorumlu oldukları zamların ve hayat pahalılığının “yalan haberlerden kaynaklandığı” algısı yaratmaya çalışıyorlar. Emekçilerle alay etmek anlamına gelen bu küstahlık, rejimin nasıl bir kokuşmuşluk içinde olduğunu ve bir an önce emekçiler tarafından tarihin çöplüğüne atılmasının ne kadar acil bir sorun olduğunu gözler önüne seriyor.