AKP-MHP iktidarının basına yönelik baskıları sürüyor. Saray'ın aparatı RTÜK ve yargı eliyle haber alma/haber verme hakkı gasp edilirken, her türlü engelleme aracı kullanılarak gazetecilerin önüne set çekilmek isteniyor. Sansür yasasını meclisten geçiren rejim, Saray'a biat etmeyen pek çok gazeteciyi gözaltına alıyor, büroların ve evlerin kapılarını kırarak baskınlar düzenliyor…
25 Ekim sabahı Mezopotamya Ajansı’na (MA) yapılan operasyonla bir kez daha rejime muhalif gazeteciler hedef alındı. MA ve JİNNEWS bünyesinde çalışan pek çok gazeteci bürolara ve evlere düzenlenen polis baskınlarıyla gözaltına alındı.
Soruşturmanın gerekçesi Ankara Emniyet Müdürlüğü tarafından “halkı kin ve düşmanlığa sevk edici içerikte haber yapmak” olduğu iddia edildi.
Daha önce olduğu gibi iktidarın işlediği suçların haberini yapan gazeteciler hedef alınıyor. Örneğin, helikopterden atılan Kürt köylülerle ilgili haber yapan, Amed Newroz’unda polis tarafından vurulan Kemal Kurkut’un fotoğraflarını yayınlayan pek çok Kürt gazeteci de baskılara uğramış, haklarında davalar açılmış, tutuklananlar olmuştu. Benzer gerekçelerle 16 Haziran 2022’de Diyarbakır’da 16 Kürt gazeteci tutuklanmıştı…
AKP-MHP iktidarı işçi ve emekçileri gericiliğin karanlığına mahkum etmek için basın emekçilerini ve örgütlü basını zapturapt altına almaya çalışıyor. Kürt basınını hedef alan gözaltı terörü de Kürt halkına dönük baskıların bir parçasıdır. Sermaye devletinin kimyasal silah saldırılarının araştırılması gerektiğini söylediği için TTB Başkanı Şebnem Korur Fincancı’yı hedef haline getiren de bu aynı zihniyettir. Suçları deşifre olunca histerik bir şekilde saldırıyorlar.
Saray rejiminin şefinin Diyarbakır gezisinin ardından gündeme gelen bu pervasız baskınlar, Kürt emekçilerine dönük genel saldırının bir parçasıdır. Devşirme Mehmet Ali Çelebi’nin rozetini takarken Kürt halkına karşı ırkçı zihniyetini ele veren sözler sarf eden AKP şefi, Diyarbakır ziyaretinin hemen ardından Kürt gazetecilere saldırı emri verdi. Bu dinci-ırkçı zihniyetin Kürt halkına baskı ve zorbalık dışında bir şey vaat etmesinin mümkün olmadığı, bu ırkçı icraatlar vesilesiyle bir kez daha görüldü.
Genelde rejimin zorbalığını, özelde ise Kürt halkına ve Kürt basınına dönük saldırıların püskürtülebilmesi, ancak işçi ve emekçilerin birleşik, kitlesel, militan mücadelesi ile mümkündür.